
Yukarılardaki inşaatta çalışan dişçi matkabını andıran aletle aşağılardaki motorlu testere aynı anda sustu.
Bahçedeki sallanan koltukta uzanmış kitap okuyordum.
Rahatsız edecek kadar gürültü çıkarıyorlardı.
Öğle paydosu mu gelmişti?
Telefonun saati 12:41’i gösteriyordu.
Bugün evde gündelikçi kadın var. Kalkıp dün pişirdiğim bezelyenin yanına pilav yapmalıyım ama elimdeki kitabın bitmesine az kaldı. Bitirip kalkmak istiyordum.
Köyün minaresinden banttan okunan ezanın sesi geldi. Ölüleri de banttan okunan salalarla yolluyorlar. Gittikçe özünden uzaklaşan, insan insana temasın azaldığı yapay hayatlara uygun bir elveda belki.
Serin bir esinti, pantolonumun içine sokmadığım gömleğimden girip etime dokunuyor ve beni üşütüyor, ama rahatsız edecek kadar değil.
Bu arada aşağıdaki ve yukarıdaki makineler aynı zamanda yeniden çalışmaya başladı.
Makineler sustuğunda sessizlik içinde hiç gürültü olmamış gibi bütün olmuştu. Şimdi bir gürültü sandviçinin içindeyim.
Demek ki yemek paydosu değilmiş.
Acaba bu iki gürültü çıkartıcı birbirlerini tanıyorlar da telefonda konuşmak için mi makinelerini susturdular?
Başımı kaldırım. Biber ağacı uzadıkça uzuyor. Yanındaki jakaranda da.
Ne ilginç olurdu, diye düşündüm, ağaçların uzaması hiç durmasa, gökyüzüne kilometrelerce uzayan ağaçlar olsa; mesela bazı hafta sonlarını bir ağaca tırmanarak geçirse insan, içinde yumurta veya yavru bulunan kuş yuvalarından geçse, yukarılarda koloni kuran ve sadece orada yaşayan kertenkeleler, böcekler, sinekler, bakteriler, mantarlar, kelebekler ve incelenmemiş hayat türlerine rastlasa.
Bazı bilim insanları dünyadaki canlı türlerinin yarısının ağaç üstlerinde yaşadığını ileri sürüyor.
Dünyanın bilinen en uzun ağacı Kaliforniya’nın sahil kısmında bulunan bir kızılağaçtır (Sequoia sempervirens). Uzunluğu 116 metreye yakındır. Tamı tamına nerede olduğu, bir manyak gidip keser diye titizlikle gizleniyor.
Tazmanya’daki (Avustralya) bir okaliptüs ağacı da yüz metreyi biraz aşarak en uzun ağaçlar kulübüne dahil oldu.
En yaşlı ağaçlara gelince…
Dünyanın bilinen en yaşlı ağaçlarından biri gene Kaliforniya’da bulunan Bristlecone pine (Pinus longaeva) isminde bir çam türüdür. Bu yıl 4,852 yaşına basmış.
İran’da, Abarkuh’da, belki bundan da yaşlı bir servi ağacı (Cupressus sempervirens) var. Yaşının 4,000-5,000 yıl olduğu tahmin ediliyor.
Çamlar en çok yüz ile bin yıl arasında yaşar. Serviler de aşağı yukarı aynı. Bazılarının bunlardan çok daha uzun yaşaması kaideyi bozmayan istisnalar olsa gerek.
Hatırladığım kadarıyla benim biber ağacı ve servi aynı gün dikilmişlerdi. Evin restorasyonu bitmişti ve tarlayı ağaçlandırmaya, bahçe hâline getirmeye başlamıştım. Otuz yılı geçti.
Dünyadaki bütün canlıların belirlenmiş bir büyüklüğü ve ömrü var. Atıyor olabilirim, ama bunu tayin eden dünyanın kaynaklarının kısıtlı olması olmalı. Eğer her yaşayan sonsuz büyüyebilse sınırlı sayıda canlı olurdu. Oysa doğanın en belirgin özelliklerinden biri çılgın gibi çeşitliliği teşvik etmesidir.
Ezan sona ererken kitabı kenara bırakıp mutfağa doğru yürümeye başlıyorum. Yemeği yaptıktan sonra artık çocuk olmayan çocuklarıma çocukluklarında olduğu gibi nar soyacağım.



Okudum.Tebessüm ettim.Nar soyuyorum.Teşekkürler...