Röportaj:Çiğdem AYDIN

   Sağlık Bakanı Faiz Sucuoğlu’nun eşi Ece Sucuoğlu, Diyalog’un yeni yazı dizisinin ilk konuğu oldu. Öğrencilerine Martin Luther King’in sözlerini okuyarak, herşeyin mükemmeli için büyük uğraş veren bir öğretmen...

   Eşinin siyasetçi olması bir tarafa; ülke gerçeklerini somut örneklerle ortaya koyarak, kendi düşüncelerini aktarıyor, hetta yol gösterici tavsiyelerde bulunuyor...

   İşte Ece Sucuoğlu’na sorularımız ve yanıtları:

   Soru:Size göre KKTC ‘nin en büyük sorunu nedir? Çözümü nasıl olur?

   Yanıt:KKTC’nin en büyük sorunu nedir diye bir soru sorabilmeniz için her şeyin mükemmel olduğu bir ülkede en büyük sorunun ne olduğunu belirleyebilmek aklıma gelmektedir. Oysa ülkemizde her alanda o kadar çok sorun var ki bunların içinden en büyüğü; göreceli bir tanımlama olur. Örneğin ticaret yapan için ambargolardır, çözüm isteyen için Kıbrıs Sorunudur, trafiktekiler için can güvenliğidir, hayvancı, çiftçi için kuraklıktır, dar gelirli için  geçim sıkıntısıdır, turizmci için ulaşımdır, duyarlı insan için çevre kirliliğidir, devlet dairesinde işi olan için bürokrasinin hantallığıdır, üniversite eğitimini bitirmiş pırıl pırıl gençler için işsizliktir. Yani herkesin derdi neyse en büyük sorun odur. Eskilerin dediği gibi “Ağrın nerdeyse, canın ordadır”.

Soru:Trafik konusunda ne düşünüyorsunuz?

   Yanıt: Trafik konusunda çok karamsar ve üzgünüm. Bana göre trafik bir ülkenin kültür düzeyini yansıtan en canlı unsurdur.  Bir ülkedeki trafik işleyişine bakarak o ülkeyle ilgili ilk izlenimleri elde ederiz. O izlenimlerden yaşanan ülkede kurallara uyulup uyulmadığını, insanların birbirine saygı gösterip göstermediğini , devletin yaptırım gücünün ne olduğunu  çok iyi analiz edebiliriz. Trafiğin düzenli olabilmesi için kurallara uyma zorunluluğu yanında saygı da çok önemlidir. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde kurallara uyma da yok saygı da yok. Mesela araba kullanırken cep telefonu kullanmak, mesajlaşmak bile bugün çok yaygın ve bir çok kazaya sebebiyet vermekte. İnsanımız bunu düşünemeyecek kadar kör ve bencil davranmaktadır. Hem kendine hem de başkalarına zarar vermektedir.Trafik kazalarında kaybettiğimiz, tanıdığım veya tanımadığım tüm insanlar için çok üzülüyorum. Çünkü biliyorum ki kaza bir tarafın bencilliğinden, dikkatsizliğinden ve saygısızlığından olmuştur.

Her sürücü trafiğe çıktığı anda  “Dikkatli olmazsam ya ölebilirim ya da öldürebilirim” diyebilmeli ve ona göre araç kullanmalıdır. Özellikle yaz dönemi sıcak ve bunaltıcı havaların etkisiyle trafikteki sabrımız ve dikkatimiz azaldığından dolayı daha da özen göstermeliyiz.Bir de ülkeye yeni gelen turistlere,  öğrencilere özellikle de trafik akışının ters yönde olduğu ülkelerden gelenlere araba kiralanması konusunda daha hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum .

Dikkat edilmezse Sicilya oluruz

   Soru: Son yıllarda adli suçlarda  büyük artışlar var. Bunlar sizi rahatsız ediyor mu?. Sizce neler yapılmalı?Suç ve suçluları önlemek için neler yapılabilir?

   Yanıt: Ülkemizde son yıllarda adli suçların arttığı maalesef doğru. Ben yerel gazete okumaya başladığım zaman doğrudan kaç tane adli vaka var onu sayıyorum. Gazetelerden haber değil adli vaka okuyoruz.  Bunlar çok üzücü; bir yerlerde zafiyet var o kesin bunu ortaya çıkartmak lazım.  Cezai yaptırımların  ağırlaştırılması, sınır dışı konusunda tereddüt yaşanmaması  gerektiğine inanıyorum. Aksi  taktirde birkaç yıl sonra  Sicilya adası gibi anılmaya başlayacağız.

   Soru:Yediğiniz Sebzelerden, aldığınız etlerden, tavuklardan, kısaca gıda güvenliği ne kadar eminsiniz? Güvenerek tüketebiliyor musunuz?

   Yanıt: Gıda güvenliği konusunda çok rahat ve emin değilim. Çünkü devlet organları denetimler konusunda üzerine düşeni yerine getirse de üretici, yetiştirici, ithalatçı vicdan sahibi değilse gıda güvenliğinden söz edemeyiz. Eğer bir ülkede çalışan, üreten , hizmet veren her birey işinin en iyisini yapma idealinde olursa ve ben de vatandaş olarak bundan emin olursam o zaman rahat olurum.  Ama nasıl kolay para kazanırımdan yola çıkılırsa hiçbir şeyden emin olamazsınız. Çok sevdiğim bir söz vardır ve bunu her yıl öğrencilerime bir ders saati ayırarak açıklamaya çalışırım. 

   Onlara Martin Luther King’in sözlerini aktarıyorum.Şöyle ki:

 “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.”

Yani herkes yaptığı işi en iyi şekilde yaparsa  o ülkede sorunu arar ama bulamazsınız.

Eski parkları da arar olduk

   Soru: Çocukların gençlerin gidebileceği sosyalleşebilecekleri aileleriyle vakit geçirebilecekleri parklar , luna parklar veya benzeri alan ve tesislerimiz KKTC ne yazık ki yok bu durumdan rahatsız oluyor musunuz? Bu kapsamda sizce neler yapılabilir?

   Yanıt: Eğer hiç ülke dışına çıkmamış olsaydım bizim ülkemizde de park vardır derdim. Ancak kızımın üniversitede olduğu yıllarda çok sık  Londra’da bulunma fırsatım oldu. Vaktimin çoğunu hayran olduğum  parklarda geçirdim. Ve hep neden bizde de yok diye  hayıflandım. Hatta açık söyleyeyim kıskandım  ama daha da açık söyleyeyim çok üzüldüm. Bunun için kendime göre çözüm önerileri getirdim. İlgili kişilere söylediğim zaman fikrimin çok güzel olduğunu ancak arazilerin buna uygun olmadığı cevabını aldım.  Son çare olarak “Türkiye’den su geldi  artık  şu şehir parkını bir hayata geçirsek” dedim daha bir cevap alamadım; en azından “Olmaz” demediler.Benim çocukluğumda Akar Gazinosu Parkı vardı. Şimdiki Levent  Kolejinin önü. Yazın akşamüzeri  annelerimiz bizi hazırlar, kendileri de giyinir süslenir oraya giderdik.  Yanılmıyorsam dört salıncak, bir kaydırak bir de tahtaravalli  vardı. Aileler yastıklı tahta koltuklarda oturur soğuk bir şeyler içer  biz çocuklar da oynardık. Daha sonra oraya küçük  kümesler halinde bir de hayvanat bahçesi yapılmıştı.  Çocukluğumun en güzel hatıralarından biridir.