Benim neslimin ilk ve orta öğrenim çağındayken maruz kaldığı en etkili devlet propagandalarından biri ‘’ezelî Türk-Rus düşmanlığı’’ formülünde saklıdır. Bu formülün sakıncası, Ruslar ile Türkler’in birbirlerine kategorik olarak düşman olmalarının tarihsel bir zorunluluk olduğu mesajını genç beyinlere zerk etmesiydi.
‘Bu propagandanın etkili olmasını, devlet ile toplumun özdeş olduğuna ilişkin arka-plan düşüncesi kolaylaştırmaktadır. Türkiye’de daha belirgin olmak üzere, insanlar toplum ile devletin iki ayrı gerçeklik olduğunu pek anlamıyor, onları genellikle bir ve aynı şey sanıyorlar. İnsanların çoğunun devleti yönetenlerin yabancılara karşı yaptıkları yanlışları sahiplenmeleri bundandır.
Öyle olunca da, Rus devleti ile ‘’Türk devleti’’nin tarihte sık sık birbiriyle çatışmasında ifadesini bulduğu varsayılan ‘’düşmanlık’’tan, iki halkın da otomatik olarak birbirine düşman olduğu sonucu çıkarılmaktadır. Kaldı ki, devletlerin ilişkisinin niteliği de sabit değil, değişkendir.
Oysa, Murray Rothbard’ın ünlü deyişiyle, ‘’Devlet ‘biz’ değildir, ‘biz’ devlet değiliz.’’
Şimdi Rus devletinin güncel ideolojisine gelelim. Bu nokta önemlidir, çünkü onu bilmezsek rejiminin otoriter niteliğini tam olarak anlayamayız. Bu arada, söz konusu ideoloji ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojisi arasında benzerlikler bulursanız da şaşırtıcı olmayacaktır.
Rusya’nın devlet ideolojisinin ne olduğu hakkındaki dikkate değer ipuçlarını devlet başkanı Viladimir Putin’e çok yakın olduğu söylenen siyaset bilimci Sergey Karaganov’un yazdığı bir metinde buluyoruz. Karaganov devlet destekli bir kuruluş (‘’Yüksek Ekonomi Okulu ve Savunma Siyaseti Konseyi’’) için kaleme aldığı Temmuz 2025 tarihli ‘’Rusya’nın Yaşayan Rüyası/İdeası: Rusya Yurttaşının 21. Yüzyıl için Düsturu’’ başlıklı raporda şöyle yazıyor:
‘’Bütün Ruslar tek bir ruhun ve halka, ülkeye ve Tanrı’ya karşı sorumluluğun ülkemizin ve bütün insanlığın geleceği için birleştirdiği ortak bir medeniyet bilincinin taşıyıcılarıdır. Anne sütünden gelen bu sorumluluk herkeste mevcuttur.’’
Görüyorsunuz, Türk’ün gücünün kaynağı ‘’damarlarımızdaki asil kan’’ iken, Ruslarda bu güç ve sorumluluk ‘’anne sütü’’nden geliyormuş!
Yazar devam ediyor: Çeşitli araçlardan yararlanarak insanları eğitmek suretiyle toplumda kök salacak, ‘’devlet tarafından desteklenen yol-gösterici bir ideolojiye ihtiyaç vardır.’’ Bu ideolojinin özünü de Rusya’nın Tanrı ve insanlık önündeki misyonu ve ‘’eşsiz’’ bir medeniyet kimliğidir.
Karaganov’a göre, bu amaçlar Rusya’yı bir arada tutacak güçlü ve merkeziyetçi yönetimi zorunlu kılmaktadır. Bu da ‘’güçlü unsurlarla desteklenmiş bir lider demokrasisi’’ni Rusya için izlenecek ‘’doğal yol’’ yapmaktadır. Ayrıca, siyasî liderliğin 4, 6 veya 7 yıl gibi kısa aralıklarla değişmesi gerekmezmiş.
Resmî ideolog Rusya’nın yerli ve millî ideolojisinin neden Batı medeniyeti karşıtı olması gerektiğini de açıklıyor: Çünkü modern Batı medeniyetinin temelinde ‘’gayrı tabiî bireycilik’’ yatmaktadır. Oysa mütekâmil bir Rus vatandaşı ‘’sadece kendisi için’’ çalışmamalı, ’’topluma, aileye ve devlete hizmet etme’’lidir; aksi halde ‘’saygı ve kamusal tanınma bekleyemez ve beklememelidir.’’ Rusya’nın kolektivist ideolojisinde bir kişi ‘’ancak ortak bir davaya hizmet ederek tatmin duyabilir ve özgür olabilir.’’
Bununla tutarlı olarak, Rus anlayışına özgü adalet de kişilerin yaptıkları şeylerin ‘’kamusal nitelik’’ kazandığı ‘’ulusal sosyal-kapitalist model’’i gerektirmektedir.
Bu arada, ‘’tek bir ruh’’ta birleşmek her ne kadar Rusların ‘’anne sütünden gelen’’ bir sorumluluğu ise de, devletin bu değer ve inançları ‘’bebeklikten itibaren teşvik etmesi, desteklemesi’’ gerekir. Bu da en iyi devlet politikasının özünü ideolojik gündemin oluşturmasıyla ve bu arada Başkanlık bünyesinde bir ‘’İdeoloji Politikası Dairesi’’ kurulmasıyla sağlanabilir. Ayrıca, ‘’bir Rus İnsanı’’ modeli geliştirmek için de bir ‘’İnsan Enstitüsü’’ kurulması gerekiyor.
En iyisi, bu yazıyı Viladimir Putin St. Petersburg’da geçen Haziran’da gerçekleştirilen bir ekonomik forumda yaptığı konuşmadaki sözüyle tamamlamak olacak: ‘’Bir Rus askerinin ayağı her nereye basarsa orası bizimdir.’’
Bu söz bizim ünlü bir milliyetçi şairimizin ‘’Türk Bayrağı’’na hitap eden şu dizelerine ne kadar da benziyor: ''Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim/ Yeryüzünde yer beğen! /Nereye dikilmek istersen/ Söyle, seni oraya dikeyim!''
Ahmak Davası 7 Saat Önce
Sürtükmü?Ahmakmı? Hoca 1950 lere kadar Rusya ile Türkiye arasında sorun yoktu! Menderes’in ABD ye teslim oluşundan sonra anti Rus resmi politika gerçekleşti! CIA BÖYLE İSTEDİ. Ruslar onurlu İnsanlardır. ABD liler gibi insan eti yiyerek gelişmedi! Asıl sorulması gereken soru şu: Bunca Hukuk ihlalleri yaşanırken sizin gibi Hukukçuların! Sessiz kalışı!Neden korkuyorsunuz?Nicin susuyorsunuz? İslamcılara verdiğiniz sonsuz destekten utanıyormusunuz? Saygılarımla.