banner564

Kıbrıslı ve  Kıbrıslıca

KKTC’de bazı kişi, kuruluş ve siyasiler;  varlığımızı sürdürmemizi sağlayan ana vatanla birleşmemizi kötülemekte; öte yandan bizi ezeli düşman kabul eden, defalarca bizi silahlı saldırılarla yok etmeye kalkışan, bizi mağdur eden ambargolarla sıkıntıya sokan ve adanın kuzeyini de Yunanistan’a bağlamak amacında olduğu bilinen Rum’la birleşmemizi istemektedir.
Rum’la birleşmek ideallerini gerçekleştirmek amacı ile Türk halkını ulusal kimliğinden koparmak, kimliksizleştirmek ve Kıbrıslı kimliği ile Kıbrıslıca dilini benimsettirmek çabasındadır. 
Kuşkusuz, ‘Kıbrıslı’ kimliğini ve’ Kıbrıslıca’ dilini ön plana çıkarma, dayanaksız bir çabadır. Çünkü ‘Kıbrıslı’,  ‘Baflı,  ‘Ankaralı’ insanların yaşadıkları coğrafi yeri tanımlar. Dünyada Kıbrıslı milleti ve Kıbrıslıca dili bulunmadığı inkar edilemeyen bir gerçektir.
 Makarios 1964’te bir İtalyan gazeteci Oriana Fallaci’ni ile mülakatında ‘Kıbrıs’ta yüzyıllardır Helen milleti vardır. Biz Yunanistan’dan geldik ve Yunanlıyız. Helen milletindeniz. Kıbrıs’ta Kıbrıslı diye bir millet yoktur. Kıbrıs’ın tek yerlileri vardır. Onlar da dünyada benzeri olmayan bizim iri ve güçlü eşeklerimizdir. Kıbrıs’ın esas yerlileri eşeklerdir’ demişti.
 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında da Kıbrıs’ta Kıbrıslı ulusu değil, Türk ve Rum halkı bulunduğu belirtilmektedir. (K.C. Anayasası Kısım’Umumi Hükümler,Madde 2)
Rum tarafındaki tüm siyasi yetkililer de Güneydeki halkı, Rumca konuşan ve/veya Kıbrıslı olarak tanımlamamakta, Kıbrıs Helenizm’i olarak tanımlamaktadır.
AKEL Genel Sekreteri Putis Servas Limasol seçim konuşmasında ‘Kıbrıslı diye bir ulus yoktur. Kıbrıslılar Yunan devletinin geri kalanı ile birleşmeyi bekleyen Elenlerdir. Kıbrıs’ta Elenden başka bir uygarlık yoktur. Kıbrıs’ın ulusal anlamda yeniden doğuşunun, Yunanistan’la birlik anlamına geldiğine kuşku yoktur.’ demişti. 
( Kaynak? Anexartitos Gazetesi...18 Mart 1943.)
3/10/2021 tarihli Politis gazetesinin ‘Gençliğin faşistleştirilmesi başlığı altında aktardığı Yorgoz Kumullis imzalı yazıda ’Rum gençlerinin aşırı ırkçı duygularla yetiştirildiğini ve bunun kendileri açısından da tehlike yaratacağını yazdı. Rum tarafında aşırı sağın yükseldiğine dikkat çekilen analiz haberde, bunun yalnız demokrasi için değil ‘Helenizm’in Rum tarafındaki var oluşu açısından da tehdit oluşturduğunu belirtti. İki aşırı sağ ELAM, EDEK ve DİSİ’nin sağ kanadı ve diğer partilerin bazı birimleri de eklenirse Kıbrıs’ta aşırı sağ oranı %25-30’a çıktığını, bunun da AB’deki en yüksek oran olduğunu belirtti. 
Kıbrıslı Rum eğitim sistemi tarihini inceleyen Dr. Hristina Valanidu’ya göre, Kıbrıslı Rumlarda eğitimin özü 1812’den beridir değişmedi. ‘1 Ocak 1812’de Lefkoşa’da ilk Yunan Okulu’nu kuruldu. Bu Kıbrıs’taki ilk cimnasiyo (Lise) idi. Ve bu okul kurulurken bir deklarasyon yayımlamışlardı. Kuruluş deklarasyonunda “Biz Yunanız ve eğitimi de Yunan milliyetine ve Yunan milletine dayalı düşüncelerle geliştireceğiz diyorlardı. Başlangıç noktası işte budur. Benden önce başka araştırmacılar da bunu söylemiştir.  Ancak esas başlangıç noktası budur, 1812.Ve yeni nesle “Kıbrıs’ın bir Yunan adası” olduğunu ve “Yalnızca Yunan kökenlilerin bu adada hakları olduğunu”, “Kıbrıs tarihindeki tek kurbanların da Kıbrıslı Rumlar olduğunu” anlatıyor bu gizli müfredat…
Gerçek tarihi olaylar ya saklanıyor ya da anlatılmayarak bu düşünceler kuvvetlendiriliyor. Ancak tüm bunlar son birkaç hükümetin ya da adanın bağımsızlığını kazandığı 1960’tan sonra olan bir şey değildir. Bunun kökleri 19ncu yüzyıl başlarına, Yunan milliyetçiliğinin gelişmeye başladığı döneme dayanır.
1981’de AKEL Genel Sekreteri Papayuannu tarafından üyelerine hitaben yayımlan genelgede Kıbrıs Türk halkını yok etmek için aşağıdaki talimatı vermişti: Kültür, sanat, gelenek, tarih ve folklor gibi yöntemlerle adada ‘Kıbrıslı Türk’ ve hatta ‘Türk’ değil, bir ortak ‘Kıbrıslı’ kimliği olduğunu coğrafi ve kültürel – tarihi veriler üzerinden Türk toplumuna kabul ettirmeliyiz. Bunu başarırsak, sorun kendiliğinden çözülür. Başaramazsak sonuç iyi olmaz’.
 Yunanistan’daki soydaşlarımıza da, Müslüman Elenler kimliği dayatılmaktadır. Bu nedenle amacın, asimilasyon olduğu aşikardır.
 Kıbrıs’ta yaşayan Türk halkı olarak, atalarımızın 1571’den sonra Türkiye’nin hangi bölgesinden geldiği, ayrıntılı olarak tarihi belgelerle sabittir. Rumların ise, Yunanistan’ın adaya gönderdiği Ortodoks Misyonerler marifeti ile Elen kimliğini benimsediği ileri sürülür.
    Bilinen gerçekleri dikkate almamak ve ’Kıbrıslıca’, Türkçe konuşan Kıbrıslı ve/veya   ‘Kıbrıslı’  kimliğinin benimsettirmesine çalışmak, masumane, iyi niyetli bir tutum olamaz.
‘Kıbrıslıca’ veya ‘Türkçe konuşan Kıbrıslı’ kimliğini benimseyerek aşırı Yunan milliyetçisi olan Rum halkı ile birleşmek, yok olmayı kabullenmektir.  

YORUM EKLE

banner471

banner473