Crans - Montana çöküşünden sonra, Kıbrıs’ın iki tarafında, adım adım bir durum oluştu. Her iki tara-fın iktidar sahipleri, karşılıklı kriz yaratma yoluna girdiler. O krizlerin üzerinden de iç siyasete endeksli, “ötekine karşıtlık” temelinde Federal Çözüm tezine karşı, toplumlar içinde gerilim yaratmak oyunu geliştirdiler. Böylece bir krizden diğerine, ipi koparmadan geçme becerisini geliştirdiler. Bu iktidar sa-hiplerinin Güneyde Rum Toplumuna, Kuzeyde de Türk Toplumuna, karşı tarafın kötü ve haklı olanın kendileri olduğuna dair Elenin Elene, Türk’ün Türk’e propaganda yapmasına yarıyor.
Şimdi Mülkiyet krizi üzerinden, tutuklamalarla gelişen ve karşılıklı beslenen krizin yol açtığı gerilime bakalım. Bu olaylar üzerine Güneyde sınır kapıları kapatılsın eğilimi gelişiyor. Kuzeyde de kısasa kısas tutumu ile Güneyde ortaya çıkan bu eğilime destek olma gayreti boy veriyor. Çünkü yeni sınır kapıları açılması talebinin arttığı bu dönemde; Yeşil Hat Tüzüğü ile gelişen iki taraflı ticari, ekonomik, insani, sosyal ilişkilerin artmasından rahatsızlık duyanlar, karşılıklı gelişen Toplumsal Güveni sarsmak maksadı ile bu krizi kullanmaya kalktılar. Şimdi, Kuzeyde 5 Kıbrıslı Rum’un tutuklanması ve yargıya sevk edilme-leri üzerine, “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” Sayın Hristodulidis’in düzenlenen protesto mitin-ginde söylediklerine bakalım. Sayın Hristodulidis, bu insanların tutuklanmasına dönük olarak eleştiriler yaptı. Bu doğaldır. Ancak eleştirilerinde kullandığı dil çok ağır. Faşistlikten tutun, Kuzeydeki Yargı orga-nını aşağılamaya kadar varan, dili kullandı. Mülkiyet sorunu ile ilgili olarak temel aldığı nokta ise AİHM’in Demopullos kararı ile Kuzeydeki Taşınmaz Mal Komisyonunu sorunun aşılmasında bir ara çözüm merkezi olarak görme kararını sakatlamaktır. Ama yalnız bu da değildir. Aynı zamanda, AİHM, bu kararı alırken, mağduriyete uğradığına inanan Kıbrıslı Rumlara da başvuru yeri olarak KKTC Yargı organını işaret etti. İşte Sayın Hristodulidis, bu tutuklamaları fırsat bilerek, Kuzeydeki Yargı organın bağımsız ve evrensel hukuk normlarına bağlı bir kurum olmadığı mesajını, iç ve dış kamuoyuna verme yolunu tutu. Aynı zamanda şunu da Kıbrıslı Rumlara söyledi. Esas niyeti de bu.
Kuzeye geçmek isteyen Kıbrıslı Rumlara, “iki kere değil, dört kez düşünmeleri gerektiğini” ifade etti. Yani bu olayı korku büyütmeye dönük istismar ederek; sınır kapılarının kapanmasını isteyenlere ip attı. Peki o öyle yaptı da, Kuzeyin erkteki politikacıları ne yaptı? Sayın Hristodulidis’in, Kuzeyi faşist diye tanımlayan demecine tepki gösterdiler. Doğal ve haklı. Ama tepki göstermedikleri noktalar ise göster-diklerinden önemli ve anlamlı. Örneğin, Sayın Hristodulidis’in Kıbrıslı Rumlara dönük; “Kuzeye geçe-cekseniz iki kere değil, dört kere düşünün” sözüne; ne CB Sayın Tatar, ne de Başbakan Sayın Ünal Üstel ile cevap verme kuyruğuna giren Bakanlar gık demedi… Onun bu tanımlamasına dönük olarak, Kıbrıslı Rum insanlara, Kuzeye endişe duymadan gelmeleri, hukuk temelli güvende olduklarını ve Kuzeyde yaşayan insanların onlara saygı ve dostluk duygusu duyduklarını ifade etmediler. Kuzeydeki erk sahip-lerine şunu hatırlatmak isterim. Tarihimizin gurur verici sayfaları arasında olmayan Çakurmas davasını unutmayın. O günden sonra çok mesafe kaydettik. Dünyada yargımız saygı gören duruma geldi. Ev-rensel olarak konumumuz bu temelde önem kazandı. TMK konusunda sayısız ihmal ile BM zeminlerini terk etmenin yol açtığı sorunların sorgulanmasını yapmadan. “Kısasa Kısas” mantığı ile “çözümü, çö-zümsüzlükte” gören güçlerin, bir gerilimden diğerine, Kıbrıs’ın iki toplumunu sürükleme tutumuna cesaretle karşı çıkmalıyız.
Kriz yaratma uzmanları
Paylaş