banner564

Sahte olan güneydeki yönetimdir

Geçmişten günümüze Rum-Yunanistan, suçlu ve haksız iken kendilerini haklı, muhataplarını da suçlu göstermekte oldukça başarılıdır. Emperyalistlerin her koşulda onları desteklemesi ve yalanlarını kabul etmesi nedeniyle, dayanaksız -uydurma-yalan mağduriyet propagandası sayesinde, sürekli kazanım elde etmektedirler.
Kuşkusuz bizi ezeli düşman kabul eden emperyalistler, açıkça haklı olduğumuz konularda bile, bilerek- isteyerek bizi suçlamakta. Adil ve dürüst davranmamaktadırlar.
İngiliz Devlet adamı William Pitt ‘Türklerin en sevdikleri şey, hak ve hakikattir. Hiçbir haksızlık yapmadıkları halde defaatle haksızlığa uğramışlardır’ diyerek bize karşı haksız tutumlara dikkati çekmiştir.
Fransız General Pier Lotti de ‘Türk’ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk’ün vakur ve asil kalışı, körlerin gerçeği anlayamadıklarını düşündüklerinden ve onlara acıdıklarındandır. Bu soylu davranış, o adi iftiralara açık bir cevaptır. Keza aslanlar kral olabilir lakin hiçbir kurdu sirkte oynarken görmezsiniz’ diyerek bize karşı benimsenen haksız duruşu belirtmiştir.
    Emperyalistlerin güdümünde olduğu bilinen BM ve AB’nin, sırf Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de etkisiz duruma getirmek amacı ile Rumları temsil eden güneydeki yönetimi, yasal Kıbrıs Cumhuriyeti kabul etmesi, KKTC’de bazı zayıf halkaların dilinden düşürmediği uluslararası hukuka aykırıdır. Güneydeki Rum Yönetimi ‘Sahte Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Bazı batılı devlet adamları da güneydeki Rum Yönetiminin, siyasi nedenlerle Kıbrıs Cumhuriyeti kabul edildiğini belirtmektedir.
Rumların silah gücü ile ortağı olduğumuz yönetimden atılmamız sonucu, halkımızın yönetsel ihtiyaçlarının karşılanması için egemen olduğumuz toprak parçasında kendi yönetimimizi kurmak zorunda kaldık. 
Biz, Rumlar gibi yalan söylemeyip, Kıbrıs Cumhuriyeti olduğumuzu ve tüm adayı temsil ettiğimizi ileri sürmüyoruz. Devletimizin sadece Türkleri temsil ettiğini ifade ediyoruz. Bu nedenle KKTC’ye sahte demek ayıp ve haksızlıktır.
‘Devlet belirli bir insan topluluğunun, belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik sağlamasıyla oluşan ve hukukî kişiliğe sahip, devamlı bir teşkilâttır. Bu tanıma göre, devlet olmak için üç unsur gerekir:
Ülke denilen bir toprak parçasının olması, toprak parçası üzerinde yaşayan bir insan topluluğunun bulunması, Toprak parçası üzerinde yaşayan insanların o toprak parçası üzerinde egemenliğinin olmasıdır. 
Bir tüzel kişilik olarak soyut bir varlık olmakla birlikte, devletin yukarıda sayılan üç unsurundan başka, resmî dil ve bayrak gibi somut sembolleri de vardır.
   Ayrıca devlet siyasî bir birlik olduğu için, her şeyden önce devleti kuran ve egemenliği elinde bulunduran insanlar arasında kültürel bir birlik olması gerekir. 
  Genel olarak bir örgütlenmenin devlet olarak nitelendirilebilmesi için, egemen olmak ve bu egemenliğin diğer devletler tarafından kabul edilmesi veya tanınması önemlidir. Ancak ,‘tanınmak’ şart değildir. Tanınma, sadece uluslararası alanda diğer ülkelerle ilişki kurmak için gereklidir.
İşte bu nedenle, ABD’nin Colorado eyaletinde Kıbrıslı Rumların 2012 yılında açtığı ‘Toumazu davasındaki, mahkeme kararında: ‘ABD tarafından tanınmasa da KKTC Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Yargısı ve kurumlarıyla demokratik bir devlettir’ tanımı yapıldı.
Halen dünyada hiçbir devlet tarafından tanınmamış devletler bulunmasına karşın, devletimiz anavatanımız Türkiye tarafından tanınmaktadır. Birçok ülkede de devletimizin resmi temsilcilikleri vardır.
Bu nedenle güneydeki siyasiler ile medyanın koro halinde KKTC’ye sahte demesi pişkinlik, ayıp ve dayanaksızdır.
 Seçilmiş ve atanmış yetkililerimizin yasaları uygulamaktaki umursamazlığı sonucu, bazı Rum-emperyalist karasevdalılarının ileri sürdüğü gibi, devletimiz sahte değildir. Birleşik yönetimde hayal bile edemeyecekleri makam, mal, mülk ve AB düzeyinde yaşam düzeyine sahip oldukları gerçek bir devlettir.
Aslında sırf güneydeki yönetimle bir anlaşma yapmak amacı ile şimdiye kadar tanınma talebinde bulunmadık. Fakat yarım asırdan beri sürdürülen müzakerelerde, Rumların yönetim gücünü bizimle paylaşmak istemediği kanıtlanmıştır.
Güneydeki ‘sahte Kıbrıs Cumhuriyetinin’, gerçek Kıbrıs Cumhuriyeti kabul edilmesi, KKTC’nin ise tanınmaması, çeşitli şekillerde zarara uğratılmamıza ve çözümsüzlüğe sebep olmaktadır.
Zaten yaklaşık yarım asırdan beri ‘birleşme ve federasyon’ zemininde müzakerelerde oyalanmamızın başlıca amacı, devletimizin tanıtılmasını önlemek, Rumların sahip olduğu tanınma avantajı ve ambargolarla bizi çökertmektir.
Bu nedenle, tüm muhataplarımıza güneydeki yönetimin sahte Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı olarak bizim de devlet sahibi olmak hakkımız bulunduğunu hatırlatmalıyız. 

YORUM EKLE

banner471

banner474