Alsancak’ta okulun yanındaki bir evin kurşunlanması olayı yaşandı. Sonra söz konusu olayın fail zanlısı bir müddet sonra Güney Kıbrıs polisi tarafından Kuzeye iade edildi. Bu olayın zanlısının, iade edildikten sonra, basında ifadesine dayanan haberler üzerinde durmak isterim.
Habere göre konusu zanlı, Türkiye’de ismi çok geçen bir suç örgütü ile 600 bin TL karşılığı, o evi kurşunlama anlaşması yapmış. Ben neden söz konusu örgütün ismini yazmadım. Çünkü bu ancak mahkeme aşamasında netleşecek. Üstelik hesaplaşma olarak, verilen haberde, “hesap kesenin” ismi var. Ama “hesap vermesi” istenenle ilgili de tek bir bilgi yok. Belki bu mahkeme aşamasında netleşir.
Ancak söz konusu haberde, zanlının ifade ettikleri çok vahim bir durumu yansıtmaktadır. Zanlı bu eylem için 600 bin TL’lik anlaşmayı yaptıktan sonra Kıbrıs’a geldiğini ifade etmiş. Habere göre normal giriş limanlarından adaya girmiş. Tanımadığı memlekette, kendisine bir kalacak yer ve eylemi gerçekleştirdiği tabanca da kendisine sağlanmış. Herhalde, eylemi gerçekleştireceği eve dönük keşif de yaptı. En uygun saati saptadı. Nitekim, çocuklar sınıfta iken, yani bölgenin en sakin anında eylemi gerçekleştirdi. Sonra bölgeden koşarak kaçtı. Kaçarken de tabancayı aldığı yere iade etme gibi bir gailesi de yok ve attı. Sonra Alsancak’tan, yani adanın en Kuzeyinden, Girne - Lefkoşa arasını aştı ve adanın ortasına geldi. Oradan da “kuş uçmaz, kervan geçmez” denilen Yeşil Hat sınırını aşarak, hiç bilmediği Güneye geçti. Herhalde adanın en Kuzeyinden ortasına gitmesinde yardım gördüğü gibi, sınırı geçmesinde de yardım gördü. Sonra Kıbrıs Rum Polisi tarafından yakalandı ve iade edildi. Net olan olgu, bu işlerin gelişebilmesi için Kuzeyde bir örgütlenmenin olduğudur. Üstelik bunun; ben en yumuşağından ifade edeyim, Güneyde birileri ile de “ahbaplığı” olması gerekir.
İşte burada olayın diğer püf noktası sırıtır. Şimdi Güneyin ve Kuzeyin polis teşkilatları, bu zanlının yakalanıp iade edilmesi güzelliğini gerçekleştirdiler. Ama bu yetmez. Çünkü iki tarafta, bir birleri ile “teşrik-i mesai” mesai içinde olan bu örgütlere karşı ortak davranmayı geliştirmelidirler. Bakın, bizim basına da yansıdı. Güney Polisi, İngiliz Üs Polisi ile ortaklaşa; Kuzeyden - Güneye insan kaçakçılığı yapanları, kaçaklarla birlikte suç üstü yakalamış. İnsan kaçakçılığına dönük olumlu bir işbirliği. Peki, adanın Kuzeyi ve Güneyini organize suçlarla ilgili olarak değerlendiren suç örgütlerine dönük olarak neden Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum Polis Teşkilatları ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Polis Teşkilatları; EUROPOL ve İnterpol ile hiç olmazsa ellerindeki bilgileri düzenli olarak paylaşıp, bu organize uluslararası suç örgütlerine karşı ortak tutum geliştirmesinler? Mesele siyasi mi? İki taraf ve üç Garantör, Kıbrıs’ta Federal çözüme dönük hala anlaşamadı. Ama açık olan bir şey var. Suç örgütleri, çoktan, çok boyutlu “Federasyonu” kurdu. Böyle devam ederse; bu federasyon, içinde yerel özerklik olan üniter yapıya dönecek. Artık BM zemininde ortak payda bulmak zorunludur.
Federasyon kurulmuştur!
Paylaş
Tamer Karadeniz 7 Gün Önce
Hiç bir suç örgütü devletin gücünden daha kuvvetli ve üstün olamaz.. Bunun örnekleri hep vardı. Devlet erki iserse bir gecede hepsini bitirir. Tabi işbirliği ve menfaat yoksa.. Hep tetikçi hep tetikçi. Bir kere de gel bakalım sen ne yaptın da sana cürüm işlediler demek yok. O zaman adliye polis kontrolü deniyor. KKTC parası olan suçluları koruduğu sürece, suçlulara karşı suç işleyen failler olmaya devam edecektir..! Olan arada kalan günahsız halkımıza olmaktadır..