Leymosun bölgesinde çıkan ve günlerce kontrol altına alınamayan, ağaçlar yanında birçok canlının, hatta insanların bile ölmesine sebep olan yangın, tehlike çanlarının çalmaya başladığını ve tedbirli olmamız gerektiğini ortaya koymaktadır.
27 Haziran 1995’te Girne’nin Malatya köyünde başlayan yangın felaketinde, Beşparmak dağımızda yaklaşık 25 kilometre uzunluğunda ve 6 km genişliğinde, 8 bin 69 hektar ormanımız yanmıştı. 2021’de nerdeyse aynı zaman diliminde güneyde çıkan ve günlerce kontrol altına alınamayan yangında, ilk açıklamalara göre 55 kilometrekarelik orman kül olmuştur.
Ormansız ve ağaçsız bir dünyada insanların yaşaması mümkün değildir. Bu nedenle dünyanın neresinde olursa olsun, tüm ormanlar insanların ortak değeridir ve tümünü etkilemektedir. Bu nedenle orman yangını gibi felaketler karşısında, tüm ülkeler, hele komşu ülkeler dayanışma içinde olmalıdır.
Leymosun yangınına yardım önerimize olumlu yanıt verilmemesi, felaket zamanında bile bizimle işbirliği yapmaktan kaçınan Rumlarla, birleşmeyi tek çözüm seçeneği olarak dayatanların ne kadar haksız olduğunu gösterir.
Ülkemizin kurak iklim kuşağında olması nedeniyle ormanlarımız, yaz aylarında geçmişten günümüze yüksek yangın riski altındadır.
Son yıllarda küresel ısınmanın şiddetinin ve kavurucu sıcakların artması, yangın tehlikesinin daha da artmasına sebep oldu.
Bu nedenle yangından korunmak ve yangınla mücadele konusunda, gerekli tüm önlemleri almalıyız ve yaz ayları sonuna kadar aksatmadan devam ettirmeliyiz.
Birçok ülkeden yardım sağlama olanağına sahip olmasına rağmen güneyde yangının günlerce kontrol altına alınamaması, bu konuda biraz daha dikkatli olmamızı gerektirir.
Yangın sorunu yaşanan tüm ülkelerde yangın sezonunda, 24 saat görev yapan ilk müdahale ekipleri oluşturulur.
KKTC’de de yasa gereği ekipler kurulur. Fakat istihdamlarda maalesef politik hesaplar devreye girer ve amaca hizmet etmeyen oluşumlar ortaya çıkar. Bu da yangınla mücadele başarısının düşmesine sebep olur.
Bu nedenle yangın ekiplerinin oluşturulmasında, geçmişte görev yapan deneyimli kişilerin istihdamına özen gösterilmeli.
Ayrıca arazöz, su tankeri, dozer ve yangın söndürme gibi ağır iş araçlarının kullanılmasında kadrolu teknik eleman istihdam edilmeli.
Yangın gözetleme kuleleri ve ormanlara kurulan kamera sistemi, aksatılmadan devrede olmalı.
Yangınla mücadelede başarının sırrı hızlı ve erken müdahaledir.  Yangına ne kadar erken müdahale edilirse yangını söndürmek o kadar kolay olur.
Yeni başlayan yangını bir kişinin bile kolayca söndürmesi mümkündür. Ancak büyüyen ve kontrolden çıkan yangının on binlerce kişi tarafından bile söndürülmesi zorlaşmaktadır.
Bu yıl anavatanımızın sağladığı yangın helikopteri, yangınla mücadelede elimizi güçlendirmiştir. Fakat bizim de görevlerimizi yapmamız gerekir. 
Orman yangınlarının yaklaşık %98’i insanlardan kaynaklanır. Bu nedenle tüm vatandaşlar ormanların hepimizin ortak malı olduğunun bilincinde hareket etmeli, korunmasına özen göstermeli;
Yollarda seyahat eden vatandaşlarımız, kesinlikle araçlarından sönmemiş sigara izmariti atmamalı;
Elektrik kurumu, ormanların içinden geçen elektrik hatlarını acilen kontrol etmeli ve dallara temas eden kablo varsa, gereken düzeltmeyi yapmalıdır;
Ormanlarda ve ormanlara yakın arazilerde ateş yakılmamalı. Zaten halen yürürlükteki yasaya göre yaz mevsiminde ateş yakmak yasaktır;
Yürürlükteki ‘6/1979 sayılı Arazi Yangınları ile Mücadele Yasası uyarınca, Karayolları Dairesi acilen yollardaki otları temizlemelidir;
Belediyeler sorumluluk alanlarında bulunan yolların iki tarafındaki ve yerleşim yeri içindeki boş arazilerdeki kuru otları temizlemeli;
Bu yıl kavurucu sıcaklardaki olağanüstü artış dikkate alınmalı ve yaz ayları boyunca araçların ormanlara girmesi yasaklanmalı. Ayrıca girişleri engelleyici önlemler alınmalı;
Ormanların gözetlenmesi havadan ve karadan devriye görevi ile daha ciddi bir şekilde yapılmalı;
Kısaca belirtmek gerekirse güneydeki orman yangınından, gereken dersi almamız ve benzer felaketle karşılaşmamak için hazırlıklı olmalıyız.