banner564

Yıkıcı faaliyetler demokratik hak değildir

Türk halkının Rum çoğunlukla ‘Kıbrıslı’ kimliği altında birleştirilmesi, zamanla asimile edilmesine zemin hazırlamak demektir.
Bu gerçeğe rağmen bazı kişiler çeşitli nedenlerden dolayı, ısrarla Kıbrıslı kimliğini ön plana çıkararak, halkımızı Rum çoğunlukla birleştirmek ister. 
Bu amaçla, dilimizdeki bazı yozlaşmalar, okuması olmayanların kullandığı bozuk söylemler, argo sözcükler, zamanla dilimize bulaşan Rumca kelimeler, sanki bize ait bir kültürmüş gibi ön plana çıkarılıyor.
Dünyanın her yerinde, bölgeler arasında şive farklılığı ve değişik bazı kelimeler kullanılıyor. Ayrıca, yazma- okuması olmayan kişilerin konuşmalarında, bazı bozukluklar da olabiliyor. Bir de tüm ülkelerde, konuşma dili ile yazma dili arasında, az çok bir farklılık vardır.
  Anavatanın çeşitli yerlerinde yaşayanların konuşmaları arasında da, bazı farklılıklar vardır. Fakat İstanbul’da konuşulan Türkçe, en doğru ve resmi dil kabul edilir.
Gerçekte, Kıbrıs Türk halkı Anadolu’da yaşayan halkın bir parçasıdır. Hatta atalarımız değişik bölgelerden geldiği için, Türkiye’de yaşayan tüm halkın bir örneğidir. Atalarımızın Anadolu’nun neresinden geldiği bile, tarihi belgelerde kayıtlıdır.
Kuşkusuz bu kampanyayı başlatanların amacı, yalan propagandalarla, Türk halkını kökünden koparmak, Rum çoğunlukla birleştirmek ve böylece ‘Kıbrıslı’ kimliği altında asimile edilip Rumlaştırılmasını sağlamaktır.
Belki bu kampanyaya sempati duyan ve destekleyenlerin bazıları, gerçek amacın ne olduğunu, ne yapılmak istendiğinin farkında değildir. Bazı kişiler ise, sırf ideolojik saplantıların etkisi ile bu kampanyaları desteklemektedir.
Ancak esas kampanyayı başlatanlar, bilinçli olarak, Türk halkını kökünden koparmayı, Rum çoğunlukla birleştirmeyi ve sözde Kıbrıslı kimliği altında eritmeği hedeflemektedir.
Mevcut koşullarda, Kıbrıs Türk halkının silahla yok edilmesi mümkün olmadığı için, şimdi bu sinsi oyun oynanmaktadır.
Yaşanan dönemde, Rum ile birleşerek devletimizin yıkılması, tarihimizin unutturulması, dilimizin yozlaştırılması, ulusumuzdan ve dinimizden soğutturulmamız için sürdürülen faaliyetler ayrıca, manevi değerlerimize, TMT gibi ulusal örgütlerimize, bazı siyasilerin anavatan düşmanlığını misyon kabul etmesi, ulusal direniş mücadelemizde emeği geçenlere karşı yapılan kötüleme ve karalama kampanyalarının, fedakar Erenköy kahramanlarına küstahça dil uzatılması, bilinçsizce ve tesadüfi olduğu kabul edilemez.
Oynanan oyunun anlaşılması bakımından Hüseyin Nihal Atsız’ın aşağıdaki vecizesini hatırlatmakta yarar görürüm;
‘Özgürlüğünü kaybeden bir millet, korkunç bir felakete düşmüştür.
Dilini kaybeden bir millet ise yok olmuş demektir.’ 
 Peyami Safa’nın aşağıdaki vecizesi ise, ülkemizde oynanmak istenen oyunu, açıkça teşhir ediyor:
‘Bir milleti yok etmek isterseniz,
Askeri istilaya gerek yok;
Tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevi      değerlerini, ahlakını yozlaştırmak kafidir.’
Ülkemizde halen yapılmak istenen aynen budur. 
Bazı çevrelerin alenen Rum ulusal davasını benimsettirici propaganda yapmaktadır. Türk milliyetçiliğini tüm kötülüklerin başlıca nedeni göstermektedir.  KKTC-TC yanlılarını ‘şoven, faşist, barış düşmanı, ırkçı olarak yaftalamaktadır.
 Türkçemizin yozlaştırılmasına dönük yoğun faaliyetler, devletimize ve anavatana karşı sürdürülen haksız ve vefasız saldırılar, aşağılayıcı kampanyalar artık herkesi rahatsız edecek boyutlara ulaşmıştır. 
İşin acı tarafı, samimi ve yapıcı uyarılara rağmen, ulusalcı ve anavatana bağlı olduğunu ileri süren siyasiler, sırf koltukta rahatsız edilmemek hesabı içinde, anayasa ve yasalarımız uyarınca gereken işlemi yapmıyor. Sessiz kalarak, bu zararlı faaliyet ve propagandaların pervasızca sürdürülmesine ve özellikle de gençlerin aldatılmasına, adeta yardımcı oluyor. Hatta TC-KKTC düşmanlığına öncülük edenler, devletin sırtından ödüllendirilmekte, böylece bu yıkıcı faaliyetlerin salgın bir hastalık gibi yayılması yüreklendirilmektedir.

YORUM EKLE

banner608

banner473