Timsahın Kuyruğu

“ Yani hem sahibi hem de Garantörü olduğumuz değerleri Kıbrıs’ta göz ardı ettiğimiz sürece, Sayın Tatar’ın tutuğu timsah kuyruğu gibi, siyaseten hala kuyruk tutmaya devam edeceğiz” 
CB Sayın Ersin Tatar’ın, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısı için bulunduğu Gambiya’dan attığı ve timsahın kuyruğunu tuttuğu foto çok konuşuldu. Peki bu timsahın kuyruğunu tutma fotosu acaba bir “subliminal ” mesaj mı idi? Bunu bu açıdan da değerlendirelim. Bir kere oradaki varlığımız, “ Kıbrıs Cumhuriyetinin “ kurucusu Müslüman Kıbrıs Türk Toplumu statüsünden, Kıbrıs Türk Devleti konumu ile Gözlemci üye noktasına gelmesi; 24 Nisan 2004 Referandumu sonrasında, İstanbul’da gerçekleşen İİT Zirvesinde oldu. . Yani adanın Toprak Bütünlüğü ve Siyasi Demokratik Birliğini, Siyasi Eşitlik temelinde ele alan BM Parametrelerindeki çözüme, samimi ve içten Evet dememiz bu kararı getirdi. Bazısı bu üyeliği Gözlemcilik diye küçümser. Bakın İİT başka kimler Gözlemci üye olarak katılıyor. Bosna Hersek, Orta Afrika Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Tayland ve Kıbrıs Türk Devleti Temelinde biz. Yani gözlemci üyelik öyle hafife alınamaz. Buna karşın bizim gözlemci üye olduğumuz İİT’nin önemli üyeleri ile “ Kıbrıs Cumhuriyetinin “ çok önemli siyasi, ekonomik, hatta askeri ilişkisi var. Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Mısır ve diğerleri ile. Bizim ise bu ülkeler ve diğer üye devletlerle sınırlı, dolaylı ilişkimiz var. 
Yani Sayın Tatar’ın, İİT Zirvesinde kuyruğunu tutuğu timsah fotosu ile bize veridiği gizli, “ sübminal” mesaj biz işin kuyruğundayız mesajı mı? Peki, “ KC” neden bu ülkelerle yalnız bugün değil ama eskiden beri önemli diplomatik, siyasi, ekonomik; hatta son dönemlerde Yunanistan ile birlikte askeri önemli ilişkiler geliştiriyor? Bunun nedeni öyle kendimizi kandıracağımız, “ Bizans oyunları” masalları ile gerekçelenemez. 
Üstelik bu ülkelerle, “ KC” ilişkisi, 1963 darbesi ile tek taraflı olarak gasp edilen ve CB’ nın Başpiskopos Makarios olduğu dönemde de sarsılmadı, aksine gelişti. Bunun nedenini Ankara’da sürgünde olduğu yıllarda yazdığı, “ 12’ye Beş Kala Kıbrıs” Kitabında, Rahmetli Sayın R.R.Denktaş özeleştiri olarak özetle şöyle tanımlamıştı:
’ Biz onları Arap, Çorap diye küçümser ve değişen dünyadan bihaber, körü körüne İngiliz Siyaseti güderken; Makarios, Bağlantısızlar Hareketinin de önemli bir üyesi olma yolunda onları, Bağımsızlık Hareketlerinde destekledi.”
Peki dün böyle idi ve bu gün değişen dünyadan çok mu haberdarız? Ne dün nede bugün, Adanın; Toprak Bütünlüğünün ve Siyasi Eşitlik zemininde Siyasi Demokratik birliğinin Sahibi ve bu değerlerin Garantörü olduğumuzu, dar ideolojik ve ekonomik çıkarlar için içimize sindirmedik.. Bu nedenle Kıbrıs Rum Toplumu dün Bağlantısız Ülkeler üyeliğine, günümüzde ise Avrupa Birliği Üyeliğinin siyasi, ekonomik ve stratejik avantajına dayanarak; İİT üyeleri ile çok yönlü ilişki ve desteği geliştirmektedir. Biz ise Sarayönüne yönelik dar milliyetçi argümanlarla çözümsüzlüğün, halkımızı mağdur eden, ancak küçük bir kesime sağladığı büyük ekonomik çıkarların esiri olarak hareket ediyoruz. Çünkü KC olgusunun sahibi ve Garantörü olduğumuz Toprak Bütünlüğü ve Siyasi Eşitlik Temelindeki ilkesine sırt döneyi meziyet sayıyoruz. 
Bakın Kosova örneği veriliyor. Ancak 5 AB üyesi ülkenin hala Kosova’yı tanımadığı gerçeğine göz kapatılıyor. Bunların iki tanesi Yunanistan ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” dir. Diğer üçü ise İspanya, Romanya ve Slovakya’dır. Çünkü İspanya’nın Katalonya sorunu var. Romanya ve Slovakya’da da önemli ve ciddi bir Macar nüfus var. Eğer tanırlarsa, ülkelerinin Toprak Bütünlüğünün süreç içinde sarsılacağı endişesi içindedirler. Türkiye bu endişe nedeni ile zamanında, Irak Kürt Yönetimin, Irak’ın Toprak Bütünlüğü dışında ayrı devlet ilan etmek için attığı Referandum adımına şiddetle karşı çıkmıştı. 
Bugün de Suriye ve Irak’ın Toprak Bütünlüğü temelini savunmaktadır. Yani hem sahibi hem de Garantörü olduğumuz değerleri Kıbrıs’ta göz ardı ettiğimiz sürece Sayın Tatar’ın tutuğu timsah kuyruğu gibi, siyaseten hala kuyruk tutmaya devam edeceğiz.