banner564

Kanlı Noel ve düşündürdükleri

1963 yılının aralık ayının son haftasında yaşanan acı olaylar, Kıbrıs Türk halkı için büyük önem taşımaktadır.
Kuşkusuz geçmişe takılıp kalmamamız ve kindar olmamamız iyi bir tutumdur. Fakat bu topraklardaki varlığımızı özgürce, can ve mal korkusu içinde olmadan sürdürebilmek ve benzer acılarla yeniden karşılaşmamak için, geçmişteki deneyimleri dikkate alarak hareket etmemiz kaçınılmazdır.
Her şeyden önce 1963 olayları ile devletteki ortaklıktan atılmamız ve mağdur edilmemiz karşısında, uluslararası toplumun ve dünyaya yön veren devletlerin yanlı tutumunu, unutmamamız ve yeni nesle anlatmamız gerekir.
Birleşmiş Milletler görevlisi Ortega raporu ile Rumların Türk halkına saldırdığı, göçe zorladığı ve sivil Türklerin katledildiği sabittir.
1963’te Türklere saldırı eylemlerinin planlı olduğu da Akridas planı ve Kleridis’in yayınladığı anılarım adlı kitabında ve birçok belgede açık bir şekilde ortaya konulmuştur.
Belgelerle kanıtlanmış gerçeklere rağmen, uluslararası anlaşmayı bozan ve kanlı olayları başlatan Rumlar yerine, biz cezalandırıldık. Hala daha cezalandırılıyoruz. Öte yandan cezalandırılması gereken Rumlar, ödüllendiriliyor ve destekleniyor.
Kanlı Noel ile başlatılan olaylar ve yaşanan deneyimler; yazılı garantilerin etkili olamayacağını, uluslararası hukuk ve toplumun masal olduğunu, güçlü devletlerin adil davranmadığını, haklı ile haksızı ayırt etmediğini, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini kanıtlamıştır.
Bize yapılan tüm kötülüklere ve haksızlıklara rağmen, Rumlara karşı kin beslememekteyiz. Onlarla hem kalıcı bir anlaşma, hem de işbirliği yapmak taraftarıyız. Haksız ve yanlı tutumlarına rağmen, BM ve AB ile de ilişkilerimizi devam ettirmekteyiz.
Ancak Rumların müzakerelerdeki tutumu, insani konularda bile bizimle işbirliği yapmaktan kaçınması, aşırı silahlanması, yabancı devletler ile askeri anlaşmalar ve tatbikatlar yapması, güneye giden Türklere saldırması, KKTC’ye gelerek bayrağımızı bile çalması, ulusal günlerinde etrafı Yunan bayrakları ile donatmaları, 1963’teki pozisyonlarından ayrılmadıklarını gösterir.
Zaten güneydeki yetkililerin açıklamalarından, amaçlarının KKTC topraklarını da ele geçirmek olduğu, çok açık bir anlaşılmaktadır.
Halen Rumlar bir yandan askeri hazırlıklarını yoğun bir şekilde sürdürürken, öte yandan da dış destek ve KKTC’deki işbirlikçilerin yardımı ile ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanabilecekleri bir çözüm peşindedir. 
Müzakerelerde Rumlara verilen korkunç ödünler nedeniyle olası çözümden sonra Türk halkının bu topraklarda etkisiz duruma getirilmesine zemin hazırlayabilecek niteliktedir.
Ancak Türk ordusunun uzaklaştırılmaması durumunda, adada tek bir Türk’ün bile kalması durumunda, Rumların kuzeyi ele geçirmesi kolay olmayacaktır.
İşte bu nedenle halen Rum-Yunan ikilisi, emperyalistler ile onların güdümündeki BM ve AB’nin de desteği ile Türk askerini adadan uzaklaştırmak çabasındadır.
KKTC’nin her türlü nimetlerden yararlanan ve sefa süren bazı yolunu şaşırtmışlar da,  anlaşılması zor nedenlerle ‘barış, çözüm’ gibi sloganların arkasına saklanarak, maalesef Türk ordusunun ayrılmasına destek vermektedir.
Ancak Kıbrıs Türk halkı olarak geri dönüşümsüz bir felakete götürülmemek için, mutlaka geçmişte yaşanan acı deneyimden ibret alarak hareket etmeliyiz.

YORUM EKLE

banner471

banner474