Çiğdem AYDIN
Atay Cafer Ürel, genç bir işadamı iken 1985 yılında siyasete girdi. Bir dönem milletvekilliği yaptıktan sonra, siyaseti bırakıp yeniden iş hayatına döndü. AS-EL şirketler grubunun sahibi olan Atay Cafer Ürel, siyasetin bugünkü gidişatından pek memnun değil.
Özellikle de Belediye Başkanları’nın tavırlarından rahatsızlık duyan Ürel, “bu ülkede belediyeleri koruma yasası var ve bu belediyelerin başkanları sanki ülkenin kralı gibi davranıyorlar”dedi.
Atay Cafer Ürel, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:
Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?...
Yanıt: Siyasete 1985 yılında başladım ve o yıl genel seçimlere katılarak Ulusal Birlik Partisi’nden Girne milletvekili oldum. Bir dönem de Parti Genel Sekreterliği yaptım. Siyaseti 1990’da kendi isteğimle bıraktım, başka aday olmadım. Birçok arkadaşın da benim gibi bir dönem, iki veya üç dönem yapıp kendi istekleriyle ayrılmasını dilerdim. Gençlere fırsat vermeli ve siyaseti bir meslek değil halkın size verdiği bir görev olarak görmelisiniz benim yaklaşımım budur.
Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..
Yanıt:Özel sektörede çalışıyordum. 1978- 1985 yılları arasında ısıtma-soğutma –havalandırma mühendislik işleri yapıyordum. Politikayı çok sevemedim ve beş yılın sonunda tekrar mesleğe döndüm. Şu anda AS-EL şirketler grubunun sahibiyim.
Soru:Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?
Yanıt: Ailem var. Bir kızım var 17 yaşında Servet. Şu anda okuyor.
Soru:Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?. Yaşadıysanız ne tür sorunlar?..
Yanıt: Yaşamadım. Bunu çalışmaya borçluyum, oldukça hareketli bir çalışma şeklim var. Karakterim zaten bu şekildedir. Mütevazi bir yaşamım vardır. İnsanları, doğayı severim, pozitif olarak bakarım hayata.
Dostluklar hiç bozulmadı
Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..
Yanıt:Benim hayatımda dostlarım hiç azalmadı. Hala o günkü dostlarımla görüşüyorum. Bende bir sıkıntı olmadı. Zaten dostluklarım da siyasi değil aslında. Dediğim gibi insanları seven bir kişiliğim vardır.
Elbetteki kendime göre bir vizyonum vardır fakat her görüşe sahip farklı dostluklarım da var. Özel sektörde, iş dünyasında olma hasebiyle de yine arkadaşlarım, dostlarım vardır. Yeni eklenen dostlarım dışında geçmişten bugüne kadar köklü dostluklarım var onlarla da münferit zamanlarda bir araya gelip sohbet ediyoruz.
Ülkede ciddi sorunlar var
Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?
Yanıt: Üzülerek belirtiyorum ki pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim.Ülkede ciddi ekonomik sorunlar vardır ve ne yazık ki gelişime açık değil. Örneğin; belediyelere bir koruma yasası var ve bu belediye başkanları sanki ülkenin kralları gibi davranıyorlar. Özellikle borç- alacak ilişkilerinde.
Öyle bir koruma yapılmış ki; mahkeme kararlarına uymama hakkı verilmiş gibi davranıyorlar ve uymuyorlar da. Vatandaşın hizmet alabilmesi, borç alacak ilişkilerinde alacaklının alacağını alabilmesi belediye başkanlarının iki dudağı arasında ne yazık ki.
Hukukun üstünlüğünden bahseden siyasilerimizin eserlerinden biri de bu koruma yasasıdır ne yazık ki. Hukukun üstünlüğü, adaletin işleyişi hiçe sayılabiliyor.
Unutulmasın ki adaletin olmadığı yerde orman kanunları işler ve o ülke yaşanmaz hale gelir. Bu durumu yöneticiler ivedi olarak düzeltmelidir. Kaldı ki bu durumdan haberdar olan ve bu durumu yaratan yöneticilerdir. Belediye başkanları krallar gibi davranmamalı adalet ülkenin her alanda hissedilmelidir.
Üçlü kararnameler de bir başka kangren olmuştur ülkemizde. Üçlü kararnamelerin ortadan tamamen kaldırılması ve amme hizmetlerinin tayin edeceği kişilerin üst kademede olması gerekir. Bir mevkiye kendi hakkı ile gelmiş olan vasıflı insanlar siyasilerin veya siyasetin kurbanı olmamalı. Bu düzen değişmeli ve kanunların öngördüğü şekilde insanlar mesleklerini branşlaşmış bir şekilde tamamlayana kadar emekli edilmemeli.
Bu arada adil, vatanını seven, konusunda uzman kadroların devlet kademelerine, kamu sektörüne yerleiştirlimesi gerekiyor. İktidarların değişmesiyle oluşan müşavir ordusuna dur denmesi gerekiyor. Kimse unutmasın iktidarların değişmesiyle oluşan bu müşavir ordusunun maaşları halkın cebinden alınan vergilerle ödeniyor. Tüm bu çarpıklıkların düzeltilmesi gerekmektedir.
Çözüme en yakın dönem
Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt: Kıbrıs sorunu 1950’lerden beri devam eden bir sorundur. Bu süreç içerisinde çözümün olabilmesine en yakın dönem şimdi yaşanıyor. Ada etrafındaki doğal kaynaklar ve bu doğalgazın işletilmesi ve sevk edilmesi gibi unsurlar ekonomik refah her iki taraf adına da önem arz etmektedir. Ada etrafındaki doğal kaynaklar, Türk ve Rum toplumlarının kazanç sağlamasından öte az evvel dediğim gibi bu kaynakların işletilmesi, iletilmesi başta Türkiye olmak üzere İsrail, Yunanistan , ABD gibi devletlerin de iştahını kabartmaktadır.Yani tüm aktörlerin menfaatine olan bir durum oluşmuştur şu anda.
Fakat bu kadar olumlu menfaatler olmasına rağmen ben halen daha her kesimin tam anlamıyla mutlu olacağı, her kesimi tatmin edebilecek bir çözüm olacağına inanmıyorum. Bana göre şu olabilir; Kuzeyi de, Güneyi de, ekonomik olarak rahatlatacak bazı anlaşmalar olabilir. Örneğin Maraş’ın açılması, Ercan’a doğrudan uçuşların yapılması gibi anlaşmalardan bahsediyorum. Bütünlüklü bir çözümü istememe rağmen bu konuda çok umutlu konuşamayacağım. Çünkü bugün hala Rumlar, Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitliği kabul etmiş değildir. Oluşabilecek bir çözümde de yine Rumlar biz Türklerle egemenliği paylaşmak istememektedir. Bunu yapılan siyasi açıklamalardan ve yine Güneyde sivil toplum örgütlerinin, kilisenin verdiği beyanatlardan kanaat getirebiliriz.
Çözüme hazır değiliz
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..
Yanıt: Bence bizde hazır değiliz. Kamusal alana baktığımızda veya sosyal alandaki gelişmeler hazır olmadığımızı gösteriyor. Evet halk arasında bir istek vardır fakat hazır mıyız? Bence değiliz. Daha biz Avrupa Birliği yasalarını hayata geçirmiş değiliz. Ülkede ciddi bürokratik sıkıntılar yaşanıyor.
İş yapacaksınız, mal getireceksiniz ticaret yapacaksınız, size ‘yapma’ diyen bir bürokrasimiz var adeta.
Ne yazık ki olası bir çözüme sistem olarak hazır değiliz. Mahkemelerin kararlarını dahi tanımayan siyasiler, belediye başkanları varken mi gireceğiz Avrupa Birliğine? Bizde seçilmiş insanlar kendi yaptıkları yasalara dahi uymazken Avrupalı olacağımızı biz sadece zannederiz, zannetmekten de öteye gidemeyiz.
Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: Bana göre toprak ve eşit statüde egemenlik hakları ve Türkiye’nin garantörlüğü Rumlar için en ciddi sorunlar ve bu argümanları öne sürerek sorun yaratıyorlar. Daha birkaç gün öncesinde Anasdasiadis çıktı ve ‘uluslarası güçlü bir ordu ve son teknolojiyle donatılmış askerler’ istediğini söyledi. Peki Türkiye’nin garantörlüğünü, adada silahsızlaşmayı savunan bir “lider” böyle bir açıklama ile mi barış arıyor? Bu açıklama hele ki böyle bir süreçte bana göre endişe vericidir.
Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..
Yanıt: Çözüm olursa ben bu ülkeyi seviyorum, insanlarını seviyorum, doğası, coğrafyası, ilklimi, her şeyi ile seviyorum. Ailem burada, yatırımlarım burada bizim tek sorunumuz mutsuz insanlarımızın olmasıdır. Oysa burası bana göre yeryüzündeki cennettir.
Elbetteki burada yaşamayı isterim fakat şunu da bir kez daha vurgulamak isterim ki adalet önemlidir. Adalet her kesim için eşit çalıştırılmalıdır adaletin işlerliğini yapılan bazı yasalarla sekteye uğratmamalı aksi halde bu güzelim ülkede orman kanunları işlemeye başlar.Herkes kendi hakkını kendisi aramaya kalkarsa felaket olur ve bu ülkede yaşanmaz hale gelir.Temmenim böyle olmamasıdır.
Yarın:Ahmet Yusuf Atamsoy
Güncelleme Tarihi: 19 Mayıs 2014, 03:23