banner564

Şahin’in bahçesi


 
Bugün uzun zamandan beri yapmayı düşündüğüm bir şeyi yaptım ve arabama binip Şahin’in Güzelyurt’un dışındaki narenciye bahçesine gittim. 
Şahin her gün sabahleyin erkenden bahçesine gider, akşama kadar orada kalırdı. Ne zaman gitsem onu bahçesinde bulurdum. Bazen yalnız, bazen ziyaretine gelen bir ahbabı ile çay içerken.  
Bahçede, narenciyeden başka bir de bostanı, birkaç incir ve dutu, tavukları, içinde uyuduğu, çay yaptığı, yemek yediği kulübesi vardı. 
Birkaç haftada, bazen ayda bir ona giderdim. Arabamın bagajına portakal, mandalina, yumurta ve o günlerde bostanda ne varsa doldururdu.  Fazla para almazdı. 
Oraya gitmek hoşuma giderdi. Hem değişiklik olurdu benim için hem de ilaçsız, suni gübresiz mahsul alırdım. Kimi zaman arkadaşlarımı da götürürdüm. 
 
Kutuları doldururken konuşurduk. Yumuşak sesli, kavgasız bir insandı.
Onu karpuz kavun ekmeye teşvik ederdim ama pek gönüllü olmazdı. “Kargalar bırakmaz,” derdi. Ama gene de ekerdi. 
Bir gün gittiğimde bir ağaca dayanmış, bir kolu olmayan çıplak bir kadın mankeni gördüm. “Kargaları korkutmak için,” dedi. 
Şahin 1974’te asker olarak adaya gelmiş ve kalmıştı. Ona ev ve toprak vermişlerdi. Evlenmiş çocuk sahibi olmuş, çocuklarını büyütüp yollamıştı. Eşiyle yakındaki bir köyde yaşıyordu.
Hayatınızda bazı insanlar vardır ki arkadaş ile tanıdık arasında bir yerdedirler.  Ender rastladığınız bir ilkokul arkadaşı, kuş yemi almaya gittiğiniz dükkânın sahibi, binde bir ayaküstü konuştuğunuz bir komşu gibi. Onları sık görmezsiniz, haklarında fazla şey bilmezsiniz ama hayatınızın içinde yerleri olan, bazen hayatınızı zenginleştiren kişilerdirler.
Şahin benim için böyle biriydi.
Bu defa bahçede olmayacaktı çünkü geçen yıl neredeyse tam bu günlerde ölmüştü. Onu birkaç defa telefonla aramış cevap alamayınca endişelenmeye başlamıştım. Üçüncü veya dördüncü arayışımda cevap verdi. Sesi müthiş cansızdı. “Hastanede yatıyorum,” dedi. “Ciğerlerim iflas etti.”
Ben “Geçmiş olsun. Çıkınca haber ver,” dedim. 
 
Ölebileceği aklıma gelmedi.
Birkaç gün sonra aradığımda gene cevap vermedi. Israrla aramaya devam ettim. Galiba bayramdı. Telefona kızı çıktı. “Babam öldü,” dedi.
“Bahçe ne olacak?” diye sordum.
“Belki biz bakarız, belki birine kiralarız dedi.”
Tavukları vermişlerdi bile.
Şahin’in yaşlı servinin gölgesindeki kulübesi kilitli idi. Bostan sökülmüş, bahçe sürülmüştü. Daha temiz, derli toplu ve düzenli idi, okul bahçesi gibi olmuştu. 
Dut ağacının üstü olgun meyve dolu olduğu için bir süreden beri oraya kimsenin uğramadığını düşündüm. Kolsuz kadın gitmişti. Birkaç dut koparıp yedim.  
 
Yüklü bir ağaçtan dört beş portakal kesip şapkama doldurdum. Meyvesi iyi olmadığı için Şahin o ağaçtaki portakalları kesmezdi.
Yan taraftaki bahçede çok çocuklu birkaç aile, ağaç gölgelerine oturmuş, konuşup gülerek yemek yiyordu.
Herhalde buraya son defa geliyordum. Şahin’e dünyanın kapısı kapanmıştı, bana da ona açılan kapı.
İskoç dilinde, Gaelic, ölenin arkasından Aig fois a nis, deniyormuş. O şimdi huzur içinde. 
Ben de onun arkasından aynı şeyi düşündüm, huzur içinde olduğunu.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Sarp Ege
Sarp Ege - 3 yıl Önce

Biraz hüzünlü, duygusal yazı olmuş. Şahin 'e Allah rahmetler versin.

Galip Abdal
Galip Abdal - 3 yıl Önce

Yapış yapış olanların arasında bir vaha gibi bu tür ilişkiler. Belli ki rahmetli çalışkan, dürüst, ilkeleri olan bir insanmış. Yakınlarının başı sağolsun.

uğur sezgin
uğur sezgin - 3 yıl Önce

Her zamanki gibi, güzel, tatlı, huzur verici.Rahmetli, ışıklar içinde olsun. Ruhu mutlu olsun.

Ruh İkizi
Ruh İkizi - 3 yıl Önce

Evet, ölülerin bütün ağrıları son bulur!
Huzur içinde uyurlar.

Selahattin
Selahattin - 3 yıl Önce

Selahattin Duman i tanirmiydiniz?

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 3 yıl Önce

Teşekkürler.

Melek
Melek - 3 yıl Önce

Almanya'da da mezarligin adi "huzur yeri"dir

Ayşe
Ayşe - 3 yıl Önce

Evet, huzur yeri ama ölüler için değil geride kalanlar için

banner471

banner473