banner564

Mimozanın mesajı

Geçerken baktım mimoza tomurcuk vermiş. 


Biz burada mimozaya altıntop diyoruz ki çiçeklerine bundan uygun bir isim bulunamaz.


Soğuklar tam gitmeden açacak ve kış ile ilkbahar arasında köprü olacaklar.


Ağacın vatanı doğu Avustralya ve Tasmanya’dır. Adaya, o bölgelerin diğer ağacı olan okaliptüs ve susuzluğa dayanıklı birkaç başka cins ağaçla birlikte İngilizler tarafından getirildi. 


Yaprak dökmeyen mimozanın çiçekleri kuruduktan sonra üzerini, neredeyse çiçekler kadar çok, ince uzun tohum keseleri kaplar. Tohumları kolay filizlenir. Bir yere bir altıntop ekerseniz olgunlaştıktan sonra altında birçok fidan görürsünüz. 


Neden ormanları ağaçlandırırken hep çam veya servi dikerler de bakım istemeyen, daima yeşil altıntop dikmezler anlamıyorum. Gene tohumları kolay filizlenen tespih ağacından da orman ağaçlandırıcılar uzak duruyor. Oysa o da çabuk büyür, kolay yayılır ve sulama istemez. 


Kişi en çok küçüklüğünde tanıştığı bitkileri sever. Bu yüzden mimozanın kalbimde ayrı bir yeri vardır.


Çocukken orman dairesinde çalışan babamın baktığı altıntop fidanlıklarında ağacın çiçeklerine dokunmaktan hoşlanırdım. Verdiği yumuşak kadifemsi duyguyu ve avucumda bıraktığı sarılığı hâlâ sevgiyle hatırlarım. 


Avrupa’da muhtemelen en çok bahçe düşkünü millet olan İngilizler, 1878’de Osmanlılardan devraldıktan sonra kelleşmiş, keçilerin perişan ettiği dağ ormanlarından başlayarak adayı ağaçlandırmaya başladı. 


Halkı yaygın sıtmadan kurtarmak için su birikintilerini ve bataklıkları kurutmaya girişti ve buralara su seven okaliptüs ağaçlarından dikti. 


Güzelleştirmek için de ağaç dikti. 

Eski Girne yolunun Boğaz’a kadar olan bölümünde yolun sağında ve solundaki serviler bakımsızlıktan ve sevilmemekten perişan bir görünüm arz etse de birçoğu neredeyse yüz yıl sonra hâlâ ayakta duruyor. 

Pendaya-Gemikonağı tarafında, yol kenarlarında bulutlara dokunmaya çalışan okaliptüs ağaçlarının bir bölümü 1974’ten kısa bir zaman sonra kesildi ve Kıbrıs Türk idaresinin çevreye saygısızlık anlamına geleceğinin ilk işaretini almış olduk.


Gelenek devam etmekte. Birkaç ay önce Ozanköy’deki otomobil tamir atölyesinin önündeki iki dev okaliptüs alelacele kesiliverdi. Yanındaki tarihi zeytinyağı tesisindeki makineler de sökülüp mekân kiraya verildi. 

Biz Türkler adaya 1571’de geldik ama hâlâ burasını vatan değil talan edilecek gâvur malı olarak görmeye devam ediyoruz. 


Adam olacağımız yok. 


Türk ağaç sevmez, ne yazık. 


Altıntop yerleşti mi ondan kurtulmak kolay değildir. Çiçekleri ise… Bu kadar bol çiçek veren, yeşilini neredeyse görünmez yapan başka bir ağaç var mı?


Binden fazla çeşidi olan, van Gogh’un (1853-1890), Matisse’in (1869-1954),  Bonnard’ın (1967-1947) tablolarında gördüğümüz mimoza, güç ve güzellik sembolüdür. 


Yazın kışa yolladığı, “Sen artık toparlanmaya başla, ben geliyorum,” mesajıdır.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ben
Ben - 1 yıl Önce

Sadece birsey eklemek istiyorum izninizle, bir yerden baska bir yere o bolgede endemik olmayan bitkileri canlilari tasimak cok buyuk bir hatadir. Yabanci canlilar gittikleri yerde o bolgeya ait eko-sistemi uzerinde cok muthis hasralara yol acabilir.

Bunu Ingilizler zamaninda cok yapmis, Kibrisa bu yabanci bitkileri getirdikleri gibi diger bircok ulkeye de o yoreye yabanci hayvanlar bitkiler tasimislar. Sonradan bunun ne kadar yanlis oldugunu anlamaya basladilar.

Ornegin Avusturalyaya dusuncesizce goturulen birkac tavsan oralarda tam bir ekolojik felekete yol acmistir ve hala bununla savasmalarina ragmen bir cozum bulunamamistir.

Link: https://www.cnn.com/2022/08/24/world/australia-feral-rabbit-invasion-origins-intl-hnk/index.html

Eylül Eylül
Eylül Eylül - 1 yıl Önce

Bizim bahçe harnup ağırlıklı idi, daha sonra serviler ve mavi ladinler ekledik. Tavus kuşlarımızın kafeslerine mimoza (burada onlara Kıbrıs Akasyası deniliyor) diktik. Şimdi de karşımıza zeytinlerini söküp üç katlı iki tane çirkin apart yapıldı. Onları kapatsın diye okiloptüs diktik. Sekizyüzü geçen çoğu su istemeyen beğonvil ağırlıklı sekiz dönümlük bir cennet yarattık. Meyvesi olmayan ağaç dikiyoruz diye bize gülen köylülere rağmen. Emeğinize sağlık sayın Münir…

Yavuz
Yavuz - 1 yıl Önce

Doksanlı yıllarda üç yıl Büyükada'da yaşamıştım. Geriye aklımda kalan güzel şeylerden biri, mimozalar.

Urla'li Tolga
Urla'li Tolga - 1 yıl Önce

Teşekkürler Metin Bey, eliniz dert görmesin.

Kazım Uluseri
Kazım Uluseri - 1 yıl Önce

Sayın Metin Münir, benim de bahçemde bir mimoza var ama ona İzmir mimozası deniyor. Sizinkilerden epey sonra çiçek açıyor. 8 yıl önce küçücükken diktik, epey büyüdü. Izmir'in birçok yerinde okaliptüs ağaçları hâlâ vardır. Çocukken okaliptüs tohumlarını kargıdan yaptığımız bizim tuhtuh dediğimiz bir çeşit boruyla diğer mahalle ile tuhtuh savaşı yapardık Karşıyaka'da. En çok okaliptüs olan yer ise İsveç konsolosluğunun bahçesi idi. O agaçlar neredeyse 40 yıl önce kesildiler ve apartmanların adı oldular, o levhalarda yaşıyorlar maalesef. Sevgi ve saygılar.

Nihal Terzi
Nihal Terzi - 1 yıl Önce

Sayın Metin Münir yazılarınızı zevkle okuyoruz

anonim
anonim - 1 yıl Önce

"Türk ağaç sevmez, ne yazık. " Katılmıyorum.

Trakya’dan
Trakya’dan - 1 yıl Önce

Çocukların eğitimi için İstanbul’da yaşıyoruz bir kaç yıldır, geldiğimizde buradaki apartmanın önünde mimoza vardı mis gibi kokusu evlerimize dolardı , allem ettiler kallem ettiler kestiler güzelim ağacı , sebep balkonun önü kapanıyormuş, katılıyorum bu toplum ağaç sevmez…


banner608

banner473