banner564

Soğuğun tadını çıkarıyorum

Hava soğuk ama oturduğum odanın bahçeye bakan kapısı açık.
Rüzgâr pergolanın üstünde yatan yaseminin dallarını sallıyor, çiçeklerini yere savuruyor.
Ayaklarım ve bacaklarım üşüyor ama umursamıyorum. Soğuğu kucaklıyorum.
“Vücudum serinliği depolayan bir akü olsa, yaz gelince açıp birikmiş soğuğu üzerime döksem,” diye düşünüyorum.
Kış gelince yazı, yaz gelince kışı unutuyoruz ama ne yaz ne kış bizi unutuyor.
New York Times’ta okudum: Amerikan bilimcilerine göre, geçen on yıl kaydedilmiş en sıcak on yıl ve geçen yıl kaydedilmiş ikinci en sıcak yıl imiş.
Bin Dokuz Yüz Altmış’tan bu yana her on yıl, bir önceki yıldan önemli derecede daha sıcak olmuş.
İki Bin On yılı bu eğilimi sürdürmüş ama bu on yılın ikinci bölümü özellikle sıcak olmuş.
Bugüne kadar kaydedilen en sıcak beş yıl bu zaman aralığında yaşanmış.
 
Küresel olarak geçen yılki ortalama sıcaklık, geçen yüzyılın ortasında yaşanan sıcaklıktan bir santigrat derece daha yüksek imiş.
“Bir santigratçıktan ne çıkar,” demeyin. Vücudunuzun normal sıcaklığı bir derece yükselirse hastasınız, üç-dört derece yükselirse dünyaya elveda demeye hazır.
Dünya için de durum farksız.
Yeryüzü insan faaliyetleri sonucunda seraya dönüştü. Seranın içindeki sıcaklık git gide artıyor.
Kapıları, pencereleri açmak mümkün değil, çünkü kapı pencere yok. Bu önce uygarlığın – o her ne demekse – sonunu getirecek, sonra insanlığın.
Ama bu gerçek her gün, hatta her saat, dillendirilse ve duyurulsa bile, yaygın olarak bilinmiyor veya umursanmıyor.
Çok sevdiğiniz birinin ölmekte olduğuna inanmayı istememek gibi bir şey.
“Gene kafa ütülemeye başladın,” diyorum kendi kendime. “Ömer Madra’dan beter oldun. Bırak. Ne olacaksa olsun. Sana ne!”
Çizmelerimi giyip bahçeye çıkıyorum.
Galfa’nın dediği doğru: Adada kış Ocak başında başlıyor, Şubat sonunda bitiyor.
 
Son haftalarda bol yağmur yağdı. Bahçe boydan boya yeşil.
Bitkiler iklim değişikliğinin farkında iseler çaktırmıyorlar.
İncir, badem, nar ve dut yaprak döküyor. Meksika Alev Sarmaşığı tırmanmaya ve çiçek vermeye devam ediyor.
Soğanlı çiçekler açılmaya koşuyor, bazıları açıldı bile. İşte nergisler ve crocosmialar.
İklimle ilgili hiçbir şey eskisi gibi değil.
Gelecek yıl bu yıldan sıcak olacak ve bu böyle devam edecek ve bir aşamadan sonra geri dönüş olmayacak.
Ama bahçede portakal soyan ben dâhil her şey, bütün diğer kışlarda olduğu gibi görünüyor.
Dünyayı altüst edip insanlığın sonunu getirecek bir iklim değişikliğinin yaşanmakta olduğuna inanmak belki bu nedenle zor.
Özellikle bin bir felaket haberine kulaklarını tıkarsan.
Kes bu iklim değişikliği dırdırını, MM!
Elâlemi de biz mi düşüneceğiz.
El ile gelen düğün bayram.
Kur’an zaten kıyameti haber vermedi mi?
“Gather ye rosebuds while ye may,” derim sana, başka bir şey demem.    

YORUM EKLE

banner471

banner473