Diyalog Gazetesi
2025-12-14 02:03:14

‘’Manzarayı umumiye’’

Mustafa ERDOĞAN

14 Aralık 2025, 02:03

Türkiye siyasetinin halihazırdaki durumu maalesef hiç iç açıcı değil. Devlet mekanizmasına hükmeden AKP-MHP ikili ‘’cephesi’’ toplumu içine hapsettiği cendereyi günden güne daha da sıkıştırıyor; o kadar ki toplum -özellikle de iktidarla mutabık ve muvafık olmayan büyük kitle- neredeyse ‘’Prokrustes yatağı’’nın çaresiz mahkumları konumunda bugün. Toplumun özgürlük, adalet ve refah ümitleri neredeyse tamamen yıkılmış durumda.

İktidar cephesinin gidişatı, aşağıda açıklayacağım bir konu dışında, gerçekten de çok kötü. Siyasî iktidar ülkede ‘’tek-adam’’ın icra vasıtası olduğu bir çoğunluk tahakkümü tesis etmiş durumda. Demokratik anlamda ’’parlamento’’ vasfını yitirmiş olan Millet Meclisi, üstüne üstlük bir de sözde ‘’yasama’’ adına emirname benzeri yasaların seri imalâtıyla meşgul durumda. Sadece genel olarak değil, ‘’Millet(in) Meclisi’nde bile muhalefetin meşruluğu tanınmak istenmiyor. Ana muhalefet partisi ve onun ‘’cumhurbaşkanı adayı’’ olarak ilan ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını yargı eliyle siyasetten saf dışı bırakılmaya çalışılıyor.

AKP-MHP iktidarı memlekette hak, hukuk ve adaletten de eser bırakmamış. Otoriter tek-parti yönetimi ile 27 Mayıs ve 12 Eylül rejimleri hariç, ülkede adaletsizlik hiç bugünkü kadar zirveye çıkmamıştı. İktidar yandaşı olmayan yurttaşların kişi dokunulmazlığı ve güvenliği, adil yarılanma, ifade ve örgütlenme özgürlükleri fiilen tanınmıyor. Toplum olarak sadece, ‘’yargı bağımsızlığı’’, ‘’kanunsuz suç olmaz’’, ‘’masumiyet karinesi’’ ve ‘’savunma hakkı’’ gibi birçok evrensel hukuk prensibinin yok sayıldığı haksız-hukuksuz bir rejimin değil, aynı zamanda toplumun neredeyse yarısına da ‘’düşman hukuku’’nun uygulandığı bir rejimin tasallutu altındayız.

AKP-MHP’nin ekonomideki performansı da içler acısı. Hayat pahalılığı maaşlı ve ücretliler ile küçük esnaf ve emeklilerin belini bükmüş durumda. Enflasyon yakın vadede makul bir düzeye gerileyecek gibi durmuyor. İthal girdilerinin ve tüketim mallarının son derece pahalılaşmasına yol açan, aşırı değer kaybetmiş olan TL’nin geleceğiyle ilgili olarak ta ufukta bir umut ışığı görünmüyor. Bu arada ekonominin verimlilik düzeyinin düşüklüğü yeterince refah üretilmesine imkân vermiyor. Ülkede hukuk olmadığı için ülkeye yatırım yapacak yabancı sermaye de gelmiyor.

İktidar cephesinin nispeten ümit vaat eden tek girişimi ise Kürt sorunuyla ilgili olarak başlattığı süreçtir. Bu konuda ‘’nispeten’’ kaydını koyuyorum, çünkü resmî adının (‘’Terörsüz Türkiye’’) da gösterdiği gibi, bu inisiyatifin amacı Kürt sorununu demokratik bir çözüme kavuşturmak değil, terör örgütü PKK’yı bölgedeki uzantılarıyla birlikte ‘’temizlemek’’ ve böylece Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere yakın çevresindeki nüfuzunu artırmaktır. Bunun gerçekleşmesi sağlanabilirse -ki şu anda her iki tarafta da bir kararsızlık veya tereddüt hali söz konusu- belki kalıcı barışın ve dolayısıyla demokratik çözümün önü açılabilir. Fakat şimdilik görünen o ki, Öcalan’a ‘’umut hakkı’’ tanınması gibi kimi muhtemel jestler yapmak dışında, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt sorununun eşit yurttaşlık, kültürel haklar ve yerel özerklik temelinde sahici bir çözümünü amaçladığı şüphelidir.

Manzarayı umumiyenin bir tarafında da ana muhalefet partisi CHP’nin durumu var. Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarın dokuz aydır yargıyı da kullanarak sürdürdüğü sindirme harekâtını püskürtmek ve etrafındaki kuşatmayı yarmak için adeta canla başla mücadele veriyor. Ana muhalefet partisi Özgür Özel’in önderliği altında bu süreçte önüne çıkan birçok engeli başarıyla aştı ve bu arada geçen ayın sonunda olağan kongresini de tamamladı. Ayrıca kamuoyu araştırmalarına göre CHP halâ birinci parti durumundadır.

Ancak önümüzdeki ilk seçimlerde CHP’nin hem yasama hem de yürütmede iktidarı devralabileceği kesin değildir. ‘’Terörsüz Türkiye’’ sürecinin muhtemel getirisinin ve DEM’in de katkısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yarışta yeniden öne geçmesi ihtimali halâ varittir. Öte yandan, CHP’nin iktidara gelmesi durumunda da muhtemelen rejimin baskıcılığı azalacak ve ülkedeki kasvetli hava önemli ölçüde dağılacaktır. Yine de iktidar mevkiindeki CHP’nin Türkiye’yi düştüğü yerden ayağa kaldırıp özgürlük, adalet ve refah yoluna sokabileceğine garanti gözüyle bakamayız.

Bunun nedenlerini de başka bir yazıda ele alabileceğimi umuyorum.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.