banner564

Yanan bölgenin onarılması konusunda görüşler

Mersinlik yangınının söndürülmesinden sonra, yanan orman alanının onarılması konusunda basında ve sosyal paylaşım sitelerinde birçok kişinin çeşitli görüşler ortaya atıldığı görülmektedir. 
Bazı kişiler yanan alana servi ve çam yerine gelir getirecek zeytin, harup hatta bol su isteyen ceviz dikilmesini önerir. Bazı kişiler ise yanan alanın kendi haline bırakılmasını ve doğanın kendi kendini onaracağını ileri sürmektedir.  
Her istediğimiz yerde ve toprakta ekonomik anlamda tarım yapmak mümkün değildir. Ayrıca orman tarımın sigortasıdır. Orman alanı azaltılmamalı. Yanan alanların, başka amaçlarla kullanılmaması, yeniden ormanlaştırılması ülke çıkarınadır.
  Yanan alanın bekletilmesi görüşüne gelince, bu görüş, bizim ülkemizde ve koşullarımızda geçerli değildir.
 Üzerindeki bitkiler yanan arazi, korumasız kaldı. Aşırı meyilli olan bu arazilerde bulunan kuru toprak, yağmur ve rüzgar erozyonu ile kolayca sürüklenmeye çok uygundur. 
Bilimsel araştırmalar da bu görüşü kanıtlamaktadır. ‘Yangınlarla toprak üstü vejetasyonunu yitirmiş alanlarda toprak gözeneklerinin azalması, toprağın sertleşmesi ve strüktürünün bozulması yüzeysel akışı arttırır ve sonuçta erozyonu çoğaltır. Bu durum yangının en ciddi ve uzun süreli sonuçlarıdır.(1)  
İşte bu nedenle kısa zaman içinde yanan ağaçlar kesilip bölgeden uzaklaştırılmalı,  arazi sürülerek düşen yağmurun, toprak tarafından tutulması sağlanmalı. Toprağın bitki kökleriyle tutulası için, en erken bir zamanda fidan dikilmeli.
Büyük ölçekli yangın alanlarının yaban canlılar için tekrar doğal yaşam alanı haline gelmesi,  uzun yıllar alır. Fakat bizde yanan alan 2000 hektardır(20.000 dekar) . Bu alanın hızla ağaçlandırılması durumunda, yangın alanının etrafındaki orman arazilerinde yaşayan canlılar buraya gelecek. Böylece geniş alanlara kıyasla, daha az bir zaman sonra burada doğal yaşam oluşacak. Öte yandan yanan ağaçların oldukları yerde bırakılması, kabuk altı böceklerinin çoğalmasına ve çevrede bulunan ormanlara zarar vermesine sebep olacak.
Doğanın kendi kendini yenileyebileceği görüşüne gelince. Küçük ölçekli ve uygun koşullara sahip yerlerde doğa, kendi kendini yenilemekte, onarmaktadır. Örneği orman alanı içinde böcek ve yıldırım sonucu yok olan birkaç dekar arazi etraftaki ağaçlardan düşen tohumlarla yeniden yeşillenebilmektedir. Ayrıca, bol yağışlı olan Ekvator bölgesinde yanan alanlar, adeta gözle görülebilecek hızla doğal olarak yenilenmekte, onarılmaktadır. Ancak bizim gibi kurak ülkelerde kışın topraktan çıkan bitkiler, yağışlarda gecikme olması durumunda kurur. Kendi haline bırakılan arazilerin toprağı erozyonla taşınır, yerine taşlık kayalık alanlar kalır ve orman yerine makilik oluşur.
Gereksiz tartışmalarla ve toplantılarla hükümetin ve ilgili devlet kuruluşlarının meşgul edilmemesi için, bilimsel bir yayından sadece konumuzla ilgili kısmı aktarmakta yarar görürüm:   
‘Kurak ve yarı kurak alanların bitkilendirilmesinde mevcut ekolojik şartlara uyum sağlamış olan yerli türlerin ve bu türlere ait lokal ırkların kullanılması gerekliliği gibi, yanan alanlarda da o bölgelerin doğal türleri ile ve mümkünse aynı genetik yapıya sahip lokal ırklarla bitkilendirme yapılması, ekolojik restorasyon çalışmalarının başarısı açısından elzem olduğu unutulmamalıdır. Nitekim bu araştırmada yangın sonrası bitkilendirme çalışmalarının başarısını incelemek amacıyla gerçekleştirilmiş. Araştırmada; Kütahya Bölge Müdürlüğü, Emet Orman İşletme Müdürlüğü, Değirmisaz Orman İşletme Şefliği, İkibaşlı köyü, Kovalı mevkiinde 28.08.2006 tarihinde başlayan ve 06.09.2006 tarihinde tamamen söndürülen ve toplam 330 ha orman alanın tahrip olduğu yangın sonrası bitkilendirme çalışmaları incelenmiştir. Yangından sonra, kısa süre içerisinde ağaçlandırma çalışmalarına başlanmadığı takdirde yabanlaşma meydana gelebileceğini belirtmektedir. Nitekim Yücel (2002)
‘Değirmisaz Orman İşletme Şefliğinin İkibaşlı Köyü mevkiinde çıkan, Kovalı orman yangını sonrasında yapılan bitkilendirme çalışmaları incelendiğinde, genel olarak yangından hemen sonra bitkilendirme çalışmalarına başlanması ve yörenin asli türü olan karaçamın kullanılması oldukça başarılı bulunmuştur. Bu bölgenin yangına karşı hassas bölgelerden olması kurulacak yeni ormanında, yangına karşı daha dirençli hale getirilmesi açısından gerekli planlamayı yapmayı zorunlu kılmaktadır. Yanan alanlarda süratle onarım çalışmalarına gidilmesi zorunludur.
Onarım çalışmalarında; öncelikle yanan alanlar 3-5 ha büyüklüğünde bölmeciklere ayrılmalı ve bu bölmeciklerin sınırlarında 5-6 m genişliğinde açık yangın emniyet şeridi ve bu şeridin her iki tarafında da 60-120 m genişliğinde servi, zakkum, sakız, katırtırnağı ve mersin gibi yangına dirençli türlerle yeşil bir bant oluşturulmalıdır. Yine tüm orman içi ve dışı ağaçlandırmalarda olduğu gibi dere vejetasyonu mutlaka korunmalı ve bozulmuş kısımları eski yapısı dikkate alınarak yeniden onarılmalıdır. Ayrıca saf ibreli türlerin yer yer şeritler halinde yapraklı türlerle karışım yapması sağlanmalıdır. Özellikle yangına karşı çok hassas olan bölgelerin doğal bitki kompozisyonu mutlaka tespit edilmeli ve bu türler ex-situ gen koruma alanlarında muhafaza altına alınmalıdır.’(2)
(1).Prof.Dr. Bilgili Ertuğrul. 2018.Orman Yangınlarının Orman Ekosistemleri Üzerindeki Etkileri. Karadeniz Teknik Üniversitesi.
(2.) Yangın sonrası bozulan alanların yeniden bitkilendirilmesi “Kütahya, Emet, Kovalı yangını örneği” Murat Ertekin 1, Halil Barış Özel, Gökhan Baygın Bartın Üniversitesi, Bartın Orman Fakültesi 74100-Bartın) 

YORUM EKLE

banner608

banner473