Ben de dünyanın hüzünlü hâlini anlatan kasvetli bir yazı ile başlayabilirdim yeni yıla, ama başlamayacağım.
Zaten dünyanın hâli ile ilgili her şeyi biliyorsunuz. TC’ninkini de KKTC’ninkini de.
Bir şey imkânsızsa bu gerçeği kavrayıp onun peşinden koşmayı bırakmak lâzım, diyor bazıları.
Bazıları ise ulaşılması imkânsız olsa bile bir emeli gerçekleştirmek için çabalamaya değer, diyor.
Kim bilir başka neler diyorlar ve diyecekler.
Ama kim ne derse desin o, onun gerçeğidir.
Her kişinin hayatı ve deneyimleri değişik olduğu için her birinin gerçeği de farklıdır.
Her kişi değişik bir zamanda, farklı bir yerde durduğu için ayrı bir şey görür. Gördükleri sadece durduğu yerden görebildikleridir.
Gerçek yoktur. Bir süre gerçek gibi görünen şeyler vardır.
Onun için ben kendi yolumda yürüyeyim diyorum.
Benden daha akıllı birinin dediği gibi “dünyanın güzellikleri kargaşasından ziyadedir.“
Kargaşayı başkalarına bırakıyorum.
Ben diyorum ki her birey öyle olduğunu bilmese bile hürdür ve kendi kararlarını vermekte bağımsızdır. İmkânsız olduğunu bile bile emellerini kovalayabilir ya da peşini bırakabilir.
Tasavvufta “Özgürlük seçenek yokluğudur”diye bir söz varmış. Ben diyorum ki özgürlük seçenek bolluğudur.
Ve özgürlük seçenek yokluğudur veya bolluğudur diyecek akıllı geçinenlerin olmaması.
Yasaklar ve zincirler dünyada değil akıldadır.
İnsanın dünyayı çilesiz yaşanması neredeyse imkânsız hale getirmesi, dünyaya çile çekmeye geldiğimiz anlamına gelmez. Sadece insanın canlıların en akılsızı olduğu anlamına gelir.
Kişi mutlu olmak için ne mümkünse yapmalı. Önce kendini mutlu etmeli ama, çünkü mutsuz olan başkalarını mutlu edemez. Onun için “önce can sonra canan,” denmiş. Bencillik olsun diye değil, cananı mutlu etmeye hazırlık olsun diye.
***
Yazı yazmadığım günlerde kendime şu soruları soruyordum ve bulduğum cevapları ilk yazıma konu yapmayı düşünüyordum: Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir dünyada nasıl yaşamalı? Hoşnut olmak için nasıl bir insan olmalı? Dünyaya ve diğer insanlara karşı tavrımızı hangi değerler belirlemeli?
Bu sorulara doğru dürüst cevap bulamadım.
Ama şunu düşündüm. Dünyada sonsuz sayıda canlı vardır ama insandan başka içlerinde bu soruları soran yoktur. Diğer canlılar sorgulamadan doğduklarından hazır buldukları hayat planlarını yaşarlar. İnsan ise hayat planından saptı ve kayboldu. Sürekli endişe ve şüphe içinde olması, aklının sorularla arı kovanı olması bundandır.
Kaybolan birine yol sormanın ne anlamı var?
İyi ki varsınız Syın MM
Bırak karışık kalsın demek lazım.