banner564

Kıbrıs’ta birleşmeyi önleyen nedir?

 Genel kanı,  İsviçre’de devam eden Kıbrıs zirvesinde çözülmesi en zor konunun garantiler ve güvenlik olacağıdır.
 Öyle değil.
 Türkiye, Garanti Anlaşması'ndan vazgeçmeyi ve adadaki bütün askerlerini geri çekmeyi kabul etse bile çözüm olması zordur.
 Çünkü, esas büyük anlaşmazlık yetki paylaşımında, yani, ada federasyon çatısı altında birleştiğinde yönetimde hangi tarafın ne kadar söz hakkı olacağındadır.
 En çok konuşulan “dönüşümlü cumhurbaşkanlığı” meselesi bu konunun unsurlarından sadece biridir.
 Resmi kaynaklardan edindiğim bilgiyi şöyle özetleyebilirim:
 Türkler “etkin katılım,” istiyor.
 Bunun ne anlama geldiği konusunda taraflar arasında derin bir görüş ayrılığı var.
 Türk görüşüne göre, iki toplumlu, iki kesimli çatı altında karar alma enstrümanları her zaman, her iki tarafı da içermelidir.
 Bundan kasıt, bütün karar alma enstrümanlarında Türklerle Rumların %50-50 temsil edilmesi, edilemiyorsa, temsiliyet, örneğin,%70-%30 esası üzerinden olacaksa, Türklerin kararları veto etme hakkına sahip olmasıdır.
 (Görüşmelerde veto kelimesi asla kullanılmıyor ama kullanılan kelime veya deyimler amaçlanan şeyin veto olduğu gerçeğini değiştirmiyor.)
 Rum tarafı, bu Türk görüşünü bazı karar organları için kabul ediyor, ama tümünde uygulanmasını şiddetle ret ediyor.
 Bakanlıklar 7:4 esasına göre bölüşülecek.
 Rumlar, Bakanlar Kurulu'nda karar alınabilmesi için “her toplumdan en az bir olumlu oy” aranması prensibini kabul etti.
 Yani, sandalyelerin çoğuna sahip olacak Rumların herhangi bir karar alabilmesi için en az bir Türk bakanı kendi tarafına çekmesi gerekecek.
 Rumlar, ayrıca, sayıları 17 civarında olan kurulda da “sayısal eşitlik”i, diğer bir anlatımla %50-50 paylaşımı kabul ettiler.
 Örnek vermek gerekirse, senatoda, federal yargıda, karşılıklı kilitlenmeleri açma  kurullarında, bağımsız kurullarda taraflar eşit temsil edilecek.
 Dış politika, savunma ve güvenlik konusundaki kararları Başkan ve Başkan Vekili “birlikte” alacak.
 (Güvenlik güçleri 60:40 esası üzerine kurularak Türklere nüfuslarına oranla daha büyük bir güce sahip olma şansı verilecek.)  
 
Türk tarafı bunları yeterli bulmuyor. Bakanlar Kurulu'nda olduğu gibi, temsiliyetin eşit olmadığı tüm bağımsız organlarda kararlar için her iki toplumdan en az birer olumlu oy aranmasını istiyor. Bu kurullarda basit çoğunlukla, yani sadece Rumların oylarıyla karar alınmasını “kabul edilmez” buluyor.
 Rumlar, Türk tarafının tezini kabul etmenin  “nüfusu az olan tarafın nüfusu çok olan tarafı yönetmesi” anlamına geleceği gerekçesiyle ret ediyor. Federasyonun en önemli organlarında ya sayısal eşitlik, ya da en az bir olumlu Türk oyu prensibini kabul ettik, insaflı olun,   diyorlar.
 Türk tarafı, Rum modelinin Türkleri federasyonda figüran yapacağını savunuyor.
 ... Ve masa tenisine dönüşen görüşmelerde, bu top aynı minval üzere karşılıklı gidip geliyor.
 *
Taraflardan biri pes etmezse,  bu Gordion düğümünün İsviçre veya başka herhangi bir yerde çözülebileceğini sanmıyorum. 
Türkler için Türk askerinin varlığı ve Türkiye’nin garantisi ne kadar yaşamsal ise, Rumlar için tekellerinde bulunan ve varlıklarının garantisi olarak gördükleri Kıbrıs Cumhuriyeti eşit derecede yaşamsaldır.
Hatta belki daha fazla.
1974’ten beri dura kalka devam eden görüşmelerin kör edercesine gözlere soktuğu bir gerçeğin artık herkes tarafından anlaşılması gerekir: Türkler ve Rumlar federal bir çatı altında birleşemez. Statüko üzerine kurulu başka bir formül aranmalıdır.
YORUM EKLE

banner608

banner473