banner564

Nüfus Kıbrıs davasında en belirleyici konudur

Yunanistan bizim 1571’de 80 bin şehitle aldığımız Kıbrıs’ı, gönderdiği misyonerlerle adadaki Ortodoks nüfusa, Yunan kimliğini kabul ettirmesi sonucu, dolaylı ENOSİS ile yaklaşık %66’sını ele geçirdi. Halen Türk tarafına dayatılan federasyon adı altında bir ara çözümle, geriye kalan kısmını da ilhak etmek çabasındadır.
Kıbrıs’ın demografik yapısı, adayı işgal eden ve yöneten ülkelerin döneminde devamlı değişmiştir. 1571’de adanın Venediklilerden alınmasından sonra, Türk yönetimi döneminde çoğunluk Türklerdeydi. 
Hilekarlıkla Kıbrıs’ı ele geçiren İngiltere, adayı Türk etkisinden çıkarmak amacı ile nüfus üstünlüğünün Rumların eline geçmesini sağladı.
1777 ile 1881 yılları arasında vergi mükellef sayısını gösteren aşağıdaki rakamlar, İngiliz müstemleke döneminde nüfus üstünlüğünün Rum’un eline geçmesinin sağlandığını gösterir.
Yıllar:               1777             1790              1793               1800                      1881
Türkler:         47,000            67,000          67,000          67,000                   45,458 
Rumlar:         37,000           47,500          46,392          30,524                 137,631
Ermeniler:          0                 0                       0                  0                               174
Maronitler:        0                0                         0                 0                               830
(Kaynak; Wikipedia Encyclopedia)
    
  İngiltere’nin entrika ile Osmanlıları adadan uzaklaştırılmasından sonra, Yunanistan adayı ilhak etmek çabalarını yoğunlaştırdı. 
Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgilenmesi sonucu 1960’ta Londra ve Zürih Anlaşmaları ile bir tür federasyon olan iki halklı Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu.
  Fakat Rum-Yunan ikilisi nüfus üstünlüğünü öne sürerek, Türklere fazla hak tanındığını bahane etti ve ortak yönetime silah zoru ile el koydu.  
1963-74 döneminde Rum, Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde hazırladıkları Akritas Planı uyarınca toplu katliamlar yaptı. 103 karma köyden Türkleri göçe zorladı. Kırsal alanlardan, yollardan ve iş yerlerinden sivilleri kaçırıp öldürdü. Nüfus üstünlüğü avantajı nedeniyle yolları, limanları kontrolü altına aldı. Türkleri, yaklaşık %3’lük alanlarında abluka altında yaşamak zorunda bıraktı.
Rum-Yunan ikilisinin 1974’te Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan etmesi ve İfestos Planı ile Türklere soykırım uygulamaya başlaması sonucu, Türkiye garantör olarak adaya müdahale etti. Viyana Anlaşması ile iki halk ayrı bölgelerde toplandı ve adada barış ortamı tesis edildi.
Rum-Yunanistan ve destekçilerinin, adanın Yunanistan’a bağlanması amacından vazgeçmemesi nedeniyle,1964 Acheson Planı’ndan 2004 Annan Planı’na ve en son Crans Montana’da ortak yönetim zemininde bir anlaşma yapılması mümkün olmadı.
Yaşanan deneyimler ve tarihi olaylar dikkate alındığı zaman, Kıbrıs davasının Rumların nüfus avantajına dayanarak kendilerini tek hak sahibi kabul etmelerinden ve Türklerin de hak sahibi olmadığını düşünmelerinden kaynaklandığı görülür.
Ancak, adayı 1571’de Yunanistan’dan değil, Venediklilerden aldık. İskenderun körfezinde olması nedeniyle, Türkiye’nin güvenliği bakımından yabancıların elinde olması sakıncalıdır.
Ayrıca, Venedik döneminde Rumlara mülkiyet hakkı tanınmazdı. Kıbrıs’ın İngiliz’in eline geçtiği zaman buradaki nüfus üstünlüğü ile taşınmaz malların tümü bize aitti.
Rum-Yunan ikilisi sırf nüfus üstünlüklerine dayanarak adayı ilhak etmek istediği için çözüm görüşmelerinde makul bir uzlaşma sağlanamadı. Ayrıca bize ait bir bölgede ayrı yaşamamıza karşı çıkmaktadır.
    Rum, Kıbrıs davasında tek ve en büyük kozu olan nüfus üstünlüğünün etkisiz duruma getirilmemesi için müzakerelerinde ¼ oranında sabitleştirilmesini dayattı.
Rumlarla nüfus açığını azaltmamamız durumunda, eşitliğe dayalı anlaşma talebimize karşı çıkılacak. Hele birleşme ve federasyon gibi Girit senaryosunu çağrıştıran olası çözüm, ara anlaşma kabul edilecek ve ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanılacak.
Geçmişten günümüze yaşanan olaylar, Kıbrıs’taki varlığımızı sürdürebilmemiz için, öncelikle Rum’un nüfus üstünlüğünü etkisiz duruma getirmemiz gerektiğini gösterir.
Bu nedenle Rum’a ve içimizdeki işbirlikçilere aldırmadan, basiretli bir proje ile Rumlarla aramızdaki açığı mutlaka kapatmaya çalışmalıyız.
Bu çerçevede göç etmek zorunda kalan Kıbrıs Türklerinin geri gelmesini özendirici ve teşvik edici önlemler alınmalı. Ayrıca, halen ülkemizde yaşayan, geçimini sağlayabilecek kadar geliri olan Türk kökenlilere, on yıl içinde suç işledikleri takdirde iptal edilmek koşuluna bağlı olarak, vatandaşlık verilmeli. 
 Düz işçi ve teknik eleman açığımız da, Kanada, Almanya ve benzeri ülkelerin uyguladığı yöntemle, belirlenecek ilkeler çerçevesinde resmi kanaldan anavatandan temin edilmelidir.

YORUM EKLE

banner471

banner473