Kıbrıs Türk Toplumunun çözüm iradesi temelinde Cumhurbaşkanlığına seçtiği Sayın Erhürman’ın mü-zakerelerin BM zemininde başlaması için kuzeydeki zor koşullara karşın, inisiyatif geliştirdiği bu dö-nemde Sayın Hristodulidis, süreci darbelemek niyeti gösteriyor. En yenisi, Aralık 1963’te başlayan toplumlararası çatışmalara, “Türklerin isyanı” demesi oldu. Buna bağlı olarak da Kıbrıslı Türklere karşı Ayvasıl ve Şillura da gerçekleşen çocuk, kadın, erkek, katliamları ile onlarca Kıbrıs Türk yerleşim yerine yapılan organize askeri saldırılara da ‘Türk isyancılara Rum halkının doğal tepkisi’ demesidir. O zaman görüşme sürecini sabote etme niyetini bazı tarihi gerçeklere de bakarak açığa çıkartmak gerekiyor. Eğer olaylar, Sayın Hristodulidis’in tanımladığı gibi “Türklerin isyanı” ise, o zaman Müteveffa Yorgacis, Tasos Papadopulos ve Glafkos Kleridis tarafından yazılan Akritas Planı ne idi? Bu plan; 1960 Antlaşma-ları ile üniter devlet olarak kurulan ama iki toplumlu yapısı nedeni ile Anayasası’nda Fonksiyonel Fede-ratif düzenlemeler bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını, diplomatik çabalarla değiştirmek; ama bu gerçekleşmez ise değişikliğin şiddet yolu ile sağlanmasını öngören stratejik bir belge idi. Bu amaç için KC Cumhurbaşkanı Sayın Makarios, 22-26 Kasım 1962 tarihinde Ankara’yı ziyaret etti. Cumhurbaş-kanı Cemal Gürsel ve Başbakan İsmet İnönü’ye Anayasa değişikliği teklifini iletti. Sayın İsmet İnönü, Makarios’a; tek taraflı çabasının savaşa yol açacağı uyarısını yaptı.
Ancak Sayın Makarios, bu ziyaretten tam bir yıl sonra, 30 Kasım 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası için öngördüğü 13 Anayasa Değişikliği Maddesini basın önünde; ya kabul edilir ya da karışmam edası ile duyurdu. Yani 27 Aralık 1963 bombasının fitilini yaktı. Çünkü Kıbrıs Rum Toplumu içinde KC kurulu-şuna ve Anayasası’ndaki bu Fonksiyonel Federatif düzenlemelerle ve ENOSİS’in yasaklanmasına karşı olan radikal EOKA güçleri vardı. Kıbrıs Türk Toplumunun içinde de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin oluşmasına ve taksimin yasaklanmasına karşı olan, üstelik dönemin Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Sayın Emin Dırvana’nın, “mercimek kafalılar” diye tanımladığı, katı TMT mensupları vardı. Makarios’un 30 Kasım 1963 tarihinde tek taraflı ilan ettiği o Anayasa Değişikliklerinin, bu kez plan temelinde, şiddet yolu ile gerçekleştirme yoluna girdiler. Darbeci anlayışla, KC Anayasası’nda tek taraflı düzenlemeler yaptılar. İki Topluma dayanan Kıbrıs Cumhuriyeti Ordusunu feshettiler. Yerine Kıbrıs Rum Milli Muhafız Ordusu kurdular. Ana Dili Yunanca olan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarına mecburi askerlik kuralı ge-tirdiler. Komutanı Kıbrıslı Türk olan Jandarmayı feshederken, Polis gücünde de Komutan Yardımcılığı görevini yapan Türk komutanı da ortadan kaldırdılar. Yani, KC’nin tüm Güvenlik Güçlerini Ana Dili Yu-nanca olan insanların hakimiyetine koydular. Bu gelişmelere bağlı olarak Türkiye Başbakanı Sayın İs-met İnönü; Kıbrıslı Türk Bakan, Milletvekilleri, kamu görevlileri ve güvenlik kuvvetlerinde yer alan Kıb-rıslı Türklerin görevleri başına gitmek isteği talebi yapılsın görüşünü, Kıbrıs Türk liderliğine iletti. Ama “Mercimek kafalı” keskin kesimlerin baskısı ile bu görüş reddedildi. Bu da darbeye hayat öpücüğü ol-du. Eğer Türk Bölgelerine KC Anayasası’nın 4. Maddesi ışığında, Türk ve KC Bayrakları birlikte çekilsey-di, darbecilerin ulaşmak istedikleri KC’yi gasp etme niyetleri darbe yerdi.
Şimdi Sayın Hristodulidis’e soralım. 1963 Kıbrıslı Türklerin isyanı ise bu tek taraflı Anayasa Değişikliğin ne denir? Darbe. Üstelik neden 1968 yılı itibarı ile Lübnan’da BM temelinde, o 13 Anayasa Değişikliği maddelerini temel alan, toplumlararası görüşmeler “isyancılarla” başladı? Günümüzde ise Sayın Hris-todulidis’in, dönem Başkanı olduğu AB’de; Kıbrıs Cumhuriyeti, 27 AB üyesi devlet arasında Anayasası hala askıda olan tek ülkedir. Bu gerçeği, “isyancı” tanımlaması örtebilir mi? Sayın Hristodulidis, BM Müzakere sürecini, Federal Çözümü darbelemek için, bir yandan düşmanlıkları beslemeye, öte ta-raftan da yaklaşan milletvekilliği seçimleri için popülist milliyetçilik temelinde, aşırı sağcı ELAM, EDEK, DİKO gibi destekçilerine destek olmayı. Ama Kıbrıs’ta Federal çözüme inanan liberaller, muhafazakar demokratlarla, sol barış güçlerine de iç siyasi hesaplarla Kıbrıs Sorunu üzerinden köstek olmak amacı da taşımaktadır. Netanyahu ile ahbaplığı da bunun için ilerletmektedir.
İsyan mı? Müzakereleri dinamitlemek mi?
Paylaş
Rıza Murat 1 Gün Önce
Sayın Soyer Federal Çözüme Hayır diyen KKTC Hükümeti de Federal Çözüm için bir Köstek değilmidir yani ! Yıllardir Adamia Çözüm gelmedi bu Kafa ve Zihniyetle Adamiza 50 yıl Sonra bile Çözüm gelmeyecektir ! Unutmamalıyız ki Kıbrıs’ta zamanın Kıbrıslı Türkler Aleyhine çalıştığıdır !