banner564

KKTC’de Rum ulusal tezlerini destekleyenler çözümsüzlüğü körüklemektedir

 Rum-Yunan ve destekçilerinin amaçlarının Türkiye’yi adadan çıkarmak ve doğu Akdeniz’de etkisiz duruma getirmek olduğunu, vasat zekâya sahip olan herkes bilmektedir.
 Türkiye’nin güç kullanılarak adadan çıkarılması kolay olmadığı için de, Rum-Yunanistan ikilisi ile destekçileri, Türk tarafını içerden çökertmekle istenen hedefe ulaşmaya çalışmaktadırlar.
Yaşanan dönemde çeşitli nedenlerle bazı politikacıların, köşe yazarlarının, yorumcuların ve STÖ temsilcilerinin ortaya koyduğu Rum yanlısı görüşler, KKTC’nin içerden çökertilerek teslim olmasının sağlanması faaliyetlerinde oldukça ileriye gidildiğini gösterir.
İşin üzücü yanı yalan, dayanaksız ve yıkıcı propagandalarla devletimize saldırılması ve karşı tarafın ulusal davasının savunulması, demokratik hak olarak yutturularak geçiştiriliyor.
             Bundan yararlanan KKTC ve anavatan düşmanları da, her geçen gün pervasızca halkımızı yönetiminden soğutmak ve devletimizi yıkmak çabalarını yoğunlaştırıyor. 
Kuşkusuz dünyanın hiçbir uygar ülkesinde düşman tezlerini desteklemek ve kendi devleti aleyhinde faaliyetler yürütmek, demokratik hak olarak yutturulamaz. Aksine ulusal mücadeleyi baltalayanlar, ülke ve halk düşmanı olarak yargılanıp cezalandırılır.
Gerçekte, Kıbrıs sorununun çözümlenememesinin nedeni,  Rum çoğunluğun daha fazla söz sahibi olacağı birleşik bir çözüm ile Türk ordusunun uzaklaştırılmasının istenmesidir.
Türk ordusunun uzaklaşmasından sonra da, yapılan anlaşma aynen 1963’te olduğu gibi Rumlar tarafından yine bozulacak ve ada aynen Girit gibi Yunanistan’ın olacak.
İşte bu nedenle bize dayatılan teslim olmak anlamındaki çözüm koşullarını kabul etmediğimiz için, Rum-Yunan tarafı ile içimizdeki destekçileri anlaşmazlıktan bizi suçlamaktadırlar.
Oysa Acheson planından, 1978 yılında hazırlanan İngiliz-Amerika-Kanada planı, Cuellar Planı, Gali Fikirler Dizisi, Annan çözüm planlarını, bizim kabul etmemize karşın, Rum tarafının ret ettiği, tarihi belgelerle sabittir.
1985-86 Cuellar planını reddettiği için Dışişleri bakanlığından istifa eden Rolandis de 23 Şubat 2014 tarihli Politis gazetesinde, tüm çözüm planlarını Rum tarafının reddettiğini açıklamıştı.
Bilinen gerçeklere rağmen içimizde bazı kişilerin ideolojik saplantılar, geçici maddi çıkar ve beklentiler gibi çeşitli nedenlerle çözümsüzlükten Türk tarafını sorumlu göstermeğe çalışması, demokratik hak olmayıp halkımıza karşı saldırı ve düşmanca bir tutumdur.
1963-74 döneminde barış Gücü askerlerine rağmen Kıbrıslı Türklerin katledilmesi, Bosna ve Arakan’daki soykırım ve halen yakın çevremizde milyonlarca insanın yerlerinden göç etmek zorunda kalması, Akdeniz’in göçmen mezarlığı olması gerçeğine rağmen 1974’den beri Kıbrıs’ta barışı sağlayan Türk ordusunun ayrılmasının istenilmesi iyi niyetli bir görüş olamaz.
 İkinci Dünya savaşından sonra ABD’nin Almanya’nın garantörü olması gerçeğine rağmen Türkiye’nin garantisinin devamını istememizin çağ dışı gösterilmesi dayanaksızdır.
Girit ve Makedonya dramlarına rağmen, Türk ordusu yerine bizi bir süreliğine uluslararası bir barış gücünün koruyabileceğinin ileri sürülmesi de, art niyetlidir.
Avrupa Birliğinde 80 milyonluk ülkelerle yarım devlet olan 800 bin kişilik Rum yönetiminin siyasi ve aritmetik eşitliğe sahip olmasına rağmen, Kıbrıs Türkleri olarak, Rumlarla eşit haklara sahip olmayı isteyemeyeceğimizi ifade edenler de iyi niyetli olamaz. 
Avrupa Birliği üyesi olması nedeniyle Rum yönetimine katılmamız durumunda, mutlu olacağımızı ve refaha kavuşacağımızı sayıklayanlar da, hayal aleminde yaşamaktadır. Çünkü halen AB üyesi olan Yunanistan ve Rum yönetimindeki soydaşlarımızın insanlık dışı baskılar altında yaşadığı biliniyor.
           Yunanistan mahkemesinin bile 1974 müdahalesini yasal kabul etmesine karşın, içimizde bazı kişilerin Türkiye’yi işgalci göstermesi en azından utanç vericidir.
            Hele KKTC’deki malum kesimin güneyde 300 bin milis gücü bulunmasını, yakın geçmişte, paralı profesyonel ordu oluşturmasını, Rum yönetiminin yabancı ülkeler ile sürekli askeri anlaşmalar ve tatbikatlar yapmasını, aşırı silahlanmasını dikkate almaması ve Türk ordusunun ayrılmasını savunması, ibret vericidir.
Kuşkusuz kim olursa olsun, hangi makamda bulunursa bulunsun, KKTC’de bazı kişilerin Rum ulusal davasına hizmet etmesi, Türkiye’nin ayrılmasını, adanın kuzeyinin de Yunanistan’a bağlanmasını ve bizim de boyunduruk altına girmemizi sağlayamayacak, sadece tarihe alınlarındaki kara leke ile kaydedilecekler.
 

YORUM EKLE

banner471

banner474