Hayatımın büyük bir kısmına şekil veren akılsızlıklarım içinde bana en çok acı verenlerden biri, İstanbul’dan adaya taşınmadan önce kitaplarımı vermek oldu.
Taşıtmak ve Ozanköy’deki evimde onları koyacak raf yaptırmak çok para tutacaktı ve o günlerde işsiz olduğum için tutumlu olmam gerekiyordu.
Bir yerde benden de akılsız birinden “ikinci defa okumayacağınız kitaplarınızı tutmaya gerek yoktur,” gibi bir şey okumak da bu kararıma teorik zemin oluşturmuştu.
Kısa zamanda pişman oldum.
Geçen ay sık sık hissetiğim bu pişmanlık geri döndü.
Kasım’da Daniel Barenboim, Digitürk’ün klasik müzik kanalı Mezzo’da ayın sanatçısı idi. Akşamları ne zaman Mezzo’yu açsam, bazen genç bazen yaşlı hâli ile – o ay seksen olmuştu - Barenboim ustası olduğu piyanonun veya yönettiği orkestraların önünde karşıma çıkıyordu.
İstanbul’da yaşarken onun Everything Is Connected: The Power Of Music Her Şey Birbirine Bağlıdır -Müziğin Gücü adlı kitabını getirtmiştim.
“Müzik hayatın aynısıdır,” diye yazmıştı Barenboim. “Her ikisi de hiçbir yerden gelir, hiçbir yere gider.”
Başka neler yazmıştı? Onu dinlerken fena halde kitabı yeniden okumak istedim, ama İstanbul’da verdiğim kitaplar arasındaydı.
Çeyrek asırdan beri Wyoming’den başlayıp batıya doğru yer değiştiren romancı Annie Proulx’un son durağı New England’dır. Brokeback Dağı adlı eşsiz öykünün yazarı Proulx taşınırken benimkine benzer bir olay yaşamış. Üçüncü bir kamyon kiralayacak parası olmadığı için kitaplarının çoğunu elden çıkarmak zorunda kalmış.
“Onlarsız yapabileceğimi düşünmüştüm,” diye anlattı geçen ay yayımlanan bir söyleşide. ”Kendime yaptığım kötülüğün büyüklüğünü buraya gelip paketleri açtığımda ve bir sürü boş rafla karşılaştığımda anladım. İçim kitap yası ile doldu. Hâlâ kendimi sahip olduğum ama artık olmadığım kitapları ararken buluyorum.”
Aynen ben de…
Bana bundan da büyük acı veren daha eski bir kitap kaybı öyküm var. Birinci eşimle boşanmamız tatsız olmuştu. Her şeyi ona bırakmış olmama rağmen kitaplarımı bana vermedi. Öğrenciliğimden beri topladığım yüzlerce kitap kim bilir nerede. Çürüyüp gitmişlerdir. İçlerinde en çok sevdiğim yazarların birinci baskı birçok kitabı da vardı.
Okumak, arkanızdan hiç kimsenin gelemeyeceği sonsuz bir yerde bulunmaktır.
Okumak insanı hayatta hiçbir zaman karşılaşamayacağı insanlarla bir araya getirir, içine girme olasılığı bulunmayan hayatlara ortak eder ve yaşaması mümkün olmayan deneyimlere sahip kılar. İnsan kendinden farklı birçok insan, kendininkinden farklı durumlar, yaşamlar, ülkeler olduğunu öğrenir. Bunlar onu geniş ufuklu, hoşgörülü yapar, kendini başkalarının yerine koyabilme yetisini, yani empati duygusunu geliştirir. Hatta bilgeleştirir.
Okumak insana daha iyi bir insan olma fırsatı verir.
Kitaplarımı kaybettim. Ama onların bana verdikleri bende duruyor. Giderken onları yanımda götüreceğim.
Kitapların değeri üzerine , okuduğum en güzel yazılardan biri.Esen kalın, Metin bey.