banner564

Yeryüzünün sonunun sonu

Yeryüzünün sonunun sonu
Metin MÜNİR
 
Yeryüzünün sonunun sonu* adlı bir kitap ısmarladım.
 
Yazarı ünlü ama benim birkaç gün öncesine kadar varlığından bihaber olduğum, kitapları çok satan Amerikalı bir romancı: Jonathan Franzen. 
 
Kitapta, Franzen’in, “Madem ki dünya batıyor, herhangi bir şey yapmanın bir anlamı var mı?” sorusunu inceleyen bir dizi denemesi var.
 
Benim de hep aklımı işgal eden bir konu bu.
 
Franzen’in kendi sorusuna kendisi ne cevap verdi bilmiyorum.
 
Benim cevabım şudur:
 
Sonu yaklaşan bir gezegende, gezegenin sonunu getiren şeylerle savaşmak, bu sona erişi geri döndürmeye çalışmaktan başka herhangi bir şey yapmanın anlamı yoktur.
 
Ama böyle düşünen çok az insan var. Devlet ise hiç yok.
 
Herkes (ve bütün devletler) eski bütün anlamlar geçerli imiş, dünya eski dünya imiş ve eski dünya olmaya hep devam edecekmiş gibi yaşamaya devam ediyor. Aileler kuruluyor, çocuklar yapılıyor, tatillere gidiliyor, kariyer sahibi olunuyor, evler alınıyor, servetler elde ediliyor.
 
İklimin dünyayı insan için yaşanmaz yaptığını, bereketi sonsuz sandığımız doğanın sonunun gelmekte olduğunu, algılamak ve kabul etmek kolay değil.
 
Geleceği meydana getirecek olan ve her yıl daha fazla yaklaşan iklim değişikliğinin vadettiği felaketler sanki kimsenin aklına gelmiyor.  Sanki her şey gelecekte ve başka yerlerde olacak, suçumuzun ceremesini gelecek nesiller ödeyecek.
 
Ama bu doğru değil. Gelecek şimdidir.
 
Olağanüstü bir gelişme olmazsa, örneğin önü alınamaz salgın bir hastalık veya devasa bir volkan patlaması dünya nüfusunu bir milyara indirmezse, posası çıkarılmış bu gezegende insanın bu yüzyılı çıkarması bir mucize olur.
 
Ama mucizelerin başta gelen özelliği, olmamalarıdır.
 
Bu gidişatın bende yarattığı duygu, derin bir hüzündür.
 
Bu hüznün nedeni insanlığın yok olacağı değildir. İnsan yolunu kaybetti ve yok olmaya layıktır.
 
Beni kasvete düşüren doğadaki çeşitliliğin sonunun yaklaşmasıdır. Dünya denilen nadir ve zengin bahçenin kurumakta, onu dolduran yaratıkların bir bir yeryüzünden kaybolmakta olmasıdır.
 
Bu yok oluştan geri dönüş yoktur.
 
Bütün canlılar eşsizdir.  Milyonlarca yıllık bir evrimin sonucunda oluşan kuşlar, hayvanlar, balıklar, böcekler, sinekler bir defa yok oldular mı bir daha var olmazlar.
 
Kainatta onları ortadan kaldırmanın günahından büyük günah yoktur.
 
*
 
Milattan Önce 400 civarında Eski Yunan’ın altın çağının sonunda Atina şehir devletinde kolera salgını baş gösterdi ve demokrasi yıkıldı. Tarihçi Tukidides (MÖ 460-395) bu durumun “daha önce görülmemiş bir kargaşa ve kanunsuzluğa” yol açtığını yazıyor. Arkada kalanların umurunda olan tek şey  “ânın keyfini çıkarmak ve bu zevküsefaya katkıda bulunacak her şeyi yapmaktı.” Ve “ne tanrı ne yasa korkusunun üzerlerinde dizginleyici bir etkisi vardı.”
 
Şimdiki dünyayı bekleyenin bundan farklı olacağını sanmıyorum.
 
 
*The End of the End of the Earth /Jonathan  Franzen/Türkçesi yok.

YORUM EKLE

banner471

banner474