banner564

Öp beni öldüresiye Mike

 Geçen ay bir internet edebiyat dergisinde, o günün 9 Mart Mickey Spillane’nin yüzüncü doğum günü olduğunu okuyunca nostalji damarım kabardı ve derhal Amazon’a girip bir kitabını ısmarladım.
 
Spillane’nin, (1918-2006) her kitabının sonunda, katilin karnını kurşunla dolduran New Yorklu dedektif Mike Hammer’ini özlemişim.
 
Mike Hammer kitapları, on üç – on dörtlü yaşlarımda elden ele dolaşmaktan en perişan olmuş kitaplardandı. Sayfa uçlarının kıvrılmışlığında bir tek Fettahname onlarla yarışabilirdi.
 
Çok azımızda kitap alacak para olduğu için Mike Hammerler’i ödünç sistemi ile okuyorduk.
 
Kitabı tutmamızın nedeni, edebi değeri veya aniden hayat bulan dedektif romanı tutkumuz değil, içerdiği cinsel pasajlardı.
 
Bu pasajları, uzun uzun aramaya gerek yoktu.
 
Hangi sayfalarda oldukları, sayfaların aşırı kıvrılmış, hatta yırtık olmalarından anlaşılabiliyordu.
 
Mike Hammer’i, karşılaştığı kadınların hepsi dayanılmaz buluyordu. O da onları “kalın dudaklarından” öpüyor ve soyunmak gerektiren, o zamanlar çoğumuzun ne olduğunu tam bilmediği, etkinliklere ortak ediyordu.
 
Bir tek sekreteri Velda kurtuluyordu Mike’ın bu hayvanî tarafından.
 
Velda, Mike’a tutkundu ve onunla evlenmek istiyordu.
 
Onu baştan çıkarmak için, “Vücuduna dar gelen elbiseleri içinde” masanın üstüne oturup bacak bacak üstüne atıyor, Mike’ı ve bizi  çıldırtıyordu. 
 
Kitabı birisinden ödünç aldınız mı hemen okuyup ertesi gün geri vermek zorundaydınız, aksi takdirde asayişsizliğe neden olabilirdiniz. 
Kuyrukta o kadar çok kişi vardı.
 
Okumak, o kadar kolay da değildi. Evlatlarının zamanın ahlaki değerlere bağlılığını en üst düzeyde tutmaya kararlı anneler, panter gibi pusuda bekliyorlardı.
 
“Sakın eve Mike Hammer getirme,” diye uyarmıştı annem.
 
Bir süre, sipariş sayfasında Kanun Benim (I, the Jury) ile Öp Beni Öldüresiye (Kiss me Deadly) arasında tereddüt ettikten sonra, birincisinde karar kıldım.
 
I, the Jury, Spillane’nin yazdığı ilk kitaptı.
 
Spillane, 1945’te askerlik yaparken tanıştığı bir kadınla evlenmişti. Ev alacak parası yoktu. Oturup 19 günde I, the Jury’i yazdı.
 
Kitap, Amerika’da 6,5 milyon sattı.
 
Günümüzün standartlarına göre oldukça ılımlı olmasına rağmen o günlere göre aşırı sayılabilecek seks ve şiddet içermesi kitabın çok satmasında rol oynamış olmalıydı.
 
Spillane, on üç Mike Hammer romanı yazdı. Kitaplar dünya çapında 225 milyon sattı.
 
1980’de Amerika’da best seller olmuş kitaplar listesindeki 15 kitabın yedisi Spillane’ye aitti.
 
Türkçede ise otuzdan fazla Mike Hammer romanı vardı.
 
Yıllar sonra bunların çoğunun, Kemal Tahir (1910-1973)  ve Afif  Yesari (1922-1989)  tarafından yazıldığını ve Mickey Spillane imzasıyla yayınlandığını öğrendim.
 
“Türk” Hammer, bazen Çorum şivesiyle konuşuyor, tekilaya “Meksika rakısı” diyordu.
 
Oğuz Aral (1936-2004) da kervana katılmış ve Hayk Mammer adlı bir karikatür kahramanı yaratmıştı.
 
 
I, the Jury’i 60 yıl sonra berbat buldum. Kötü yazılmıştı. İnandırıcı olmayan, basit, tutarsız bir öyküsü, basmakalıp karakterleri vardı.
 
Mike ise kaba, seksist, gelenekçi, çekilmez bir adamdı. Kadınlara ve siyahlara karşı tutumu, bugün için çağ dışı kalıyordu.
 
“Benim karım çalışmayacak. Onu evde isterim, nerede olduğunu bilmeliyim.” gibi çağdaş bir Anadolu maçosunun ağzından çıkmış laflar ediyordu.
 
Bir eleştirmen Spillane’nin “tehlikeli bir paranoyak, sadist ve mazoşist” olduğunu yazarken, yayınevi bile bazı yazdıklarını “düzeysiz” buluyordu.
 
Spillane’nin umurunda değildi.
 
“Fıstık, havyardan çok satar.” diyordu.
 
Gene de kitabı ısmarlayıp okuduğuma memnunum. Ergenlik çağıma bir geziye vesile oldu.
 
Onu benden ödünç isteyecek biri çıkar mı? Sanmıyorum.
 
 

YORUM EKLE

banner471

banner473