Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile ilişkilerine yön verecek bir rapor hazırladı. 27 sayfalık Türkiye raporu 367 oy ile onaylandı. 74 parlamenter aleyhte oy verirken, 188 parlamenter ise çekimser kaldı.
Avrupa Parlamentosu (AP), AB üyesi devletlerin seçmenlerinin doğrudan seçtikleri parlamenterlerden oluşuyor. Avrupa’nın bütünlüğünü ve genel yönelimini temsil ediyor. Kararları bağlayıcı gibi görünmüyor ve en temel kararları üye devletlerin başkanlarından oluşan konsey veriyor ama hiçbir devlet başkanı veya başbakan halkın yönelimine aykırı davranmayı göze alamaz. Olsa olsa, günün ihtiyaçlarına göre AP kararlarını biraz eğip bükebilirler; o kadar!
AP kararları yol göstericidir; yoldan çıkanı ise halk cezalandırır.
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, rapor için “yok hükmündedir” dedi. Birkaç gün süreyle, “yok hükmündeki” raporun “yok hükmünde” olduğunu söylemek için sıraya gireceğiz ama “yok hükmündeki rapor” gündemi de belirleyecek, önümüzdeki süreci de…
Tatar’ın bu “sert” tavrının nedeni, Erdoğan’ın KKTC’ye yaptığı ziyaretin “yasadışı” olarak nitelenmesi olmalıdır. Avrupalılar, KKTC topraklarını da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası sayıyor. Buraya devlet başkanı olarak yapılan ziyaretler, onlara göre uluslararası hukukun ihlal edilmesidir. Buna benzer çıkışlar daha önce de yapılmıştı Oysa rapor, bundan daha önemli özelliklere sahiptir. Raportör Sanchez Amor, Türk medyasında yer alan “Askeri gücümüz Avrupa Birliği üyeliğinin kapılarını açıyor” haberlere dikkat çekerek, üyeliğin aday ülkelerin demokratik standartlarıyla ilgili olduğunu vurguladı. Üstelik “ekonomik kriterler” de var. Asıl önemli olan, raporun AB-Türkiye ilişkilerine dair içerdiği görüşler ve tutumlardır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’nın artan savunma ihtiyaçlarına katkı koyarak AB üyesi olabilecekleri, ihracatı artırıp vizesiz seyahat edebilecekleri, savaş uçağı alıp Türkiye’nin askeri gücünü artırabilecekleri umudunu pompalarken rapora göre bırakın üyeliği, AB ile yakınlaşabilmek için demokratikleşmek ve pazar ekonomisi kriterlerini tutturmak gerekiyor.
Kısaca Türkiye, demokratik hukuk devleti olma ve ekonomik istikrarı serbest piyasa koşullarına sağlama konusunda ciddi adımlar atmadan Avrupa ile ilişkilerini düzeltemeyecektir.