banner564

Salıverilmiş bir toprak

Bir sorunum var. 


İçeride iken bahçeye çıkmak istemiyorum, bahçede iken içeri girmek. 


Beni içeride tutan okunacak şeyler ve yazmaktır. Çok ilginç şeyler okuyorum. Okuduklarım beni yazmaya sevk ediyor. Saatler geçiyor. Açık kapıdan ve pencerelerden güzel gün, ağaçlar ve çiçekler beni dışarıya davet eder, açık havada olmadığım için kendimi suçlu hissederim ama okumaktan ve yazmaktan kopamam.


Bahçede… O başka bir hikâye. Birkaç defa bahçenin sonuna kadar yürüyüp döneyim diyorum mesela… Bahçenin çevresi, bahçeyi benim kadar sevmeye çalışan Espasito’nun saatine göre 700 adım. 


Adım başı durup aşkla ağaçları, çiçekleri, kuru otlarla kaplı yeri, ağaçların üzerinden görünen gökyüzünü seyrediyorum. Bazen oturup müzede bir tabloya bakar gibi manzarayı seyrediyorum. Özellikle, servilere. Hatta bir serviye.


Şunun farkına vardım:   


Çocukluklarından beri buraya gidip gelen evlâtlarımdan başka – onların da hepsi değil – burasını benim gözlerimle gören kimse yok gibi. Bakışlarından anlıyorum bahçeye girdiklerinde, “Bu muymuş bu kadar övdüğü,” diye düşündüklerini. 


Birçok insan için bahçe düzen ve tertip demektir. Yerde kuru yaprak bile görmek istemezler. Bahçeyi bahçıvanının sahası olarak gören, orası ile hiç uğraşmayan insan az değildir.
Onlar benim uyum ve bağ gördüğüm yerde kargaşa görürler. Benimki bahçeden çok salıverilmiş bir toprak parçasıdır. 


“Kes şunları, açıklık olsun,” diyenler bile oldu. 

Doğayla ilişkimizdeki sorun, ondaki güzelliği ve büyüyü görmemek, onu yeteri kadar sevmemek ve olmazsa da olur diye düşünmek değil midir, ona zalim davranmak?


*


Akşamüstüne doğru portakal yasemini ağacının karşısındaki tahta koltukta oturuyorum ve çiçeklerinin güçlü kokusunu içime çekiyorum. 


Rüzgâr var. Dalları sallıyor, yaprakları hışırdatıyor, çiçekleri döküyor, beni serinletiyor.


Pek yaygın olmadığı için muhtemelen portakal yaseminini bilmiyorsunuz. 


Bir defa ne portakaldır ne de yasemin. 


Bahçe marketinde görmüş ve derin yeşil yapraklarını sevdiğim için ne olduğunu bilmeden satın almıştım. 


Bizde bahçe marketlerinde satılan bitkiler, çoğunlukla ne olduğunu ve ne tür bakım istediğini belirten etiketlere sahip değildir. 


Eğer erik veya asma gibi bildik değilse biraz “Ne çıkarsa bahtıma diyerek,” almanız gerekir. 


İki karış boyundaki fidanı yatak odası penceremin altındaki Gönyeli taşlı yere ektim. Beni şaşırtarak büyüdü, büyüdü ve kocaman bir ağaç oldu. 


Bir gün bahçede yürürken burnuma tanımadığım, biraz portakal çiçeğini andıran harika bir koku geldi.  Sağa sola bakındım ve hayretler içinde o zaman portakal yasemini olduğunu bilmediğim ağacı beyaz çiçeklerle dolmuş hâlde gördüm. Kokusu sokağa taşacak, yatak odamın penceresinden içeri girecekti. 


Benim için sürpriz bir hediye oldu. Çiçekler kısa zamanda dökülüyordu ama ağaç senede birkaç çiçek verecekti.


Çiçeğin adını yıllar sonra telefonuma Picture This adlı bitki tanı uygulamasını indirdikten sonra çıkardım. 


“En büyük derdin bu olsun,” dedi Espasito. “Canının istediği yerde ol, gerisini düşünme.” 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ruh ikizi
Ruh ikizi - 12 ay Önce

“Kes şunları, açıklık olsun.” Cümlesini okuyunca, içimden bir “yuh” sesi kabardı.
Bahçenizi gezmiş gibi olduk Sayın MM. TEŞEKKÜRLER

yasemin oral
yasemin oral - 12 ay Önce

Haziranın tadını çıkarın derim. Konforlu bir köşede kitabınızla birlikte portakal yasemini kokusun içinize çekerek. Acımasız sıcaklar gelmeden.Güzel günler dilerim. Sayın M.M.

Eylül Eylül
Eylül Eylül - 12 ay Önce

Doğada yaşayanlar çok iyi bilir ki; her ağaç yetiştiren için çok anlamlıdır. Hepsinde ayrı emek ve sabır vardır. Her ağacımla ayrı ayrı aşk yaşıyorum. Altında koşturan french bulldoğlarım ve şivavalarımın neşesi görülmeye değer. Her gün iki üç saat gibi geçiyor. Vakit yetmiyor. Çok güzel bir yazı yine portakal yaseminini öğrendim, kendi yaşamımı buldum. Klasik yaseminler de güzel kokuyor ama portakal çiçeği ve yasemin karışımı bir koku müthiş olsa gerek. Başkaları ne derse desin orası sizin doğa da huzurunuz olmuş. Bilgi paylaşımınız ve yaşadığınız yeri tasvirlerinizle yıllardır bahçe komşusu gibi olduk..:)) Bahçenize olan sevginiz kaleminize yansıyor hep emeğinize sağlık sayın Münir…

Eylül Eylül
Eylül Eylül @Eylül Eylül - 12 ay Önce

Sayın Nebil kedilerim de var. Çoğu sokak hayvanı 20 tane kadar. Anadolu çoban ( kangallarım), şivavalar, frenchler, ördekler, tavuklar, cüce keçilerim, hindiler ve dört yavrusu olan bir baykuş ailesi var bahçede herkes kendi dünyasında yaşıyor:))))

Nebil
Nebil @Eylül Eylül - 12 ay Önce

Sizi kedici olarak hayal etmiştim fakat köpeğinizin hem de firenç buldogunuz olması beni şaşırttı.

Sarp Ege
Sarp Ege - 12 ay Önce

Üstat bilge kişiliği ile ve enerjik yapısı ile yazmak, okumak, bahçe işleri ile üretmeye devam ediyor.

m.şakir
m.şakir - 12 ay Önce

Kitaplarınızı bahçe de okusanız ?

Kerim
Kerim @m.şakir - 12 ay Önce

Sayın şakir, doğada pek çok dikkat dağıtıcı unsur olduğundan tavsiyenize katılamayacağım. Sevgi ve saygılarımla.

Metin Münir
Metin Münir @m.şakir - 12 ay Önce

Hahahah.

Çok komik.


Ve doğru.

mustafa yüksel
mustafa yüksel - 12 ay Önce

Meraktan çatlamak üzereyim. Metin bey bahçenin bir videosunu çekip Youtube’a yüklese ne iyi olurdu.

- 12 ay Önce

Sayın Espasito, gurbette olup vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir, zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki bu sıla hasreti artık bitmelidir. Bitsin istiyoruz!

…..
….. @ - 12 ay Önce

Change org’da kampanya başlatılabilir. Teşekkürler Sn. Galip.

…..
….. @ - 12 ay Önce

Zerre-i miskal kadar bir şey anlamadım. Anlayan yazabilir mi. Teşekkürler.

Melek
Melek - 12 ay Önce

Yürüyüs yaparken, akasya kokusu zannettigim o müthis kokunun yasemin portakali oldugunu ögrendim artik.


banner471

banner474