banner564

‘Çözüm iradesi’ saplantısı, bize hiçbir şey kazandırmadı (1)

  Tarihi olaylar, batılı emperyalistler ile Rusya’nın ve bunların güdümünde olan BMGK ile AB’nin geçmişten günümüze, her koşulda Yunanistan’ı ve Kıbrıslı Rumları desteklediğini kanıtlamaktadır. Örneğin:

AB Komisyonu, Annan Planı referandumuna evet dememizden sonra  ‘Referandumun sonucundan dolayı Kıbrıslı Türkler cezalandırılmamalı, Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu sonlandırmaya ve ekonomik gelişimini desteklemeye kararlıdır.’ açıklaması yaptı. AB yetkilisi Verheugen ise ‘Rumlar bizi kandırdı’ dedi. (26 Nisan 2004). Buna rağmen, halen Rum ödüllendiriliyor biz de cezalandırılıyoruz.

          BM Genel Sekreteri’nin 3 Haziran 2004 tarihinde (S/2004/437) yayınlanan İyi Niyet Misyonu ve müzakere sürecine ilişkin 28 Mayıs 2004 tarihli raporunda BM Genel Sekreteri, referandumlar sonrasında Kıbrıs Türklerinin durumunun uluslararası camia tarafından ele alınması gereğine işaret etmiş ve Kıbrıs Türklerine baskı uygulamak veya onları dünyadan tecrit etmek için hiçbir gerekçe kalmadığını kayda geçirmiştir. Bu çerçevede Genel Sekreter, Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması için uluslararası camiaya ve Güvenlik Konseyi’ne kuvvetli bir çağrıda bulunmuş, Kıbrıs Türk tarafının kalkınmasını engelleyen ve onları dünyadan tecrit eden uygulamalara son verilmesini istemiştir.

Genel Sekreter raporunda ayrıca, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözümün siyasi eşitlik ve ortaklık temeline dayalı olması gerektiğini vurgulamış, Çözüm Planı’nın başarısızlığa uğramasının sorumluluğunu Kıbrıs Rum tarafına yüklemiş, Rum tarafının tutumunu sorgulamış ve gerçekten siyasi eşitliğe ve ortaklığa dayalı çözümü istemeleri halinde Rumların bunu söylemelerinin yeterli olmayacağını, aynı zamanda eylemleriyle de göstermeleri gerektiğini belirtmiştir.

        Rumların böylece Annan Planı’nı değil, esasen çözümü reddettiklerini de kayda geçiren Genel Sekreter, bunun ciddi bir değerlendirme gerektirdiğini vurgulamış, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının müzakereler öncesinde, sırasında ve sonrasındaki olumlu tutumunu açık ifadelerle dile getirmiş ve bu tutumu takdirle karşıladığını beyan etmiştir.

2004 Referandumundan sonra, o dönemde Cumhurbaşkanı olan Sayın Talat, maalesef BM Genel Sekreterinin raporu çerçevesinde, ambargoların kaldırılması için etkin girişim yapmadı. KKTC’nin egemen devlet olarak tanınmasını talep etmedi; BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a 22 Şubat 2008 tarihinde mektup göndererek, Kıbrıs Türk tarafının çözüm yönündeki iradesini muhafaza ettiğini ve yeni bir müzakere sürecini başlatmaya hazır olduğunu vurgulamıştır. Sayın Talat mektubunda ayrıca, önümüzdeki döneme ilişkin Kıbrıs Türk tarafının beklentilerini ortaya koyarak BM Genel Sekreteri Ban’ın kişisel olarak sürece dahil olmasını ve kapsamlı çözüm çabalarına ivme kazandırmasını istedi. https://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa.

Ayrıca C.Montana’da o dönemin KKTC müzakere heyeti tarafından kabul edilen korkunç ödünlere rağmen, Rum anlaşmaya razı olmadı. Müzakerelerde Rumların bizim anladığımız şekilde federal çözümden yana olmadıkları, federasyon adı altında ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanacakları bir ara çözüm peşinde oldukları anlaşılmıştır. (Devamı yarın) 

YORUM EKLE

banner471

banner474