banner564

Silkinip kendimize gelmeliyiz

Ülkemizde herkesin şikâyetçi olduğu tüm sorunların temelinde partizanlık, günübirlik uygulamalar, plansızlık, umursamazlık ve aidiyet duygusu eksiliği olduğu görüşündeyim.
Maalesef halkın şikâyetçi olduğu sorunlar hakkında basında ve sosyal paylaşım sitelerinde yapılan yapıcı uyarı ve öneriler yetililer tarafından umursanmıyor;
Tüm Bakanlıkların internet siteleri bulunmasına rağmen, birkaç bakanlık dışında vatandaşların yazdığı mesajlara yanıt verilmiyor;
Geçmişten günümüze işbaşına getirilen tüm yetililer maalesef, devlet olanaklarını kullanma yetkisini kazandıkları düşüncesi ile hareket ediyor ve bunun sonucu partizanlığı ön planda tutuyor;
Sık sık değişen hükümetlerin, siyasi tercihle yaptıkları yönetici atamaları nedeniyle, devletin devamlılığı alt üst ediliyor;
İş başına gelen siyasi iktidarlar,  ülkenin sorun ve uzun vadeli gereksinimlerine dönük planlı hizmet yapmıyor;
Örneğin tüm ekonomik faaliyetlerimizin sürdürülmesinde düz işçi ve sanatkâr açığı bulunduğu gerçeğine rağmen, şimdiye kadar hiçbir siyasi iktidar işçi ve sanatkar açığımızın karşılanması konusu ile ilgilenmemiştir.
Günü birlik ve umursamaz yönetim anlayışı sonucu, ekonomimizin ayakta durabilmesi için ihtiyacımız olan düz işçi ve sanatkâr açığının kendi iradesi ile kaçak olarak gelen kişiler tarafından karşılanmasına seyirci kalınıyor;
Böylece düz işçi ihtiyacımız, kendi iradesi ile ülkemize kaçak olarak  gelen  uzak doğulu, ve öğrenci olarak gelen Afrikalılar tarafından karşılanmaktadır; 
Yapıcı uyarılara rağmen düz işçi ve sanatkar açığımızın kısa vadede, belirlenecek kriterlere bağlı olarak, resmi kanaldan anavatandan temini yöntemi benimsenmemektedir.
Öte yandan ülkemizde siyasi iktidarlar yerine, sade vatandaşlar, yasaların uygulanmamasından şikayetçidir ve yasaların titizlikle uygulanmasını talep etmektedir.
Yetkililer sırf vatandaşları gücendirmemek, karşısına almamak, oy kaybetmemek eleştirilmemek için, yasaların uygulanmasında gereken duyarlılığı göstermemektedir.
Memurlara sokakta görev yaptırılmaması, denetimlerle yasalara uyulmasının sağlanmaması bir yana, devlet kuruluşlarının bile yürürlükteki yasalara uyması sağlanmıyor;
Sonuçta Kamu Derelerinin Korunması ve Arazi yangınları ile mücadele yasaları örneğinde olduğu gibi, yasaların uygulanmasındaki laçkalık nedeniyle, ortaya çıkan sel ve yangın felaketleri ülkemizde  büyük acılara ve maddi kayıplara sebep oluyor; 
Günü birlik yönetim anlayışı ve umursamazlık sonucu, koruma altında olduğu ilan edilen 8 asırlık zeytin ağaçlar bile kül oluyor. Üstüne üstlük kimseden de hesap sorulmuyor;
Oysa koruma altında olan anıt ağaçların zeminindeki otların, zamanında temizlenmesi ve yangının bölgeye ulaşmasından önce güvence altına alınması gerekmez miydi? 
Umursamazlığın, popülist yönetim anlayışının demokrasi ile maskelenmesinden yararlanan art niyetli bir kesim, maalesef gençlerimizin beynini zehirlemekte ve kendi toplumuna karşı adeta düşman yetiştirilmesini sağlamaktadır.
Sonuçta: bazı gençler ulusal kimliklerini inkâr ederek Kıbrıslı Türk olduklarını ileri sürmekte, Rum ulusal tezlerini savunmakta, Kıbrıs Türk halkının değerlerini tahrip etmekte, her konuda Türk halkını yermekte ve dünyaya haksız göstermekte, devletimizi aşağılamakta, anavatana karşı hoş olmayan tutum sergilemektedir. Hatta birçok kişi son günlerdeki yangınların da, aidiyet duygusu köreltilen kişilerin işi olduğu görüşünü paylaşmaktadır.  
Yaşanan acı deneyimlerden ders almamız ve geç kalmadan silkinip kendimize gelmeliyiz….

YORUM EKLE

banner471

banner474