banner564

Voltaire’in yolu


 
On Sekizinci Yüzyıl’da yazılan en ünlü roman Fransız düşünür Voltaire’in (1694-1778) “Candide veya İyimserlik” adlı eseridir. 
Candide yoldaşıyla dünyayı dolaşır ve başlarına bin bir bela gelir. Eziyet görürler, açlık çekerler, gemileri batar, ırza geçilmesine, depreme, bulaşıcı hastalıklara şahit olurlar. 
Ama Voltaire’in amacı kötümserlik ve ümitsizlik değil, tersine bütün mutsuzluklarına rağmen hayatı kucaklamak, ona bir bahçe gibi bakmaktır.  
Kitabın sonunda Candide kendini Voltaire’in hayran olduğu ülkelerden biri olan Türkiye’de bir çiftlikte yaşar bulur. 
Bir gün bir haber duyar. İki Vezir ve Müftü boğdurulmuş, bazı çalışma arkadaşları kazığa oturtulmuştur. Haber korku uyandırır ve birçoğunun keyfini kaçırır. 
Candide ve arkadaşları, Martin ve Pangloss, yan çiftlikte bir portakal ağacının gölgesinde sessiz ve umursuz oturan yaşlı bir adam görür. Pangloss yaşlı adama Müftü’nün adını sorar.
“Bilmiyorum,” der yaşlı adam. “Ve ne de bugüne kadar herhangi bir Müftü veya Vezir’in adını bildim. Bahsettiğiniz olaydan haberim yok. Düşüncem şudur ki politikaya burnunu sokanların sonu perişanlıktır ve bunu da hak etmişlerdir. Ben İstanbul’da ne olup bittiğine hiç bakmam. Oraya satılmak üzere bahçemde yetişen meyveleri yollarım, o kadar.” 
Bunları söyledikten sonra yaşlı adam Candide ve arkadaşlarını evine davet eder. Evde iki oğlu ve iki kızı vardır. Şerbetler, kaymakla ve antepfıstığıyla zenginleştirilmiş narenciye macunları ve kahve ikram edilirler.
Kızlar sakallarına parfüm sürer. 
“Muazzam bir araziniz olmalı,” der Candide, Türk’e.” 
“Sadece seksen dönüme sahibim,” diye cevaplar yaşlı adam. “Ben ve çocuklarım bakarız. Bu mesai bizi üç büyük kötülükten korur: Usanç, ahlâksızlık, fakirlik.” Dönüşte Candide derin derin ihtiyarın dediklerini düşünür. 
“Bana öyle geliyor ki bu dürüst Türk, krallardan bile çok iyi durumdadır,” der Pangloss ve Martin’e.   
“Bir de şunu öğrendim. Il faut cultiver notre jardin: Biz de bahçemize bakmalıyız.” 
Voltaire ne demek istedi?
Dünya ile aramıza mesafe koymalıyız, çünkü politika veya ne olup bittiğiyle fazla ilgilenmek kendimize eziyet etmenin veya tehlikeye atmanın en kestirme yoludur. 
Artık öğrenmeliyiz ki insanlar belâlıdır ve devlet düzeyinde arzuladığımız mantıklı davranış ve iyiliği gerçekleştiremezler.  
Ruh hâlimizi ülkenin veya insanların durumuna asla endekslememeliyiz. Aksi hâlde durmadan ağlamamız gerekir.
Zihnimiz sürekli kaygı ve umutsuzluk düşüncelerinin yağmuru altında olduğu için onu bir şeylerle meşgul etmeliyiz. Bir projemiz olmalı. Bu proje ne çok büyük olmalı ne de çok kişinin yardım ve desteğini gerektirmeli. Her gece yatağımıza yorgun, ama memnun girmemizi sağlamalı. Bu, çocuk büyütmek, kitap yazmak, eve bakmak, küçük bir dükkân çalıştırmak olabilir. Birkaç dönüm ekip biçmek de.
Voltaire bizi büyük işlere koşmuyor. Bütün insanlığa bakmayı bir tarafa bırakmamızı, ulusal veya uluslararası ölçekte arayışların içinde olmamamızı istiyor. Birkaç dönüme sahip ol ve onlara bak yeter, diyor. Portakal, kayısı yetiştir. Birkaç sıra havuç veya maydanoz ek. 
Akıl huzuruna kavuşmak istiyorsan insanlığın kaderine kaygılanmayı bırak. 
İstanbul’da ne olduğu, Müftü’nün neden boğdurulduğu kimin umurunda? 
Evinin bahçesindeki portakal ağacının altındaki gölgede oturup güneşli günün keyfini çıkar ve yaşlı Türk gibi sakin bir hayat sür.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Eylül Eylül
Eylül Eylül - 2 yıl Önce

Minimalist bir yaşamın tadı hiç bir şeyde yok. Daha az meta daha az insan ve ruh sağlığımızı koruyacak huzurlu bir meşgale; gerisi boş zaten. Sizin yaşamınız gibi, umarım herkes umut ettiği bu düşünceleri hayata geçirir. Emeğinize yüreğinize sağlık.

Ahmet Ö.
Ahmet Ö. - 2 yıl Önce

Ne güzel bir yazı. Teşekkürler Metin Bey.

M. Kural
M. Kural - 2 yıl Önce

İnsanlar eskiden kahve köşelerinde, bugünse sosyal medyada dünyayı kurtarıyor. Bu ortamlar insanı hasta eder. Hasta olanlar da başkalarını hasta eder.

Ahmet
Ahmet - 2 yıl Önce

"Stop Reading the News: A Manifesto for a Happier, Calmer and Wiser Life"

Sarp Ege
Sarp Ege - 2 yıl Önce

Her şeyden elini ayağını çekmek; evinin bahçesinde gölgede oturmak güneşli günün keyfini çıkarmak amaçsız ununu elemiş, tavana asmış yaşlı başlı kişilerin işi bence. Çünkü herşeye rağmen hayat yaşamaya değer.Mücadeleye devam.

Sarp Ege
Sarp Ege @Sarp Ege - 2 yıl Önce

Hayata, yaşamaya olaylara bardağın dolu tarafından bakıyorum. Yaşlılarda bizim değerlerimiz deneyimlerinden istifade ederiz. Saygı duyarım.

Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası @Sarp Ege - 2 yıl Önce

Sn.Sarp Ege; dingin, huzurlu bir ağacın gölgesinde oturulan hayat, hayat değil midir? Hayat illa ki koşturmak, başını işten kaldıramamak, trafikte kaybolmak, doğadan kopuk olmak, bütün bunları yaparken de büyük bir çoğunluğun geçim sıkıntısını düşünmesi midir? Daha huzurlu ve sakin bir hayat isteyenleri “yaşlı-başlı” diye küçümser bir nitelikle söylemek midir?

Yıldız
Yıldız - 2 yıl Önce

Güzel bir nasihat. Herkes kendine göre çıkarımlarda bulunmalı.

m.şakir
m.şakir - 2 yıl Önce

Nasrettin Hoca zeki ve şakacı bir insandı.. Sizinle ne alaka ?

Oral
Oral - 2 yıl Önce

Bu kitabı mutlaka okumalıyım!


banner608

banner474