banner564

Kıbrıs: Birlikte 446 yılda ne öğrendiler?

Toplumlararası görüşmeler bir yanılım üzerine kuruludur.
Bu yanılım, iki toplumun yüzyıllar boyunca barış ve uyum içinde beraber yaşadığı ve tekrar beraber yaşayabileceği düşüncesidir.
Türkler ve Rumlar başından beri kendi istekleriyle değil, metazori birlikte yaşadılar. Bu birlikteliğin üzerinden 446 yıl geçti ama karışmadılar ve barışmadılar. Uzlaşmadılar. Birbirlerine tahammül ettiler.
1571’de Osmanlı, adayı Venediklilerden alınca, adaya Türk yollamaya başladı. Bu Türklerin çoğu, adaya zorla sürülenlerden meydana gelmişti.
Rumlar onları davet etmedi, geldiklerinde de onları bağrına basmadı. Karışık evlilikler, iş ortaklıkları hemen hemen hiç olmadı. Diğer toplumdan biri ile evlenen, kendi toplumunu terk etmek zorunda idi. Bu, 1571’de de böyle idi, 1971’de de.
1878’de Osmanlılar, adayı İngilizlere bıraktı.
1878’ten 1960’a kadar ada, bir uygarlaşma dönemi yaşadı.
İngilizler yollar, hastaneler, okullar yaptılar, adanın ekonomik hayatını canlandırmaya çalıştılar ve belki de en önemlisi, hukuk düzeni getirdiler.
İngiliz idaresinden geriye kalan en görkemli binalar mahkemelerdir.
Ama oldukça yansız olan İngiliz yönetiminde de din, dil, ırk, gelenek gibi temel konularda farklı olan Rumlarla Türkler kaynaşmadılar.
1571 ile 1878 arasındaki Osmanlı döneminde Rumlar, Türklerle birlikte yaşamak zorundaydılar. 1878 ile 1960 döneminde İngiliz sopası ve yasası bu zorunluluğu daha yumuşak koşullar çerçevesinde devam ettirdi.
1960’ta da ada tarihinde ilk defa bağımsızlığına kavuştu ve Türklerle Rumların gerçek birlikte yaşama sınavı başladı.
Bu sınavda her iki toplum da fena halde sınıfta kaldı.
Bağımsız Kıbrıs, Türklerle Rumların nüfus oranlarına göre ortak olduğu bir devletti. Bu devlet bugün Kıbrıs Cumhuriyeti adını sürdürüyor ama ortaklık bozuldu. 1963’te iki toplum birbirine girdi. Rumlar etnik temizliğe giriştiler ve adayı Türkler için yaşanılmaz bir hale getirmeye koyuldular.
Eğer iki toplum, birlikte yaşadıkları 446 yıl içinde kaynaşsaydı sonuç bu olmayacaktı.
Türklerle Rumlar yan yana yaşayabilirler ama iç içe veya birlikte yaşayamazlar.
Beni yanlış anlamayın. Bir şekilde eski günlere dönsek, ada bir olsa, çoğulluğun zenginliğini yaşasak ... Bunu çok isterim. Ama mümkün olmadığını biliyorum. Ne onlar ne de biz bunu becerebilecek hoşgörü ve uygarlığa sahibiz.
Kim sahip ki?
Türkiye’de Alevi ve Kürtlere, İsrail’de Filistinlilere, ABD’de siyahlara, Romanya’da çingenelere, Myanmar’da ve Hindistan’da Müslümanlara karşı uygulanan ayrım ve baskı, azınlıklara sahip bütün ülkelerde var.
Her ne kadar kan ve demirle kurulmuş ise de bugünkü durum her iki toplum için de en iyi çözümdür. Kalıcı çözümü bu çerçeve içinde aramak lazım.
Bunun birinci koşulu savaşta kaybettikleri mülkleri ve toprakları Rumlara kısmen iade etmek, kısmen onlardan satın almaktır.
“Ağlayanın malından hayır gelmez,” ağlayanın malı üzerine kurulu KKTC’den de.
Geçen günkü yazımda öne sürdüğüm “Yan yana Avrupa Birliği üyesi iki devlet” en iyi formüldür.
Ne yazık ki her iki tarafta da gözünü nefret ve öfkenin kör ettiği çok insan var.
Nefret ve öfke bir tür körlüktür.
İnsanın bugünden beter günlerin çok uzakta olmadığını görmesini önler.
YORUM EKLE

banner608

banner473