Diyalog Gazetesi
2015-09-10 08:36:23

Osmanlı Kıbrıs’ı kimin için fethetti? (1)

10 Eylül 2015, 08:36

Don Joseph Nasi veya asıl adıyla Yasef Nassi, Portekiz’in ünlü Mendes Ailesi’nin bir mensubu olarak tanınmıştır. İspanya’da 1492 yılında başlayan engizisyonlar nedeniyle aile, 1497’de buradan Portekiz’e göç etmek zorunda kalır. 1492’de bütün Yahudiler din değiştirmekle İspanya’yı terk etmek arasında bir seçim yapmaya zorlanırlar. Yahudi olarak İspanya’da kalmak yakılarak idam edilme sebebiydi. Aile, Portekiz’de kaldığı dönem içerisinde büyük bir servet edinir. Ancak engizisyonun Portekiz’e de sirayet etmesiyle Yahudi kökenli aile burayı da terk etmek durumunda kalır. 
Aile önce İtalya’nın Ancona şehrine sonra da Venedik’e yerleşir. İtalya’daki ticari faaliyetleriyle ailenin serveti daha da artar. 
Yasef Nassi, Venedik’de bulunduğu dönemde zenginlik statüsünü kullanarak yöneticilerden kendisine bir ada tahsis edilmesini talep eder. Nassi, Avrupa’da dağınık olarak yaşayan Yahudiler’i ve Marranolar’ı (Hristiyan gibi görünüp gerçekte Yahudilik inancını taşıyanlar) verilecek bu adada toplamayı ister. Avrupa’da çeşit türlü eziyet ve işkence altında tutulan Yahudiler’in bu adada birlik içerisinde daha güvenli yaşayabileceğini düşünen Nassi’nin bu teklifi Venedik Senatosu tarafından şiddetle reddedilir.
Hristiyan zulmünden korunmak için Nassi, Venedik’te Don Juan Miquez şeklinde Marran ismi taşımak zorunda kalır. Buna rağmen Venedik’te çeşitli tehlikeler altında yaşar ve can güvenliğini sağlayabilmek için burayı mecburen terk eder. Burada yaşadığı olumsuzluklar ve yönetimin kendisine karşı olan acımasız tavrı karşısında, Venedik Cumhuriyeti’ne karşı düşmanca kin besler.
Antwerp’te bulunduğu sırada Mendes Ailesi’nin önemli kişisi ve ayni zamanda halası olan Dona Gracia’nın kızı Reyna ile evlenir.
Nassi, Venedik’ten ayrıldıktan sonra 1553 yılında İstanbul’a yerleşir ve Marrano kimliğini terk ederek özgür bir Yahudi olarak “Yasef Nassi” ismiyle yaşamaya başlar. Nassi’nin hemen arkasından 1554’te İstanbul’a yerleşen Mendes Ailesi (Başlarında Dona Gracia olarak) buradaki özgür ortamdan faydalanarak ticaret ve bankacılık faaliyetleriyle uğraşmaya başlar. Avrupa’dan getirdikleri büyük servetlerini kat kat artırmaya ve İstanbul’da önemli bir ekonomik güç olmaya başlarlar.
XIV. yada XVI. yüzyılda hem zengin hem de yoksul çok sayıda Yahudi, Avrupa’dan gelerek Osmanlı topraklarında iskan edilmiş, bunların bir kısmı da Kıbrıs, Patras ve Korfu gibi Doğu Akdeniz adalarına yerleşmişti.
Nassi, Hürrem Sultan olarak bilinen Valide Sultan Roxelana ve Damat İbrahim Paşa’nın desteğiyle Kanuni Sultan Süleyman’nın hizmetine girmeyi başarır. Bu yakınlaşma sayesinde Osmanlı topraklarından Avrupa’ya geniş çapta ticaret yapma (Şarap, balmumu, yün, tekstil ürünleri, biber ve hububat ) şansını yakalayan Nassi bu sayede çok büyük bir maddi zenginliğe kavuşur. Şarap, balmumu ve hububat ticaretinde Osmanlı toprakları üzerinde tekel olmayı başarır.
Venedik tarafından reddedilen “Yahudiler’i Bir Bölgede Toplama Fikri”ni Sultan Süleyman’a da sunan Nassi, bu sefer olumlu yanıt alır. Sultan, Filistin’deki Tiberya şehrinde bir “Yahudi Yerleşim Bölgesi” kurulmasına izin verir. Nassi, yerleşime uygun bir yer olabilmesi için 5 yıllık bir çalışmayla buranın imarını tamamlar ve dünyadaki tüm Yahudiler’i buraya gelmeleri için davet eder. Ancak gerek bölgenin elverişsiz iklimi gerekse “Mesih gelmeden Filistin’e gitmeme” düşüncesinin egemen olması ve Osmanlı topraklarında yaşayan Yahudiler’in hallerinden memnun olması gibi nedenlerle bu proje gerçekleşemez. 
Tiberya Projesi birçok tarihçi tarafından ilk Siyonist eylem planı olarak tanımlanmaktadır. Bu, Theodor Herzl’den dört asır önce Filistin’de Yahudi Devleti kurma emelini yansıtan bir Siyonizm Hareketi’dir.
Engizisyoncu Papa IV. Paul’ün Yahudiler’e karşı başlattığı yok etme eylemlerine olan kızgınlığı nedeniyle Nassi, Papalığa karşı ekonomik ambargo koyma girişiminde bulunur. Ancak Avrupa’daki diğer Yahudi cemaatlerinin geri durması nedeniyle fikrinde başarısız olur. 
II.Selim, babasının ölümü üzerine 1566 yılında, Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa’nın muhalefetine rağmen padişah koltuğuna oturur. Bir taraftan Sokollu ve Michael Cantacuzene liderliğindeki Rumlar Şehzade Beyazıd’ı desteklerken, diğer taraftan ise Hürrem Sultan ile Yahudiler de Selim’i tahta geçirmek istemekteydi.

Yorumlar (2)

Bulent Eskinazim 5 Yıl Önce

Herkesin bilmesi lazim gercekler

ALİ VELİ 10 Ay Önce

ne sacma bi baslik ne alakasiz alt yazi...Degismeyen sey ise donmelerin oyuncagi olmus mal devlet idareleri

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.