banner564

Kamış bülbülü

Kamış bülbülü diğer kuşlar gibi bir dala konup ötüşünü orada yapmaz.
Öter, sonra hızla başka bir yere uçup gizlendiği yerde ikinci ötüşünü yapar. Her ötüşü farklı yerden gelir.
Tiz bir ses çıkardığı için onu duymamak imkânsızdır ama görmek çok zordur.
Bu sene ötüşlerini sık sık duyuyorum.
Bahçede güneye bakan servileri yoğun bir biçimde kaplayan sarmaşıkların arasında iki yuva gördüm. Kuş sitelerinden öğrendiğime göre yumurtaları, ki daha doğurmadılar, kırmızı imiş.
Bahçeye serpiştirdiğim sandalyelerden birinde otururken kalem servilerin içine girip çıktıklarını da gördüm bugün... Eğer onları serçelerle karıştırmıyorsam, ki karıştırabilirim.
Bahçede küçük bir kamışlık da var, ama orada bir yuva görmedim.
Buraya geldiklerine göre artık hep kalırlar diye düşünüyorum ve bu düşünce aklıma bir başka düşünce getiriyor.
Ben bu bahçeyi kendimin sanıyorum, ama bahçe aslında burada yaşayan bütün canlılara aittir.
Burasını “benim” diye düşünen sadece ben varım. Çoğu benden çok önce burada yaşamakta olan diğer canlılar, solucanlar ve toprak bakterileri, salyangozlar, serçeler ve baştankaralar,  sivrisinekler ve küpdüşenler bu yer  MM’nin bahçesi diye düşünmüyor. Ne düşünüyorlar bilmiyorum, ama muhtemelen bu konsept akıllarında yoktur.
Bu düşünceyi biraz daha ileri götürecek olursam diyebilirim ki buranın sahibi yoktur. Burası burada yaşamayı veya burada avlanmayı seçen bütün canlıların ortak kullanım alanıdır.
Ait kelimesi de yanlış. Sahiplik ifade eden bu kelime sadece insan için anlam taşır.
Kamış bülbülü “içinde yuva kurduğum bu sarmaşık örtüsü bana aittir,” diye düşünmez.
Oraya gelen başka kuşları uzaklaştırmaya çalışabilir ama bu, orasını kendine “ait” saydığı için değil, yabancı kuşların yuvasına zarar vermesini önlemek içindir.
Belki de yavrularını uçurduktan sonra gidecek ve bir daha buralara gelmeyecek.
Sanıyorum yerleşik hayata geçmeden önce insan bu konsepti ... Doğanın sunduğu ürünlerin herkese açık bir sofra, toprağın üzerinde yatan herkesin evi olmasını... Kendisinin bin bir canlıdan sadece biri olduğunu... Onlardan daha iyi veya kötü olmadığını, çok iyi biliyordu.
O zamanlar güneş her canlıyı eşit derecede ısıtıyor, yağmur eşit derecede ıslatıyordu.
O günler geride kaldı. Artık öyle düşünmüyoruz.
Hesaplarımız, tapularımız, sertifikalarımız, senetlerimiz, vasiyetnamelerimiz var.
Ama temelde hiçbir şey değişmedi.
 O günlerde olduğu gibi, hiçbir şey bize ait değil. İçinde yaşadığımız vücudumuzdan başlayarak sahip olduğumuz her şey ödünç... Bütün kullanım haklarımız geçici.

YORUM EKLE

banner471

banner474