Diyalog Gazetesi
2015-07-10 08:42:15

Barış Harekatı’nın Gerçek Öyküsü (1)

10 Temmuz 2015, 08:42

1963 yılından itibaren adada oluşmaya başlayan iki toplum arasındaki gergin ortam, 1974 yılına gelindiğinde etnik bölünmeyi yaratacak zemini hazırlamış bulunmaktaydı. Ayni dönemde, AKEL’in siyasetteki güçlü pozisyonu yanında, ABD ve Yunan Cuntasınca çıkarlarına ters düşen bir kişi olarak kabul edilen Makarios’un devlet başkanlığı da halen devam etmekteydi. 
Makarios, hissetmekte olduğu iç ve dış tehditler (CIA, Cunta ve Grivas) karşısında izlemek zorunda kaldığı politikalar sonucunda SSCB’ye ve Bağlantısızılar Grubu’na daha da yakınlaşmış bir noktada durmaktaydı. 1974 yılının bir başka önemli olayı, SSCB’nin ilk kez nükleer bomba ve füze sayısında ABD’yi geçmiş olmasıydı. Bu durum karşısında Makarios’un SSCB ile olan yakınlaşması ABD açısından artan derecede endişeli bir hal almaktaydı. Amerikan çıkarları için bu dönemde ters giden bir başka şey ise adadaki üslerin kullanımı konusunda İngiltere’nin girmiş olduğu olumsuz politik durumdu. 
İngiltere 1970’li yılların başında ciddi bir ekonomik kriz yaşıyordu. Bu krizin ana nedeni ise petroldu. Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle İngiltere devlet harcamalarını kısıtlayabilmek adına birçok bölgedeki askeri varlığını sonlandırmaktaydı. Savunma harcamalarında kesintiye giden Wilson Hükümeti, Kıbrıs’taki üsleride kapatma noktasına gelmişti. 
Kıbrıs Üsleri mevcut personel sayısı ve teknik teçhizatın kullanımından dolayı yüklü bir masraf gerektiriyordu. İngiltere’nin adadaki iki askeri üssünü kapatma niyetinde olması ABD’de büyük bir panik ve öfke yaratır. 1973 yılında İngiltere Araplar’ın petrol tehdidi altında ABD’ye adadaki üslerini kapatmıştı. Bu yüzden de ABD, Yom Kippur Savaşı’nda İsrail’e yardım etme noktasında çeşit türlü büyük sorunlar yaşanmıştı. ABD bu olayın da etkisiyle İngiliz Üsleri’nin kapatılmasını Orta Doğu’daki çıkarları açısından alınabilecek en büyük darbe olarak algılamaktaydı. 
Dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı J.Callaghan’ın siyasi danışmanı olan Tom McNally, İngiltere’nin Kıbrıs Üsleri konusunda hiçbir kısıntıya gidilmemesi ve savunma harcamaları ileri sürülerek üslerin faaliyetine sekte vurulmaması için her seferinde ABD’nin büyük baskı ve direnciyle karşılaştıklarını açıkça söylemiştir.
1968’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, ‘Bağımısz Bağlantısız Bir Kıbrıs’ sloganını kullanan Makarios rekor bir oyla (%95) kazanır. AKEL’in desteğiyle Makarios’un seçimden büyük bir halk desteğiyle çıkmış olması emperyal güçler yanında onu devirme planları yapan Türkiye ve Yunanistan’ı endişeye sevk eder.
1972’de Denktaş coğrafik ayrılıktan bahsederken, Şubat 1973’te Ecevit Meclis’te yeni hükümetin programını okurken Kıbrıs’ta Federal bir Cumhuriyet istediklerini açıklıyordu. Ayni ay içerisinde Kıbrıs’a yapılması düşünülen bir darbe planı ortaya çıkartılır. Bu plana göre Türkiye, Girne bölgesini kendisine ayırarak diğer tüm kazalardaki devlet merkezlerine el koyacaktır. Çok garip bir şekilde bu planın bir benzeri Genelkurmay’ın Askeri Tarih ve Stratejik Etütler (ATASE) Başkanlığınca özel olarak hazırlanmış olan 10.3.1981 tarihli “Özel Bir Jeopolitik İnceleme” konulu raporda da yer alır. 
Raporun bir bölümünde bakınız ne yazmaktadır: “Kıbrıs dörde bölünüp ‘Girne’ Türkiye’ye bağlanabilir, Baf Yunanistan’a bırakılabilir, İngiliz Üsleri bir süre şimdiki konumunu sürdürür… Bunların dışında kalan topraklarda da federe bir devlet kurulur…”. 
Devamı haftaya Perşembe günü….
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.