banner564

Su krizine hazırlıklı olmalıyız

20-30 yıl önceden içinde bulunduğumuz bölgenin küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklıktan ciddi şekilde etkileneceği tahmin edilirdi. 
 Yaşanan dönemde ise, artık Akdeniz bölgesindeki tüm ülkelerde yağışların azaldığı, sıcaklığın ve kuraklığın arttığı dikkati çekmektedir. 
Halen hayatta olan birçok vatandaşımız, yakın geçmişte Lapta, Değirmenlik ve Alsancak başpınarlarının yıl boyunca aktığını hatırlar. Kırsal alanlarda da birçok bölge, yıl boyunca akan küçük debili de olsa pınarlar vardı. 1950’li yıllarda Mağusa ve etrafındaki köyler adanın en önemli turunçgil ve sulu tarım bölgesi idi. 1970’lı yıllarda Güzelyurt bölgesi yeraltı suyu bakımından zengin kabul edilirdi
Bilirkişilerin yapıcı uyarılarının dikkate alınmaması, popülist ve günü birlik yönetim anlayışı sonucu, yeraltı su kaynaklarımız kurumasına ve tuzlanmasına sebep olundu.
Asırlardan beri akan Değirmenlik, Alsancak ve Lapta başpınarları; yanlış yerlere basiretsizce, sorumsuzca arteziyen kuyuları açılması sonucu, kurutuldu. Yeraltı su kaynaklarının azalması sonucu, doğal alanlarda yaban yaşamın devamlılığı için bile akarsu kalmadı. 
Yeraltı su kaynaklarından, yağışlarla beslenen miktarından fazla su çekildiği takdirde tükeneceği veya tuzlanacağı, herkesin bildiği bir gerçektir.
1970’li yıllarda basında benim bu konuda onlarca uyarıcı makalem yayınlandı. Fakat dikkate alınmaması bir yana, siyasiler tarafından cezalandırıldım, zarara uğratıldım.
Halen anavatanın olağanüstü fedakârlıklarla bize temin ettiği su sayesinde, KKTC’de içme ve kullanma suyu sıkıntısı yoktur. Çeşmeler 24 saat akmaktadır.
Ancak, bölgemiz ve su ihtiyacımızı karşılayan anavatanımız Türkiye, su krizi tehdidi altındadır
. Son zamanlarda yağışlardaki azalma nedeniyle, anavatandaki tüm barajlarda, su seviyelerinin normalin çok altına düştüğü belirtilmektedir.
Bilimsel veriler, bölgemizin ve ülkemizin ciddi su krizinin tehdidi altında olduğunu gösterir. TC meteoroloji Genel Müdürlüğü, NASA ve WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Anavatanın ciddi su kıtlığı ile karşı karşıya olduğunu açıkladı.
İçme ve kullanma suyu ihtiyacımız anavatandan temin edildiğine göre, oradaki kuraklıktan bizim de etkilenebileceğimiz aşikardır.
Kuşkusuz her konuda bize fedakarca yardım elini uzatan anavatanımızın, olası su kıtlığında da, kendi ihtiyacından kısıtlama pahasına, bizi susuz bırakmayacağı biliniyor.
 Ancak küresek iklim bozukluğuna bağlı olarak ülkemizin ciddi kuraklık tehdidi altında bulunduğunu dikkate almamız ve gerekli önlemleri yerine getirmemiz gerekir.
Yeraltı su kaynaklarımız yetersiz olduğuna göre, bunları idareli kullanmamız ve rehabilite etmek için acilen önlemler almalıyız. 
Yalnız, su tasarrufu kişi başına günde kullanılmakta olan kullanma suyu miktarının daha da azaltılması anlamında algılanmamalı. Çünkü kişi başına günlük su kullanımının azaltılması, öncelikle yaşam kalitesinin aşağıya düşürülmesi demektir.
Halen, uygar ülkelerde günlük su kullanma miktarları; şehir içi evlerde 60 -100 litre ,bahçeli evlerde 150 – 400 litredir. Kırsal alanlardaki günlük su kullanma miktarı ise, kurak alanlarda 60 – 80 litre yağışlı alanlarda 20 – 40 litredir Bilimsel verilere göre, kullanma suyuna ek olarak, normal aktivite ve sıcaklıkta, insanın günlük beslenmesinde 2.7-3.7 litre dolayında su içmesi gerekir. Bu nedenle gerek kırsal alanlarda gerekse şehirlerde su temin etmekle yükümlü kuruluşlar, bu gerçekleri dikkate almalı.
Yeterli ve kaliteli su varlığı, gıda güvenliği, sürdürülebilir kalkınma ve tüm canlıların yaşamının devamının temel koşuludur. Bu nedenle su kaynaklarımızı korumalıyız.
Anavatandan temin edilen su projesinin ömrü tamamlanmadan, mutlaka yerel su altı kaynaklarımızı rehabilite etmeliyiz
 ‘Kuyular Yasası’ titizlikle uygulanmalı ve kesinlikle yeni kuyu açılmasına izin verilmemeli. 
Bunun yanında, akiferlerden beslenme miktarının üzerinde su çekilmemeli. Bu amaçla başka kurak ülkelerde yapıldığı gibi, kuyulara sayaç konulmalı ve her kuyudan yılda en çok ne kadar su çekilebileceği sınırlanmalı. 
Alınacak önlemlerle çevre kirliği yapan atık sular ile su baskınlarına sebep olan yağmur suları ekonomiye kazandırılmalı.
Geçitköy barajında kapasite fazlası suları, denize akıtmak yerine, yapılacak basit toprak kanallar ile yer altı sularının beslenmesine yönlendirilmeli.
Su kaynakları ve yağış bakımından bizden çok daha iyi durumda olmasına rağmen, halen anavatanda, iki bin metrekareden büyük arsalara inşa edilecek binaların çatısına düşen yağmur sularının, bahçe sulamada ve arıtılarak kullanmak amacı ile zemin altında depolanması, yasal zorunluluktur. 
KKTC’de de bundan sonra inşaat izinleri verilirken, çatıya düşen yağmur sularının, zemin altında depolanması koşulu getirilmesi isabetli olacak.
Kişisel görüşüme göre, su krizi ile karşılaşmamak için, anavatanla imzalanan su projesi protokolü mutlaka uygulanmalıdır. 

YORUM EKLE

banner608

banner474