banner564

İki devletli çözüme karşı olanlar, Girit dramını öğrenmeli

  KKTC’de hala daha Rumlarla federasyon adı altında birleşmemizi savunanların, mutlaka Girit’in Osmanlılardan alınması ve Yunanistan’a bağlanması dramına göz atmasını öneririm. Çünkü aynı senaryo ile Kıbrıs’ın da Yunanistan’a verilmesine çalışılmaktadır.

Avrupa Birliği ve BMGK daimi üyeleri, aynı Girit adası gibi,  Kıbrıs’ın ezeli düşman gördükleri Müslüman Türkiye’nin kontrolü altında olmasını istemiyor.
    Bu gerçek nedeniyle, aynen Girit senaryosu ile Türkiye’yi adadan uzaklaştırmaya ve adanın kuzeyini de Yunanistan’a bağlamak çabasındadırlar.
Yunanistan, batılı emperyalist haçlılar ile Ortodoksların koruyucusu olan Rusya’nın teşvik ve desteği ile Girit ve Kıbrıs’a silah, provokatör, ajan ve gerilla uzmanı göndererek Türkleri katletti ve terör ile göç etmek zorunda bıraktı.
Buna rağmen haçlı devletler mağdur olan Türkler yerine, Girit’te olduğu gibi sivil Türk halkını katleden, Yunanistan ile Rum tarafının yanında oldular.
    1960’ta kurulan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Aralık 1963’te Rumların silah zoru ile bozmasına rağmen, Türk halkına yapılan haksızlığa karşı çıkmadılar.
Tam aksine, saldırgan ve ortaklık yönetimini bozan Rumları yasal Kıbrıs Cumhuriyeti kabul ettiler.
Öte yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ve eşit ortağı olmasına rağmen, Kıbrıs Türk halkının kurduğu KKTC devletini tanımadılar. Adadaki Türk halkını yok saydılar.
1878’de Kıbrıs’ta Türk egemenliğinin sona ermesinden sonra, Rum silahlı çeteleri sürekli olarak Türklere saldırdı. 1963-74 döneminde dünyanın gözü önünde Türkler katledildi.
1974’ten sonra oluşan iki bölgeliliğin her iki halka da barış, huzur getirdiğinin ve yaşam kalitelerinin iyileşmesine katkıda bulunduğunun görülmesine rağmen, sırf Türkiye’nin adadan dışlanması amacı ile iki halkın yeniden birleştirilmesi isteniyor.
Bütün dünyada Federasyonların bozulmasına rağmen, sürekli olarak birbiri ile çatışan aralarında kan davası olan, asırlarca yan yana yaşadığı halde birbiri ile kaynaşmayan, dini, dili, ulusal kimliği farklı iki halkı, haçlı devletler yeniden birleştirmek çabasındadır.
Girit adasının, görüşme masasında Yunanistan’a verilmesini sağlayan Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD bugün yine aynı amaç için yoğun çaba harcamaktadır.
1897’de Osmanlı ordusunun ayrılmasını sağlayarak, oradaki Türklerin katledilmesine ve Girit’in Yunanistan’a ilhak edilmesine zemin hazırlayan devletler, şimdi de aynı oyunu Kıbrıs’ta tekrarlamaya çalışıyor. 
Kıbrıs sorunu ile hiçbir bağlantısı olmayan haçlı devletleri, Türkiye’yi sözde Avrupa Birliği üyeliği; Kıbrıs Türk halkını da ‘refaha kavuşmak, uluslararası toplumun yasal parçası olmak, dışa açılmak’ safsatası ile aldatarak ve 5. kol faaliyetleriyle içeriden çökerterek, adayı Yunanistan’ın egemenliği altına sokmağa çalışıyor.
Rum tarafının ayrı egemenlik ve ayrılma hakkını tanımamakta ısrar etmesi, olası bir anlaşmayı, yine 1963’te olduğu gibi sıçrama tahtası olarak kullanılmak istediğini gösteriyor.
Girit tezgahı ile Kıbrıs’ın da Yunanistan’ın egemenliği altına sokulmaması için; Anavatanın fiili askeri garantisi, sulandırılmamış iki egemen devletli çözüm şeklinden ödün vermemeliyiz.
Rum ve destekçilerinin federal birleşmeyi dayatmasının amacı, Türkiye’yi adadan uzaklaştırılmak ve KKTC topraklarını Yunanistan’a bağlamaktır.
1963-74 döneminde yaşanan olaylar, yazılı anlaşmalara uyulmadığı ve güçlü devletlerin çıkarına bağlı olarak dikkate alındığını gösterdi.
Hele, Rum-Yunan ikilisinin yazılı ve sözlü taahhütlerine uymadığı, ENOSİS idealinden vazgeçmediği bilinmektedir.
1964’ten günümüze sürdürülen müzakerelerde, denenmemiş yöntem ve tartışılmayan herhangi bir konu kalmamasına rağmen, federal birleşme zemininde bir çözüm gerçekleştirilmesi mümkün olmadı. Çünkü Rum, destekçilerine ve içimizdeki zayıf halkalara dayanarak sahip olduğu yönetim gücünü ve KC olanaklarını bizimle paylaşmayı aklının ucundan bile geçirmiyor.
Hala daha müzakerelerin sürdürülmek istenmesinin amacı; bizi ambargolarla ve 5. kol faaliyetleri ile çökertene kadar masada oyalamak ve Türkiye’nin sıkıntılı bir döneminden yararlanarak ve/veya ortaya çıkacak uygun bir fırsatı değerlendirerek adanın kuzeyini de Yunan’a bağlamak için zaman kazanmaktır.
AB ve BMGK’nin müzakerelerin birleşme zemininde devamını dayatmasının nedeni ise; ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanılabilecek bir ara çözüm yapılmasını sağlamak ve Türkiye’yi adadan uzaklaştırarak Doğu Akdeniz’deki haklarından soyutlamaktır.
Herkesin bildiği, gördüğü gerçeklere rağmen, dayanaksız Türkiye fobisi ve modası geçmiş ideolojik saplantıların etkisi altında kalarak, hala daha federal birleşme zemininde çözümü desteklemek, kişisel görüşüme göre Türk halkına yapılabilecek hataların en büyüğüdür. Kalıcı barış ve istikrar bakımından, iki devletli çözüm her iki halkın da yararınadır.

YORUM EKLE

banner471

banner473