banner564

Türkiye neden birinci ligde değil?

Ahmet Davutoğlu’nun Erdoğan’ın dışişleri bakanı olduğu yıllarda enerji ile kovaladığı “Komşularla Sıfır Sorun” politikasının en önemli getirisi ekonomi alanında olmuştu.  


Bu yıllarda Türkiye’yi çevreleyen ülkelerle ticareti büyük artış gösterdi. 


Erdoğan’ın Davutoğlu’nu devre dışı bırakmasından sonra izlediği politika ise “Sorunumuz Olmayan Komşu Kalmasın” şeklinde özetlenebilir.  


Yumuşaklığın yerini sertlik, pragmatikliğin yerini dini ideoloji, daha spesifik olmak gerekirse, Müslüman Kardeşler doktrini aldı.  


Bunun en kanlı ve pahalı tezahürü kendini Suriye politikasında gösterdi. 


Erdoğan, Davutoğlu’nun da ateşli desteği ile, Alevi Esad rejimini ortadan kaldırıp yerine Sünni bir yönetim getirmek için Türkiye’yi savaşa soktu. 


Cumhuriyet döneminde yapılan en büyük hata idi bu. Büyük bir başarısızlığa uğradı. Ve Türkiye’nin çıkarlarına ters iki sonuç verdi: 


Milyonlarca Suriyeli, belki de bir daha dönmemek üzere, Türkiye’ye göçtü. 


Esad’ın zapturapt altında tuttuğu Suriye Kürtleri fiilen otonomi kazandı ve PKK ile bağları nedeniyle Türkiye için olumsuz bir güvenlik algısı yarattı.


Türkiye’nin agresifleşen ve Müslüman Kardeşleşen dış politikası İsrail, Irak, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerinin de kuyusunu kazdı. Yunanistan da Erdoğan’ın keskin politikasından payını aldı. 


Kimse hesap tutmuyordur. Ama bu nedensiz düşmanlıkların Türkiye’ye zarardan başka bir şey getirmediği açıktır. 


Düşmanı olması için hiçbir ciddi neden bulunmayan ülkelerle ilişkilerin buzul çağına sokulması, birkaç cılız ses dışında, Türkiye’de bir muhalefetle karşılaşmadı. 


Şimdi bu ülkelere karşı uygulanan düşmanca politikalar yerini zeytin dalına bırakıyorsa bu da içeriden gelen herhangi bir baskıdan değildir. Erdoğan’ın, geç de olsa, izlediği dış politikanın Türkiye’ye hiçbir kâr getirmediğini idrak etmesindendir. 


Şimdi de “madem ki ciddi bir neden yoktu bu ülkelerle neden bozuştuk,” diye soran yok.


Türkiye soransız bir ülke hâline geldi de ondan. Bağımsız medyası namevcut, muhalefeti cılız ve yeteneksiz, yasama ve yargı kolları felç. Hapishaneleri muhaliflerle dolu. 


Kim hangi cesaretle neyi soracak?


Ekonomi tam da seçimlerin arifesinde fırtınaya tutulmasaydı, düşman yaptığı ülkelerin ihalelerine, ticaretine, kredilerine ihtiyaç duymasaydı Erdoğan rotayı değiştirir miydi? Hiç sanmıyorum. 


Gelecek yıl cumhuriyet yüzüncü yılını tamamlayacak. Köprüler, yollar, barajlar, gırla alışveriş merkezleri, dev metropoller ve durmadan artan bir nüfus var. Ama iç huzur, yaygın mutluluk ve refah yok. Türkiye en zengin ülkeler arasında yerini alabilmiş değil.


Çünkü tarihi paçalarından tutmuş, koşmasına mâni oluyor:


Osman Gazi’den başlayarak, belki de daha önceden, yönetici kadro yüzyılların geçişi içinde tek merkezi ve kayda değer güç olarak kök saldı. Toplum iktidarsız bir varlık hâline dönüştü. Önemli olan kişi değil devlet oldu. Kişi, merkezi otoritenin kulu idi ve öyle kaldı.


İrlanda, İspanya, Güney Kore, Singapur gibi ülkeler bu formülü uygulayarak üçüncü dünyadan birini dünyaya terfi etmedi arkadaşlar. 


Biz ne olduğunu anlamadık diye kalkınmanın formülü yoktur sanmayın. Geri kalmışlığımız kendi eserimizdir.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Rıza
Rıza - 1 yıl Önce

Demokratik bir ülke olsaydı ders niteliğindeki bu yazı işe yarayabilirdi ama maalesef artık çok geç.

Faruk Ercan
Faruk Ercan - 1 yıl Önce

Net analiz. Teşekkürler MM.

Osman Kaya
Osman Kaya - 1 yıl Önce

Davutoğlu'nun başlangıçta izlediği "Komşularla sıfır sorun"politikası,ne yazık ki yerini milyonlarca Suriye linin ülkemize doldurulmasına bıraktı.Bunda onun çok büyük payı var.Telafisi imkansız bir dert açtı Türkiye nin başına

Levent
Levent @Osman Kaya - 1 yıl Önce

Medeni bir ülkede bu kadar büyük bir hatayı yapan kişi siyaseti bırakırdı. En azından başka bir siyasi parti kurmazdı.

osman
osman - 1 yıl Önce

teşekkürler

Muzzaffer
Muzzaffer - 1 yıl Önce

sağolun

- 1 yıl Önce

.....

- 1 yıl Önce

.....


banner471

banner473