banner564

Çalışanlar da kalacak

Akıncı, çözüm sonrasında nüfusun 220 bin ve 800 bin olarak sabitlenmesinin kesinlikle mümkün olmadığını açıkladı

Çalışanlar da kalacak
banner598
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 25 Eylül’de New York’ta Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile gerçekleştireceği 3’lü görüşme öncesinde TAK’ın sorularını yanıtladı.
Akıncı, müzakerelerde konuşulanın ne konfederasyon, ne üniter devlet olduğuna işaret ederek, hedefin federal çözüm olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Akıncı, olası bir çözümde nüfusun sabitlenmesinin kesinlikle söz konusu olmadığını belirterek, “Konuşulan oran, şu andaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum vatandaşları ile ilgilidir ve 220 bin ile 800 bin rakamlarının matematiksel ifadesidir” dedi.
Akıncı, “Vatandaş olmadan çalışma izni veya benzer yasal düzenlemeler çerçevesinde Kıbrıs’ta ikamet edenlerin durumu ne olacak, Kıbrıs’ta yaşamaya devam edebilecekler mi?” yönündeki soruya “Evet, çalışma ve ikamet izinleri ile yasal çerçevede AB üyesi birleşik federal Kıbrıs’taki hayatlarına devam edecekler. Kıbrıs’ın yeni ekonomisinin işgücüne olan ihtiyacının azalacağını gösteren hiçbir veri yok, hatta tam aksi bu ihtiyacın artacağı öngörülüyor" yanıtını verdi.

Kurucu devletlerde ast üst ilişkisi olmayacak
Olası çözüm sonrasında Kıbrıs Türk Kurucu Devleti ile Kıbrıs Rum Kurucu Devleti arasında bir ast-üst ilişkisi, bir hiyerarşi, bir üstünlük ilişkisi kesinlikle söz konusu olmayacağını kaydeden Akıncı, Kıbrıs’ın hem güneyinde hem de kuzeyinde şu an geçerli olan iki yapının da yeni koşullara göre geleceğe uzanacak şekilde dönüşeceklerini söyledi. Akıncı, “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti de, Kıbrıs Rum Kurucu Devleti de gökten zembille inmeyecek... KKTC, kim ne derse desin federal yeni yapılanmanın Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’ne evrilecektir” dedi.
TAK muhabirinin Akıncı’ya yönelttiği soru ve cevaplardan bazıları ise şu şekilde:

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, New York’ta 25 Eylül’de Anastasiadis ve BM Genel Sekreteri ile 3’lü bir zirve gerçekleştireceksiniz. Orada olacaklar ve dönüşteki süreçle ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?
 
Akıncı: Geldiğimiz aşamada New York’taki 3’lü zirvede ve orada yapacağım ikili temasların ardından, genel bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra hedef 5’li bir toplantıyı yaşama geçirmektir. Çünkü eğer uzlaşma istiyorsak, bunu geciktirmemenin ne kadar önemli olduğu artık anlaşılmıştır. Müzakere sürecinin ucu açık bir şekilde 2017’ye sarkmasının beraberinde getireceği riskleri defalarca vurguladım.
 İlk 4 başlıkta önemli gelişmeler sağlandığı bir gerçek olmakla birlikte, hala ayrılık notaları da vardır. Ancak henüz kapatılmamıştır denilen ve çok fazla sayıda oldukları Rum tarafında iddia edilen hususların pek çoğu, teknik konulardır.
 Siyasi konularla teknik konuları birbirine karıştırmamak önemlidir. Kurucu devlet anayasalarının ve federal yasaların yazımı gibi hususlar 2017’ye de sarkabilir... Ancak 2016 sonuna kadar siyasi çözümü sağlamak gerekmektedir ve bunu sağlamak için Kıbrıs Türk tarafı daha çok çalışma kararlılığı ve iradesine sahiptir.
 

Soru: Kurucu devletler arasında ve kurucu devletlerin federal hükümetle aralarında bir hiyerarşi, üstünlük ilişkisi söz konusu olacak mı?
 
Akıncı: Hayır, Kıbrıs Türk Kurucu Devleti ile Kıbrıs Rum Kurucu Devleti arasında bir ast-üst ilişkisi, bir hiyerarşi, bir üstünlük ilişkisi kesinlikle söz konusu olmayacağı gibi, federal hükümetle kurucu devletler arasında da böyle bir ilişki söz konusu olmayacaktır. Federal yapılanmaların temel karakteristiği budur.
 
Kurucu devletler, federal hükümetin anayasada belirlenen yetkilerinin dışındaki tüm alanlarda yetkili olacaktır. Kurucu devletlerle ilgili şu ana prensip de geçerli olacak;
 “Egemenliğin Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlardan eşit olarak neşet edeceği gerçeğine istinaden, kurucu devletler, aynı zamanda yetki alanlarının idari bölgelerini de teşkil eden toprakların da, federal hükümetten herhangi bir müdahale olmadan, kendilerine ait tüm yetkileri kullanarak işlevlerini tam olarak, geri döndürülemez bir şekilde ve münhasıran kullanıp yerine getirirler, kendi anayasaları altında kendi düzenlerini özgürce tesis ederler.”
 
Soru: Bu anlattıklarınız çok net ancak yine de sormak istiyorum; Konfederasyondan değil federasyondan söz ediyoruz değil mi?
 
Akıncı: Evet, müzakerelerde konuşulan ne konfederasyondur ne üniter devlettir, hedef federal çözümdür.
 

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs müzakere tarihinde hep kırmızı çizgilerden söz edildi. Size yöneltilen en büyük eleştirilerden biri de kırmızı çizgilerden söz etmemeniz. Özellikle toprak düzenlemeleri konusunda Güney Kıbrıs yöneticilerinden ‘Güzelyurt’un Kıbrıs Rum Kurucu Devleti’ne iadesi kırmızı çizgidir’ şeklinde açıklamalar yapılıyor. Bu kırmızı çizgi terminolojisi ile ilgili sizin değerlendirmeniz nedir?

 Akıncı: Elbette benim de bu anlaşmada çok önem verdiğim ve gerçekleşmesini her iki toplum için istediğim temel unsurlar vardır. Toplumların birbirine tahakküm edemeyeceği şekilde özgürlüğün, dönüşümlü başkanlık ve kararlara etkin katılımı içerecek şekilde siyasi eşitliğin ve her iki tarafın da endişelerini giderecek bir şekilde güvenlik ve garanti düzenlemesinin varlığı esastır. Bunları içermeyecek bir anlaşmayı referanduma götürmemiz söz konusu olmaz. Asıl olan bunları gerçekleştirecek akılcılığı her iki tarafın da gösterebilmesidir. Bunları kırmızı çizgi edebiyatı ile polemik malzemesi yapmaya gerek yoktur.
 Örneğin bir taraf ‘Güzelyurt’un verilmesi kırmızı çizgimizdir’ demeye başlarsa, diğer tarafa da ‘Güzelyurt’un verilmemesi kırmızı çizgimizdir’ deme hakkı otomatik olarak doğuyor. Bu yöntem bir çıkmaz sokaktır, yıllarca denenmiştir ve çözümsüzlüğe hizmet ettiği kanıtlanmıştır.
 Kıbrıs Tük halkı beni bu göreve, 48 yıldır tekrarlananları yinelemem için değil, çözüm odaklı siyaseti hayata geçirmem için seçti, yetkilendirip görevlendirdi. Benim misyonum adil, makul ve karşılıklı kabul edilebilir çözümdür, çözümsüzlük değil. Kuşkusuz bu, tek taraflı elde edilebilecek bir sonuç da değildir.
 
“Nüfusun sabitlenmesi söz konusu değil” 
 
Soru: Bir de Kıbrıs Türk nüfusunun sabitlenmesi meselesi var. Bunun antidemokratik, hatta ırkçı bir uygulama olduğu, bir toplumun nüfusunun sabitlenmesinin insan haklarına aykırı olduğu yönünde bolca açıklama ve köşe yazısı yayınlanıyor. Kıbrıslı Türk nüfusunun 220 bin ile ilanihaye sabitlenmesi gibi bir şey gerçekten söz konusu mu?

Akıncı: Konuşulan oran, şu andaki Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum vatandaşları ile ilgilidir ve 220 bin ile 800 bin rakamlarının matematiksel ifadesidir.
 Nüfusun sabitleneceği ve Kıbrıslı Türklerin eriyip yok olacağı yönündeki demeç ve köşe yazılarını gerçekten hayretle okuyorum. İnanılabilecek gibi değil. Ortada çok büyük bir çarpıtma, çok insafsız bir propaganda var.
 Nüfusun sabitlenmesi kesinlikle söz konusu değil. Burada gözetilen temel prensip, nüfusun hem Rum hem de Türk Kurucu Devletleri’nin nüfusunun suni bir şekilde, doğal nüfus artış hızının dışında maksatlı ve yapay olarak şişirilmemesidir. Bu hassasiyet zaten Kıbrıs Türk halkının da ortak hassasiyetidir. Kıbrıs Türk halkı bu topraklarda kendi kültür ve kimliğiyle güçlenerek güven içinde yaşamak istiyor.

KKTC İçişleri Bakanlığı Nüfus Kayıt Dairesi’nin resmi ve güncel verilerini alıp müzakere masasına öyle gittik. Sözlü ve tahmini olarak değil, yazılı ve resmi olarak. Ne zaman ve ne şekilde KKTC vatandaşı olursa olsun, KKTC İçişleri Bakanlığı Nüfus Kayıt Dairesi’nde kaydı olan, KKTC kimlik kartı olan her KKTC vatandaşı kökenine bakılmaksızın çözüm günü federal Kıbrıs vatandaşı olacak, otomatik olarak da AB vatandaşlığı haklarını elde edecektir.
 
Kıbrıs’ta ikamet edenlerin durumu…

Soru: Peki vatandaş olmadan çalışma izni veya benzer yasal düzenlemeler çerçevesinde Kıbrıs’ta ikamet edenlerin durumu ne olacak, Kıbrıs’ta yaşamaya devam edebilecekler mi?
 
Akıncı: Evet, çalışma ve ikamet izinleri ile yasal çerçevede AB üyesi birleşik federal Kıbrıs’taki hayatlarına devam edecekler. Kıbrıs’ın yeni ekonomisinin işgücüne olan ihtiyacının azalacağını gösteren hiçbir veri yok, hatta tam aksi bu ihtiyacın artacağı öngörülüyor.

Garantiler konusu

Soru: Peki henüz sadece fikir alışverişi düzeyinde konuşulduğunu bildiğimiz güvenlik ve garantiler konusunda durum nedir? Rum tarafı tek bir Türk askeri kalmasın derken, Kıbrıs Türk tarafı güvenliğini Türkiye’de gördüğünü söylüyor. Bu konuda bir çıkış formülü mümkün olabilecek mi?

Akıncı: Eğer ezberlenmiş klişeler yerine, günün gerçeklerini temel alan, geçmişteki deneyimleri yok saymayan makul ve gerçekçi bir yaklaşım benimsenirse, üstesinden gelinemeyecek hiçbir konu yoktur. Buna garanti ve güvenlik de dahildir.
 Garanti ve güvenlikle ilgili nihai karar son tahlilde beşli veya Bürgenstock tipi bir nihai toplantıda varılacak uzlaşmayla halledilecektir. İki toplumun bir uluslararası antlaşmayı tek başlarına değiştirmeleri mümkün değildir. Bunu unutmamak lazım.
 Kıbrıs Türk halkı güvenliğini Türkiye’nin garantisinde görüyor. Sarih çoğunluğun düşünce ve algısı budur. Ortada bir risk algısı olduğuna göre, bu riskin gerçekleşmemesi için caydırıcı bir düzenlemenin olması, kurulacak yeni yapının güvenli bir şekilde devamı için gereklidir.

Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2016, 04:01
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner473