Ünlü Amerikalı iktisatçı düşünür Thomas Sowell (d. 1930) yazıyor:*
‘’Biyologlar organizmaların kendi fizikî çevrelerine nasıl intibak ettiklerini açıklarlar ama organizmalar değil ideologlar da kendi sosyal çevrelerine intibak ederler. Solun fikirleri hakkındaki en temel gerçek bunların işe yaramaz olduklarıdır; bu yüzden solcuların, fikirlerin varlıklarını sürdürmek için işe yaramak zorunda olmadıkları kurumlarda toplandıklarını görmek kimseyi şaşırmamalıdır.
Fen bilimleri, matematik, mühendislik ve tıp gibi kesin testlerin var olduğu alanlar hariç, akademik dünya olgunlaşmamış fikirlerin doğal yetişme ortamıdır. Her birinde farklı şekillerde olmak üzere, bütün bu alanlarda ya kendi katkınızı yapmanız ya da sesinizi kesmeniz gerektiği bir zaman gelir. Bu alanların hepsinin solun ülke çapındaki tam hakimiyetinin kayda değer istisnaları olduğu şaşırtıcı olmamalıdır.
Meselâ beşerî bilimlerde de geçerli test, üretilen [kavramsal] bilginin elle tutulur herhangi bir sonuç üretip üretmediği değil de halâ moda olup olmadığıdır. O moda olduğu sürece, lafazanlıkta yetenekli olan profesörler yüksek ücretler almaya devam etmeyi umabilirler.
Siz Doğu Avrupa’da komünizmin çökmesinin Marksizm için kesin bir başarısızlık olarak görülmesi gerektiğini düşünebilirsiniz, ama bu yenilgi Amerika’daki Marksist üniversite hocalarını yıldırmaz. Onların çekleri ve kadro güvenceleri de bundan etkilenmez; Marksist teoriler sınıflarda sergilenmeye ve dergileri kütüphane raflarını doldurmaya devam eder.
Sosyalizm genel olarak öylesine aşikâr bir başarısızlık rekoruna sahiptir ki, onu sadece bir aydın görmezlikten gelebilir. Bir zamanlar komşularından daha müreffeh olan ülkeler bile sosyalist politikalar bir nesil uygulandıktan sonra komşularından çok daha yoksul hale geldiklerini görmüşlerdir. Bu komşu ülkeler ister Gana ve Fildişi Sahili, isterse Burma ve Tayland olsun, bütün dünyada olan aynı hikâyeydi. En kötüsü de ekonomik fiyasko değildir; Stalin, Mao ve Pol Pot tarafından siyasî nedenlerle boğazlanan milyonlar daha da korkunç bir gerçekliktir.
Yapılan işte asgarî bir başarı eşiğinin, bir atletik skor tabelasının, ölüm-kalım meselesi olan bir muharebe alanının veya bir ameliyatın söz konusu olduğu bir dünyada yaşayan ve çalışan insanlar bu tür bir dünya ile yegâne belirleyici testin meslektaşlarınızın söylediğiniz şeyi beğenip beğenmediği olduğu bir dünya [akademi] arasındaki farkı tam olarak değerlendiremeyebilirler.
Akademi tamamen sübjektif kriterlerin geçerli olduğu yerlerden sadece biridir ve orada solcular hâkimdir. Vakıflar ve müzeler gibi kurumlar aynı fikirde olan insanların ‘’heyecan verici’’ bulmalarından ve bu kurumları yönetenlerin ‘’bir fark yaratmakta’’ oldukları duygusunu yaşamalarına imkân vermesinden başka bir testle pek karşılaşmazlar. Aynısı vergi mükellefleri tarafından kendi iradeleri dışında desteklenen Smithsonian Enstitüsü veya Sanat ve Beşerî Bilimler Ulusal Vakfı gibi kültürel kurumlar için de doğrudur.
Dünyanın her yerinde vergilerle desteklenen ‘’kamusal’’ radyo ve televizyonlar da aynı şekilde gerçeklikten kopuktur ve solun hakimiyetindedir. İhraç edecek gıda fazlasına sahip olan ülkelerdeki milyonlara açlık getirmiş olan solun kocakarı ilaçları ve milyonların kendi doğdukları toprakları terk etmelerine neden olan tatlı sözler ve çirkin gerçekleri…, bütün bunlar devlet televizyonlarında yaşarlar.
Solcu karşı-kültürün yegâne kaleleri çok kere Amerikan toplumunun ve Batı uygarlığının değerlerine küçümseme ve saygısızlıkla dolu olan bu bağışlara-dayalı ve yalıtılmış kurumlar değildir. Hollywood ve Broadway de öyledir. Oyunculuk sektörü finansal nedenlerle izleyici bulmak zorunda olmakla beraber, gerçekte onların sergiledikleri şey bu zorunlulukla pek uyuşmaz. Eğer bir filmi sersemletici ve seksî yapabilirlerse, o zaman o filmin tarihsel gerçeklere uymadığından ve ideolojik tarafgirliğinden şikâyet edenler bilgiçlik taslayan münasebetsizler olarak yaftalanıp etkisizleştirilebilirler.
Solcular başka tür insanları bu yerlerden niçin dışlayabiliyorlar?... Çünkü kendilerini gerçekliğin testine tabi tutmaya istekli olanların, piyasada bir iş insanı veya ameliyathanede bir cerrah olarak çalışıp yaşayacak başka pek çok yerleri var. Bu insanların içinde saklanıp ve kendi değerli fikir ve kavramlarını alkışlayacakları korunaklı özel yerlere ihtiyaçları yoktur.
Çevreye Darwin’ci intibak sadece doğada değil, toplumda da geçerlidir. Tıpkı okyanusta kartallara rastlayamamanız veya dağların tepelerinde balık avlayamamanız gibi, fikirlerin performans testine dayanmak zorunda olduğu yerlerde de solcuların toplandıklarına rastlayamazsınız.’’
* Thomas Sowell, ‘’The Survival of the Left’’, Forbes, September 08, 1997; https://www.forbes.com/forbes/1997/0908/6005128a.html
Bende şaşırıyorum!
Dünyayı sömürüp yıyorlar.
Banka hesaplari Milyar Dolarlarla dolu.
Bir türlü doymuyorlar.hep daha fazlasını istiyorlar.
Her yerde savaş çıkarıp Silah ticareti yapıyorlar.
…….Dincilerle işbirliği yapıp Dünya Halklarını sömürüyorlar..Vay alcak solcular var.
Che yi yargısız infaz edip vuruyorlar,gözlerini oyup top oynuyorlar.vay namussuz solcular vay.