
Geçen ay araştırmacılar 10 ülkede yaşları 16 ile 25 arasında değişen on bin kişi ile iklim değişikliği konusunda yaptıkları bir araştırmayı yayımladılar.
Bulgular korkunç.
Gençlerin üçte ikisi geleceği ürkütücü bulduğunu, yarıdan çoğu insanlığın yok olmaya mahkûm olduğunu, yüzde 39’u çocuk yapmak konusunda mütereddit olduğunu söyledi.
“İnsanlar dünyayı iyi koruyamadı” diyenlerin oranı yüzde 83.
Gençlerin bu duygularını anlamak kolay: iklim değişikliğinin etkileri en çok onları ve onların çocuklarını etkileyecek.
Merak ediyorum.
Bizim KKTC’de gençler bu konuda ne düşünüyor ve gençlerin bu konuda ne düşündüğünü merak eden politikacılar sınıfında herhangi biri var mı diye.
Gençlerin korkularının nedeni, yakın geçmişte meydana gelen iklim kaynaklı afetler ve gelecekte bu tür felâketlerin daha da büyük olacağıdır. Kasırgalar daha devasa, su baskınları daha yıkıcı, yağmurlar daha az, kuraklık daha uzun olacak. Göller ve akarsular bazı yerlerde taşacak, bazı yerlerde kuruyacak.
Daha çok insan doğal felâkete maruz kalacak. Neredeyse kesin olan bu olasılık, gelecek ile ilgili korku yaratmak dışında “ekolojik yas” diye adlandırılan bir duygunun insanları kemirmesine yol açıyor.
Ekolojik yas; doğada kaybolmuş ve kaybolmakta olan canlılar için duyulan üzüntü, dünya çapında bir afet beklentisi karşısında yaşanan endişedir.
Birçok insan cehalet veya dini inançları sebebiyle insanlığı bir felâketin beklediğine inanmıyor veya kayıtsız olabilir. Ama acaba bunlar azınlıkta mı yoksa çoğunlukta mı?
Olağanüstü sıcaklarda intihar vakaları artıyor. Ruhsal nedenlerle hastanelere yatırılanların sayısı da. Aşırı sıcaklarda insanlar daha sinirli oluyorlar, toplum düzenini bozan hareketler artıyor.
Bunların yanında daha yaygın ve daha sinsi bir olgu var. Bu da eko endişe veya iklim endişesidir. Bu iklim değişikliğinin meydana geldiğinin farkında olmaktan kaynaklanan bir duygudur. Bir bela yaşanacak, ama ne zaman duygusu.
Bu his, doğrudan iklim felâketine uğramamış ama bu tür felâketlerin meydana geldiğinin farkında olanlar arasında özellikle yaygındır.
Geleceği yaşayacak olan daha çok gençlerdir. Ve gençler araştırmacıları şaşırtan yüksek bir oranda gelecekte her şeyin daha kötü olacağını düşünüyor. Ebeveynlerinin sahip olduğu fırsatlara sahip olamayacaklarına, değer verdikleri şeylerin tehdit altında olduğuna inanıyorlar.
Hissettikleri hüzün, kaybolmuş veya kaybedilmesi beklenen bir şeye duyulan matem, bundandır.
Konunun bir başka boyutu, yetişkinlerin iklim değişikliği konusunda hareketsiz kaldıklarını düşünen çocukların “kafa karışıklığı, ihanete uğramışlık ve terk edilmişlik,” hissetmeleridir.
“Hükûmetler gençleri yarı yolda bıraktı,” “aldıkları önlemlerin etkinliği konusunda yalan söylüyorlar,” “insanların acısını kale almıyorlar,” diyenlerin oranı sırasıyla yüzde 65, yüzde 64 ve yüzde 60.
Özetle: İklim değişikliği, doğanın tahribi ve bu konuda hükûmetlerin önlem almaması konusunda depresyonda iseniz yalnız değilsiniz.



demokrasi. adalet. hukuk ekonomi. vefa yaslarımıza ekoloji ekleneli çok oluyor. torunlarımız. renkleri kitaplarda okuyup resimlerden öğrenecekler