
Jonathan Raban adında çok sevdiğim, bizim buralarda pek bilinmeyen İngiliz bir yazar var.
Seyahat yazarı demeliyim çünkü kitaplarının çoğu seyahatlerle ilgilidir, ama bu şekilde tarif edilmekten nefret ettiğini bildiğim için demeyeceğim.
O zaman, non-fiction, roman olmayan yazı türünü yeni yükseklere taşıyan bir yazardır diyeyim.
Bugün Raban’ın kısa yazılarının birinde şu sözlerini okudum:
“Zaman zaman hissedilen şiddetli yalnızlık nöbetleri seyahatin önemli parçalarından biridir. Çift veya aile olarak seyahat etmek evde kalmaya devam etmenin bir başka şeklidir.”
Sanırım bir tür seyahat olan yürümek hakkında da aşağı yukarı aynı şeyler söylenebilir.
Yine, Vertigo filminde dolaşmaya çıkan Kim Novak’ın ona katılmak isteyen James Stewart’a söylediğini hatırlatayım:
“Sadece bir kişi avare dolaşabilir. Birlikte, iki kişi her zaman bir yere gider.”
Tek başına yolculuk, seyahat, yürüyüş ne kadar kısa veya uzun ve nereye olursa olsun insanın içinde yapılır.
Varılan yer hemen hemen her zaman kişinin kendisidir.
Şimdi baktım ama üzülerek Raban’ın Türkçeye çevrilmiş bir kitabını bulamadım.
İngilizce bilenler için en sevdiğim kitabı olan Passage to Juneau/ Juneau’ya Yolculuk adlı eserini önermek isterim.
Birinci baskısı 1999’da yapılan kitap Raban’ın, Inside Passage adlı kıvrımlı deniz geçidi yoluyla Seattle’dan Alaska’nın başkentine yaptığı solo seyahati anlatır. Yazar, haritacı İngiliz Kaptan George Vancouver’in (1757-1798) On Sekizinci Yüzyıl’ın ikinci yarısında aynı pasajda yaptığı ve kitaplarında ayrıntılı olarak anlattığı yolu izler.
Raban 1990’dan bu yana Amerika’da ikamet etmekte idi ve yolculuğa çıkmadan kısa bir süre önce çocuğu olmuştu.
“Ringayı ve somonu unutun,” diye yazdı yolculuğu ile ilgili olarak. “Düşünce avlamak istiyordum ve niyetim parlak bir ağ dolusu ile dönmekti. Başkalarının düşüncesi idi kastettiğim, yolculuğa başlarken. Bitirdiğimde ağımı dolduracak olan şeylere hazır değildim.”
Yarı yolda babası arayarak biraz utangaç bir tavırla ölüyor olduğunu haber verdi.
Raban teknesi için bir liman bulup İngiltere’ye uçtu ve onu gömdükten sonra dönüp yolculuğuna devam etti. Ama artık yanında seyahatin geriye kalan kısmına rengini veren bir ikinci yolcu vardı: ölüm düşüncesi.
Yolculuk bitip de karaya çıktığında onu bir başka kötü haber bekliyordu: Evliliğinin sandığı gibi güvenilir bir liman olmadığı.
“Seyahatler,” diye yazar kitabın sonuna doğru, “hemen hemen her zaman, gerçek anlamlarının ne olduğunu bittikten, bazen bitmelerinin üzerinden yıllar geçtikten sonra açığa vururlar.”
Ama bir seyahat var ki, ki adı yaşamdır, gerçek anlamını hiçbir zaman açığa vurmayacak.



Raban biraz melankolik bir insanmış. Yaptığına seyahat değil daha çok yolculuk demek lazım. Kaçışa yolculuk.