banner564

Tüm sorunlarımızın başlıca kaynağı

Son günlerdeki zamlar, pahalılık, enflasyondaki hızlı artış, özellikle devletten maaşlı olanlar dışındaki vatandaşlarımızı gerçekten ciddi sıkıntıya sokmaktadır.
Fakat zengin doğal kaynaklardan gelir elde eden ve ekonomik bakımdan en güçlü devletlerdeki halkların dahi, halen Pandemi ve Ukrayna’daki savaştan olumsuz yönde etkilenmekte olduğu inkar edilemeyecek bir gerçektir.
Bu nedenle siyasi nedenlerle, ekonomik sorunların istismar edilmesi, halkın kışkırtılması, eylemlerle günlük yaşamın zorlaştırılması kişisel görüşüme göre kimsenin yararına değildir.
 Ayrıca, halen iktidarda bulunan siyasi partilerin sütten çıkmış ak kaşık olmamasına karşın, mevcut ekonomik sorunların tek sorumlusu olduğunun ileri sürülmesi hakça olamaz.
KKTC Meclisinde temsil edilen tüm siyasi partiler iktidara geldiği halde hiç birinin halkımıza istenen düzeyde hizmet etmediği bilinen bir gerçektir. Bunun başlıca nedeni tümünün de popülist, partizanlığı ön planda tutan bozuk yönetim anlayışı ile hareket etmesidir. İktidara gelen tüm siyasi partiler, makamlarda rahatsız edilmemeyi her şeyin üzerinde tutuyor. Bu hatalı görüş sonucu, ülkenin yararına olabilecek radikal önlemler alınamıyor, yapısal reform yapılması mümkün olmuyor.
Kuşkusuz hükümetlerin ülkenin genel çıkarları doğrultusunda alacakları kararlardan, reformlardan ve uygulamalarından olumsuz yönde etkilenecek olan çıkar çevreleri memnun olmayacak, tepki gösterecek hatta eylem yapacaktır.
Ancak, siyasi yetkililer çıkar çevreleri yerine, halkın ve ülkenin çıkarlarını ön planda tutmalı. Böyle yapılması durumunda birkaç kişinin tepkisine karşılık, halkımızın ezici çoğunluğunun desteğini ve sempatisini kazanacak.
Ülkemiz küçük olduğu için, tüm sorunlarımız ve çözüm yolları biliniyor. İstenmesi halinde de tüm sorunların halledilmesi, nüfusu çok olan başka ülkelere göre oldukça kolaydır. 
    Hele, anavatanın yanı başımızda olması ve her konuda hiçbir karşılık beklemeden bize yardımcı olmaktan kaçınmaması, bizim için paha biçilmez bir şanstır.
İktidara gelenler, maalesef devlet olanaklarını kullanma hakkını elde ettiğini düşünerek, popülist, hatalı yönetim anlayışını sürdürüyor. İşbaşına gelen siyasiler, kendi partililerini yönetici makamlarına atayarak ödüllendiriyor. Sonuçta devletin çalışma düzeni olumsuz yönde etkileniyor. 
Bu yanlış yönetim anlayışı nedeniyle, 1974’den sonra kazandığımız paha biçilmez olanaklara ve Anavatanın fedakârca yaptığı maddi yardımlara rağmen, kendi ayaklarımız üzerinde durabilecek durumda değiliz.
Maalesef politikacıların geçmişten hiç ders almadığı görülür. Mecliste en fazla temsilcisi bulunan sol ve ulusalcı tanımlanan, fakat bana göre sol ve ulusalcılıkla ilgileri olmayan iki siyasi partinin, hatalarını düzeltmek niyetinde olmadığı görülür.
    Ulusalcı tanımlanan siyasi partiler, ülkemize başarılı hizmet verecek birçok kişiden yararlanmıyor. Değerli beyin güçlerini sırf partili olmadığı için görevden alıyor. Devletimizin saygınlığını korumak, yeni neslin Anayasamızda emredildiği şekilde ulusal kimliğimize ve ana vatana bağlı yetiştirilmesini sağlamak yerine, kimliksizleştirilmesi propagandalarına ses çıkarmıyor. Sırf makamlarda rahatsız edilmemek için, ulusal değerlerimize saldırılmasına ve 5. kol faaliyetleri ile halkımızın içeriden çökertilmesi kampanyalarına seyirci kalıyor. Seçimlerde oy kazanmak için, sorunları çözmek yerine, devlet olanakları ile yandaşlarını ödüllendirmeye öncelik veriyor;
    Halkımızın çoğunluğu seçimlerde, ulusalcı olarak tanımlanan siyasilere, başarılı hizmetlerinden dolayı değil, sadece TC-KKTC yanlısı göründüğü ve Rum’a yamalanmaktan korktuğu için oy veriyor.
Sol tanımlanan siyasiler ise:
Duygu sömürüsü yaparak, içi boş komik sloganlarla ve popülizm ile oy kazanmağa çalışıyor, muhalefette eleştirdikleri yanlışları iktidara gelince düzeltmiyor. Aynen devam ettiriyor; 
Tüm yaşanan deneyimlere rağmen, ideolojik saplantıları ve fobilerinin etkisi altında hareket ediyor ve gerçekleri kavramamakta direniyor; 
Tüm sıkıntılarımızın ve ekonomik sorunların, hatta son günlerdeki pahalılığın çaresinin çözüm olduğunu ileri sürüyor. Çözüm olarak da sadece Rum’un dayattığı sadece adı federal olan(!) birleşik seçeneği savunuyor.
1960- 63 birleşik federal  yönetim döneminde, ne kadar ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya bulunduğumuzu, göçe zorlandığımızı, Rumların bizimle samimi ve yapıcı işbirliğinden kaçındığını göz ardı ediyor.
AB ve Rum ile bütünleşmemizin, bize daha iyi yaşam koşulları sağlamayacağını, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın kaderini paylaşacağımızı dikkate almaktan kaçınıyor.
Güneyde ulusal mücadeleye yön veren, ulusal politikaların belirlenmesinde katalizör rol oynayan kilisenin başının, ’Kıbrıslı diye bir halk bulunmadığını ve Yunanlı olduklarını’  açıklamasına rağmen, hala daha Kıbrıslılık kimliği ile birleşmeyi hayal etmeğe devam etmesinin yanlış olduğunu göz ardı ediyor;
Solcu görünmek için, milletine ve köküne sahip çıkanları kötülemenin şart olmadığı gerçeğini kabul etmiyor;
Sonuç olarak, halen içinde bulunduğumuz üzücü durumun ve ekonomik sıkıntıların öncelikle siyasi partilerden kaynaklandığı görüşündeyim.

YORUM EKLE

banner608

banner474