Diyalog Gazetesi
2017-01-09 08:03:03

Cenevre, Astana zirveleri

Ferdi Sabit SOYER

09 Ocak 2017, 08:03

Cenevre Zirvesi öncesi Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, BM yeni Genel Sekreteri Sayın Antonio Gueterres ile Kıbrıs ve Suriye konusunu görüştü.
Bu görüşmeden sonra Sayın Çavuşoğlu, basına yaptığı açıklamalar içinde çok önemli olan bir tesbit ve vurgu yaptı.
"Astana sürecini Cenevre sürecine bağlamaya çalışıyoruz" dedi.
Suriye savaşına ve krizine son vermek için BMGK, 2254 ve 2336 sayılı kararlar aldı.
Bu kararlar, Suriye'de ateşkes ve soruna çözüm bulmak için Kazakistan'ın Başkenti Astana'da tarafların, çözüm için zirve yapmasını da kapsıyor.
Bu kararlar aynı zamanda, Türkiye ve Rusya ile birlikte Suriye'de ateşkesin Garantörü olmasına da temel oluyor.

Garantörlük konusu

Geçen haftaki makalemde, "Ajanda" ve diğer kısır iç çekişmeleri tartışacağımıza, bu yeni gelişmeyi ele almanın önemine vurgu yapmıştım.
Çünkü, Cenevre Zirvesi öncesi, en çetrefil konulardan biri Kıbrıs'ta Garantörlüktür.
Ancak, Kuzey Kıbrıs'ta "sol " iç siyasetin kısırlığında, "sağ " ise hamasetin sığlığında debelenip durduğu için bu yeni gelişmeyi sağlıklı olarak değerlendiremedi...
Güney ise, gözü kapalı ve bağnaz bir şeklide Kıbrıs'ta Garantörlük konusunu ele aldığı için, bunu yeni gelişmeyi görmezden gelmeyi yeğledi...
İşte bu bakımdan, Sayın Çavuşoğlu'nun, "Astana sürecini Cenevre sürecine bağlamaya çalışıyoruz" sözü; Kıbrıs'la da ilgili iken, gereken ağırlıkla ele alınamadı.

Bağlantı ve Irak
 
Bunu önemli kılan noktalardan biri de; NATO üyesi olarak Türkiye'nin, Rusya ve İran'la yaptığı zirve. Bundan çıkan Astana zirvesi. Suriye'de Türkiye'nin Rusya ile birlikte barışın Garantörü olmasıdır. 
Buna ne NATO ve ABD, ne de AB tepki koymadı. Aksine bunlar, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları ile desteklendi. Garantörlüğe İran'da karşı tepki vermedi.
Bu gelişmeyi bütünleyen diğer nokta ile Türkiye Başbakanı Sayın Binali Yıldırım'ın Irak ziyareti ve iki Başbakan'ın son derece önemli olan ortak açıklamalarıdır.

Cenevre zirvesi
 
İşte, Orta Doğu'da barış için önemli adımların atıldığı bu aşamada, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için gerçekleşecek olan Cenevre Zirvesi, bu bütün içinde çok büyük önem taşıyor...
Sayın Çavuşoğlu'nun, "Astana sürecini Cenevre sürecine bağlamaya çalışıyoruz" ifadesi, bu bütünlük bakımdan çok önemlidir. Çünkü Türkiye, bölge ve Doğu Akdeniz'deki barış süreci için etkili ülke konumuna gelmiş oldu.
Bu bakımdan, hem kendimiz, hem de Türkiye açısından, Kıbrıs Türk Toplumu olarak, 11 Şubat 2014 Ortak Belgesi zemininde, Kıbrıs sorununa Federal çözüm bulmak için gösterdiğimiz yaratıcılık ve bunun Cenevre Zirvesine taşınması çok değerlidir.
Dolayısı ile Kıbrıs sorununa Federal Çözüm bulmak için atılan bu adımlar, yalnız Kıbrıs için değil, bölge barışı içinde önemli oldu ve olmaya devam ediyor.

Terör ve savaş baronları

Barış sürecinin gelişmesinden ötürü, ideolojik yapıları farklı olan "odaklar"; bu adımların gelişmesi ile eş zamanlı Türkiye'ye dönük terör saldırılarını artırdı. 
Çünkü, barışa dönük bu yeni adımların etkili tarafı olan Türkiye kamuoyunu, bu terör saldırıları ile dar milliyetçiliğin öfkesine hapsetmek istemektedirler. 
Bunlar, aynı zamanda bu ortam geliştikçe, Türkiye'de, Kıbrıs sorununa çözüm bulma inisiyatiflerinin de boğulacağını hesaplamaktadırlar. 
Böylece Kıbrıs sorunu, Türkiye'nin ayağına bağlı bir paranga olarak kalsın, bölge ve dünya indinde etkili adım atamasın hesabını yapmaktadırlar.
Nitekim bu gelişmeler ile birlikte, çözüm yönünde kararlı adım atmaması için Türkiye Hükümeti ve siyaset yapımcıları baskı altına alınmaya çalışılıyor...
Bu niyet, barışa ve demokrasiye dönük duyarlılığı olan kesimleri de Türkiye ve Kıbrıs'ta, Türkiye Hükümeti ile daha fazla kamplaştırmayı da hedefler. 

Güney ve Yeorgios
 
Bu atmosferi Güney de izliyor. Bu yüzden Güneydeki Bağnazlar, Kıbrıs Türkleri'nin siyasi eşitliğini öldürmek ve koyu bir Türkiye karşıtlığı ile yol yürümek için Cenevre Zirvesi öncesi çözümsüzlük duvarına tuğla döşemeye çalışıyor.
Bakın, bunların en sert olanı ağzındaki baklayı çıkarttı. 
Baf Metropoliti Yeorgios; Sayın Anastasiaidis'i "sarhoş" diye aşağıladığı konuşmasında; " mevcut durumuda daha iyisini başaramayacağımıza göre, olduğumuz gibi kalalım ve devletimizi müzakere edeceğimize, daha iyi şartların gelmesini bekleyelim" dedi.
Onun beklediği daha iyi şartların, Türkiye'nin Orta Doğu Bataklığına batması ve iç kargaşaya da sürüklenmesi olduğu çok açıktır. 
Onun niyeti, Cenevre başarısız olsun ve Federal çözüm duvara vursun ve "devletimiz" dediği 1964 statükosu kalıcı olsun yönündedir.
Ne ilginçtir, Kuzeyde Cenevre Zirvesine soğuk bakanlar ve bunun olumsuz olması beklentisinde olanlar da Baf Metropolitinin bu konuşmasını görmemeyi yeğlediler.

Gelecek barış mı? Bitmeyen çatışma mı? 

Cenevre Zirvesinden olumlu sonuç çıkması, Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve bölge barışı için önemlidir.
Unutmayalım, hangi ana dilde olursa olsun, kendilerini; ister dinsel, ister sol, isterse ulusal sıfatlarla tanımlasınlar. Bağnazların bu sıfatlarından bağımsız olarak esas amaçları, savaş ve düşmanlık "baronluklarının" devam etmesidir.
Şimdi esas olan, ana dili ister Türkçe isterse Yunanca olsun, Kıbrıs'ın iki tarafı ve Türkiye ile Yunanistan'da politik tutumundan bağımsız olarak herkesin, Cenevre Zirvesinden olumlu sonuç çıkması veya çözüme dönük kapının daha da açılmasına dönük gayret göstermesidir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.