banner564

Vücudumun anıları

New York Review of Books’un “şiddet ve gaddarlığın lirik yazarı” olarak tarif ettiği Roxane Gay biseksüeldir.
Boyu 1.80’den uzundur. Süper obezdir. 
Gay, on iki yaşında bir grup oğlanın tecavüzüne uğradı. Kilo problemi bu olaydan sonra başladı. Yeni kitabının* konusu bu iki “ayıp” tır.
Irzına geçilmesine öncülük eden sevdiği, onun da onu sevdiğini sandığı oğlandı.
O olaydan sonra: “Her geçen günle kendimden daha çok nefret ettim,” diye yazıyor Gay. “Kendimden daha çok iğrendim. Ondan (oğlandan) uzaklaşamıyordum. O oğlanların yaptığından uzaklaşamıyordum. Kokularını duyuyordum, ağızlarını ve dillerini, ellerini ve kaba vücutlarını ve acımasız tenlerini hissediyordum. Bana söyledikleri korkunç şeyler kulaklarımdan eksilmiyordu. Sesleri, durmaksızın, hep benimle beraberdi.”
Kendinden nefret etmek, onun için nefes almak gibi doğal olmuştu.
Şimdi 43 yaşında olan Gay, utandığı ve kendini suçladığı için tecavüze uğradığınıyıllarca kimseye anlatmadı. “Zalim iştahları olan bir adam için et ve kemikten başka bir şey olmamanın” ne anlama geldiğini çözmeye çalıştı.
“O çocuklar bana bir hiçmişim gibi davrandı ve sonuçta hiç oldum,” diye yazıyor.
Olaydan önce, çocuk kitapları okuyan, kiliseye giden, cici elbiseler giyip fotoğraf çekilirken gülümseyen güzel bir kızdı. Gülümsemeyi bıraktı. Vücudunu, üstüne büyük gelen erkek elbiseleri içinde saklamaya başladı. Kilo almaya başladı. Kendini aşılmaz bir “kale haline” getirmek istiyordu.
 
“Şişman değildim. Kendimi şişman yaptım. Vücudum lenduha gibi, içine girilemez bir kitle olsun istedim. Ben diğer kızlar gibi değilim, diyordum kendime. İstediğimi yiyebilirdim, onların istediğini de. O kadar özgürdüm ki... Kendi eserim olan bir hapishanenin içinde hürdüm.”
Elli kilo aldı. Sonra bir elli kilo. Sonra bir elli daha. Şimdi 225 kilo civarında ve uçaklarda, restoranlarda, otobüslerde, her yerde iriliğinin problemlerini yaşıyor. 
“Ne cesurum ne de kahramanım. Güçlü de değilim. Özel de değilim. Ben sayısız başka kadının başından geçen bir şeyi yaşamış bir kadınım,” diye yazıyor.
*
Bir erkeğin kadın olmayı anlaması mümkün mü?
Karnında çocuk taşımayı, tecavüze uğramayı, ensest kurbanı olmayı, dayak yemeyi, ikinci gelmeyi?
Zalim iştahları olan adamlar için et ve kemikten başka bir şey olmamayı?
Özellikle Türkiye gibi dinin ve geleneklerin kadınları arka sıralara ittiği bir ülkede?
Ne yazık ki Roxane Gay gibi çıkıp anılarını yazanlar yok.
Baba dayağı ile büyüyenler, antidepresanların bulanıklığında yaşamaya mahkûm edilenler, çocukluklarında tenha köşelerde akrabaları tarafından sıkıştırılanlar, ırzına geçilenler, sebepsiz işini kaybedenler, cezaevlerinde yatanlar susuyorlar. 
 
Bu sessizlikten dolayı kimseyi suçlayamayız; çünkü birisi çıkıp “Vücudumun Anıları” gibi bir kitap yazsa başına kim bilir başka ne “anılar“ gelir.
Türkiye, kim bilir kaç yıl daha kendisi bir suçlama olan bir sessizlik içinde yaşamaya devam edecek.
---
*Hunger: A Memoir of (My) Body /Açlık: Vücudumun Anıları
 Alıntılar New York Review of Books’un Ağustos 17-Eylül 27, 2017 sayısındaki, Cathleen Schine’ın yazısındandır.
YORUM EKLE

banner471

banner473