Diyalog Gazetesi
2016-10-12 11:36:15

Ciddi misiniz?

Çiğdem AYDIN

12 Ekim 2016, 11:36

Ben de sizler gibi bu ülkenin bir ferdi olarak gün içerisinde yaşadıklarımdan, gördüklerimden ve belki de zaman zaman yaşattıklarımdan memnun değilim. 
Bu köşede biraz farkındalık yaratmak amacıyla olabildiğince kendi fikirlerimle sorgulamaya çalışacağım. Müsaadenizle bugünün KKTC’siyle başlayalım. KKTC yıllardır ambargo ve izolasyon altındadır, mazeretinin ve biraz da gerçeğin arkasına saklanarak yıllarca üretimden koptuk, koparıldık, yıllarca düzenden sistemden şikayet ettik durduk ama şikayetçi olduğumuz düzenden ve sistemden beslenmeye de devam ettik. Ha bir eksik ha bir fazla diyerek bugünün hantal yapısını el birliğiyle yarattık. 
Her gelen giden hükümet ki bunlar CTP- UBP-DP hükümetleriydi dönüşümlü koalisyonlar, iktidarlar ve muhalefetlerle geçinip gittik. Seçenler de seçilenler de şikâyetçi oldukları bu düzenin parçası olmaya devam etti. Herkes Avrupalı herkes dünyalı, herkes okumuş, herkes yönetici, herkes işinin doktoru oldu ama hala hiçbir şey düzelmedi, düzelmemekle birlikte daha da kötüye gidiyoruz. Freni patlamış araç gibi sağa sola çarparak, son sürat yok oluş yolculuğumuza devam ediyoruz. 
Kamusal yürütülen her sektör çöktü 
Eğitim sistemi: Okullar açılmadan grevler başlar, öğrenciler velilerine kitap defter listesi yerine tuvalet kağıdı, sıvı sabun listesi götürdü. Asgari ücretli okulun hijyen ihtiyacını karşılarken 4 bin, 5 bin TL maaş alanlar ve sistemi bu hale getirenler de greve gitti. Sonra millet neden çocuklarını özel okula gönderir diye sistemi tıkayanlar feryat figan! Peki ya özel okullarda kesintisiz eğitim alamayan çocuklar? 
Sağlık Sistemi: Hastanelerde sıcak su akmıyordu artık akıyormuş, asansörler çalışmıyordu artık çalışıyormuş, randevulu sistem vardı çalışır hale getirilmiş, mış, muş… Ama devlet hastanelerinde doktor yok, Adli Tıp Uzmanı devlette sadece 1 tane, hastaya 3 ay sonraya randevu verilmiş, 3 ay Allah’a emanet! Günü geldi hastaneye gitti meğer randevu aldığı doktor yıllık izne gitmiş! Sen bir üç ay daha bekle kardeşim yaşarsan gelirsin. Mide ağrısı şikâyetiyle hastaneye git doktor olmadığı gerekçesiyle öl. Bir de üzerine açıklama yapılsın; “Dahiliye uzmanımız var 4 tane canla başla çalışıyorlar.” Dörtte biri on-call değil miydi soran yok. Sonra “E toplumun yüzde 30’u ruh hastası” bilimsel açıklamaymış. Gülelim mi ağlayalım mı? 
Çok uzatmamak adına bu iki örneği vermek istedim sadece. Eğer çözüm istiyorsak eğer sistemlerin içerisinde kaybolmak istemiyorsak süratle kendimizi toparlamalıyız. Küçücük sorunlara dahi çözüm bulamayan bir ülke olduk. Kalkınmaya karşı direnç gösterir pozisyonda bir arpa boyu ileriye gidemedik. Türkiye’den su gelir, dünyada bu derece büyük bir yatırım yok, biz istemeyiz, elektrik gelsin enterkonnekte sisteme dahil olalım yok biz istemeyiz, telefon hatları biz istemeyiz. Anti Türkiye yaklaşımlarıyla Avrupa Birliği’ne giriş bileti sizi yolda bırakır. Kalkınma politikalarının içerisinde enerji, turizm, eğitim, bilişim olmazsa bir çözüm halinde nasıl rekabet edeceğiz dış piyasayla. Yatırımcı gelsin, yok istemeyiz peşkeş çekiyorsunuz yaklaşımlarıyla mı Avrupa piyasasına gireceğiz? 
Yoksa Avrupa’yı sadece gezilip görülecek ören yerleri olan temiz parkları bulunan bir coğrafya mı sanıyorsunuz. Dünyanın en acımasız sistemi Avrupa’da, Amerika’dadır. Orada işler, işe yaradığın kadar yürür ve sistem kendi kendine sistemsizleri dışlar. Çok ulusçuluk sadece demokrasinin gereklerinden değil aynı zamanda kapitalizmin beşiğini sağlam tutmak içindir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.