banner564

Türkiye Başbakanı Erdoğan: “Kıbrıs’ta eşitliğe dayalı çözüm istiyoruz”

AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye olarak Kıbrıs'ta iki halkın siyasi eşitliğine ve karşılıklı mutabakata dayalı siyasi bir çözüm istiyoruz. Bu konuda her zaman bir adım önde olma anlayışımızı muhafaza ediyoruz. Kıbrıs'ta çözüm için gerekli olan Rum tarafının göstereceği siyasi iradedir. Uluslararası toplumdan beklentimiz Rum tarafına bu yöndeki mesajları güçlü ve kararlı biçimde vermeleridir" dedi.

Türkiye Başbakanı Erdoğan: “Kıbrıs’ta eşitliğe dayalı çözüm istiyoruz”
banner598

 “Her zaman bir adım önde olma anlayışımızı muhafaza ediyoruz”

“Kıbrıs'ta çözüm için gerekli olan rum tarafının göstereceği siyasi iradedir. uluslararası toplumdan beklentimiz rum tarafına bu yöndeki mesajları güçlü ve kararlı biçimde vermeleridir"

"Bizim, ortadoğu'daki bu terör örgütlerine destek verdiğimizi söylemek, tüm hayallerin ötesinde bir şey. ve bu insafsızlıktır. el kaide gibi ışid gibi nusra gibi bu tür örgütlere destek verdiğimiz... böyle bir şey söz konusu değil"

Ankara, 16 Temmuz 14 (T.A.K.): AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye olarak Kıbrıs'ta iki halkın siyasi eşitliğine ve karşılıklı mutabakata dayalı siyasi bir çözüm istiyoruz. Bu konuda her zaman bir adım önde olma anlayışımızı muhafaza ediyoruz. Kıbrıs'ta çözüm için gerekli olan Rum tarafının göstereceği siyasi iradedir. Uluslararası toplumdan beklentimiz Rum tarafına bu yöndeki mesajları güçlü ve kararlı biçimde vermeleridir" dedi.

Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı 7. Geleneksel Büyükelçiler İftarı'nda, geçmişten alınan acı dersler ışığında tarafların aralarındaki sorunları itidal ve sağduyuyla çözmelerinde yarar gördüklerini söyledi.

"Rum tarafına mesajlar güçlü verilmeli"

"Türk vatandaşlarına Şengen bölgesine vizesiz seyahat getirmesi öngörülen vize serbestisi diyaloğu süreci başarıyla sonuçlandığı takdirde, bu etkiyi yapabilir, meydana getirebilir" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ay dönem başkanlığını devralan İtalya'dan beklentimiz şu: Yeni fasılların müzakereye açılmasıyla katılım sürecimize ivme kazandırılmasıdır. Tam üyelik sürecimizin kendi parametreleri içinde yürütülmesi ve siyasi mülahazalarla karşımıza çıkarılan engellere bir son verilmesi gerekiyor. Bu çerçevede akla ilk gelen konu şüphesiz Kıbrıs meselesidir. Türkiye olarak Kıbrıs'ta iki halkın siyasi eşitliğine ve karşılıklı mutabakata dayalı siyasi bir çözüm istiyoruz. Bu konuda her zaman bir adım önde olma anlayışımızı muhafaza ediyoruz. Kıbrıs'ta çözüm için gerekli olan Rum tarafının göstereceği siyasi iradedir. Uluslararası toplumdan beklentimiz Rum tarafına bu yöndeki mesajları güçlü ve kararlı biçimde vermeleridir."

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyükelçileriyle 24 Haziran'da bir araya geldiğini hatırlatan Erdoğan, son 12 yıl içinde hükümetin pek çok alanda reform yaptığını belirtti.

“Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz”

Tırmanan şiddet olaylarının, Filistinliler arasında uzlaşma konusunda sağlanan mutabakatı gölgede bırakmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Ben şimdi düşünüyorum, yoksa Hamas ile El Fetih'in kurmuş olduğu ulusal mutabakat hükümeti mi İsrail'i rahatsız etti? Bunu mu acaba bozmaya çalışıyor? Çünkü biz bunun oluşumunda çaba harcadık. Filistin ulusal birlik hükümetine, uluslararası toplum ihtiyaç duyduğu desteği mutlaka sağlamalıdır" diye konuştu.

"Biz Türkiye olarak bağımsız ve egemen bir devlete sahip olma mücadelesinde kardeş Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz" diyen Erdoğan, şunları belirtti:

"Başta Amerika olmak üzere, hep bize şu söylenmiştir: İki devletli bir Filistin. İsrail, öbür tarafta Filistin. Nerede peki samimiyet? Bize bunu söylediniz. Bizler bunun içinde çabalar sarf ettik. Peki ne oluyor? Bölgede iki devletli çözüm vizyonu temelinde adaletin ve barışın destekçisi olma politikamızı biz yine de sürdüreceğiz."

Güneyde istikrarsızlık unsurları çoğalırken, kuzeyde, komşu ve stratejik ortak Ukrayna'da son 6 aydır etkisi bölgenin ötesine yayılan önemli gelişmelerin yaşandığını belirten Erdoğan, Ukrayna'daki krizin Karadeniz havzası başta olmak üzere, bölgenin güvenlik, huzur ve istikrarını olumsuz etkilediğini kaydetti.

"Kırım Türkleri en büyük zararı gördü"

Türkiye'nin, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün, egemenliğinin ve siyasi birliğinin korunmasını, soruna uluslararası hukuk temelinde diplomatik yollar kullanılarak siyasi çözüm bulunmasını savunduğunu bildiren Erdoğan, Ukrayna ile Rusya arasında doğrudan diyaloğun sağlanması ve idamesi için kendisinin ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yoğun çaba gösterdiğini anlattı.

İki ülkeyi de stratejik seviyede ilişkilere sahip bir ülke olarak soruna sürdürülebilir bir çözüm bulunması noktasında ikna etmeye çalıştıklarını aktaran Erdoğan, bu arzusunun devam ettiğini dile getirdi.

Ukrayna krizinin en önemli yönlerinden birini de Kırım Türklerinin güvenliğiyle hak ve çıkarlarının genişletilerek güvenceye kavuşturulması olduğunu ifade eden Erdoğan, Kırım Türklerinin, talep ve beklentileri bugüne kadar hep demokratik yöntemlerle ve barışçıl bir şekilde dile getirdiğini, buna rağmen Kırım'ın ilhakından en büyük zararı gördüğünü kaydetti.

Erdoğan, taraflardan Kırım Türklerinin güvenliği ve refahı için gerekli adımları atmayı beklediklerini vurguladı.

"Reformlarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz"

Avrupa Birliği'ne katılım müzakereleri sürdüren bir ülke olarak, ortak değerler temelinde tüm Avrupa'ya yayılan bir barış ve refah bölgesi oluşturulması idealine paylaştıklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Birliğin geleceğine dair süren ve yakından izlediğimiz tartışmaların bu idealin başarıyla devam ettirilmesine katkı sağlayacak yönde şekillenmesini umut ediyoruz. Ancak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortaya çıkan tablo, aşırılık yanlılarının, birlik içinde güçlenme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Avrupa projesinin temelleriyle çelişen bu tehlikeli gidişatı dikkate almamak, bugüne kadar edinilen kazanımların tehlikeye atılmasına göz yummak anlamına gelecektir. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği, ırkçılık ve medeniyetler çatışması tezlerine sadece bölgesel değil, küresel düzeyde de anlamlı bir cevap teşkil edecektir. Tam üyeliği müzakere eden aday ülke olarak birlik içindeki bu tartışmalara katkı sağlamaya hazırız. Bu amaçla 2014 yılını, yani bu yılı Avrupa Birliği Yılı ilan ettik. Reformlarımızı kararlılıkla sürdürerek, üzerimize düşeni yerine getirmeye devam edeceğiz."

Kamuoyunda, Avrupa Birliğine karşı, Türkiye'ye yönelik objektif olmayan tavırdan dolayı bir güvensizlik hissinin oluşmaya başladığını dile getiren Erdoğan, bunun aşılması için, oyun değiştirici etkiye sahip bazı gelişmelere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

"Mafyayı, çeteyi biz çökerttik"

Demokrasinin standartlarını daha ileri düzeye taşıdıklarını, demokrasinin önündeki engelleri de cesaretle kaldırdıklarını anlatan Erdoğan, "Buna 79 yıllık Cumhuriyet, bizden önce, o dönemde kimse teşebbüs edemedi. Olayı 59'dan itibaren alırsak 59'dan bu yana da ne yazık ki Avrupa Birliği ile ilişkilerin müzakere süreci öncesi, müzakere süreci sonrası kimse bu adımı bizim dışımızda atamadı. Bu adımları biz attık" diye konuştu.

Milli irade üzerindeki vesayetlerle ciddi mücadele ettiklerini, bundan başarıyla çıktıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bir başka mücadeleyi de yıllar boyunca devlet içinde yapılanmış çetelere karşı verdik. Demokrasiyi, reformları ve milli iradeyi engelleyen çetelere karşı cesaretle ve hukuk içinde bir mücadele yürüttük. Bunda da başarılı olduk. Mafyayı bu ülkede biz çökerttik. Çeteleri bu ülkede biz çökerttik. Bunu başardığımız içindir ki halkımız 12 yıldır partimizi iktidarda tutuyor ve yükselen bir ivmeyle oyunu bize veriyor. Son dönemde uluslararası ayağı da olan bir başka çete gündemimizi meşgul etti. Son 40 yıl içinde oluşmuş, faaliyetlerini çok büyük bir gizlilik içinde yürütmüş, lideri de Pensilvanya'da bulunan bu çete devlet kurumlarına sızarak iç ve dış politikamızı etki altına almaya, hatta çok açık bir yargı darbesi gerçekleştirmeye yeltendi."

Dünya tarihinin, gizli örgütlere yabancı olmadığını ifade eden Erdoğan, tarihte son derece gizli biçimde örgütlenen ve ülkeleri içerinden çürütmeye çalışan yapılanmaların hep olduğunu söyledi.

"Kararlı bir şekilde mücadeleyi sürdüreceğiz"

"Pensilvanya örgütü adını verdiğimiz bu yapılanma dünyanın birçok ülkesinde, faaliyet gösteriyor" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Faaliyetlerini eğitim ve insani yardım görüntüsü altında sürdüren bu örgüt, gerek Türkiye'de gerek faaliyet gösterdiği kimi ülkelerde, devlet ve siyaset üzerinde etkili olma hedefini güdüyor. Bu konuda gerçekten biz de aldandık. Bunu da açıkça itiraf ediyorum. Bu bir özeleştiridir. Örgütün gizli dinleme ve takipler yaptığı, elde ettiği ses ve görüntü kayıtların şantaj için kullandığı tüm belgeleriyle ortaya çıkarıldı. Örgütün gizliliği ve takındığı maske nedeniyle maalesef hükümetimiz de aldatıldı. Bu örgütün eğitim ve insani yardım faaliyetine gereken desteği veriyorduk. Ancak hedeflerin ve niyetlerin değişmesi, maskelerin düşmesi nedeniyle içeride ve dışarıda tüm desteğimizi kestik. Şu anda demokrasi ve hukuk çerçevesinde örgütle mücadelemiz yoğun şekilde sürüyor. Emniyet ve yargıda son derece tehlikeli bir boyuta ulaşmış olan bu yapılanmayı süratle tasfiye ediyoruz. Hatırlatmak isterim ki: örgütün uluslararası istihbarat örgütleriyle de işbirliği bulunuyor. Buna ilişkin de somut deliller ortaya çıktı, çıkıyor. Bu tehlikeli örgüt karşısında tüm ülkelerin dikkatli ve hassas olmaları gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum."

Gerek bu örgütle gerek birtakım başka çevrelerle Türkiye ile ilgili son aylarda kirli bir kampanyanın yürütüldüğünü bildiren Erdoğan, "Ülkemizin güvenliğini tehdit eden bu unsurlara karşı, bu can bu tende olduğu sürece ben ve arkadaşlarım kararlı bir şekilde mücadeleyi sürdüreceğiz" dedi.

"Tırları hukuksuzca aradılar"

Türkiye'nin Ortadoğu'daki terör örgütlerine destek verdiği algısının, son derece art niyetli ve sistemli olarak yürütüldüğünü ifade eden Erdoğan, şunları belirtti:

"Bunu yürütenler arasında da bu örgüt var. Bizim, Ortadoğu'daki bu terör örgütlerine destek verdiğimizi söylemek, tüm hayallerin ötesinde bir şey. Ve bu insafsızlıktır. El Kaide gibi IŞİD gibi Nusra gibi bu tür örgütlere destek verdiğimiz... Böyle bir şey söz konusu değil. Ortadoğu'yu çok iyi tanımayanlar nezdinde bu algı operasyonlarının zaman zaman etkili olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Örneğin, bizi aynı anda hem El Kaide'ye destek veren, hem IŞİD'e destek veren, hem İrancılık yapan bir hükümet gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu nasıl bir şey? Hepsi birbiriyle çelişkili. Bölgeyi tanıyanlar bilirler ki bu üç taraf birbiriyle taban tabana zıttır. Ve aynı anda her üç tarafı da desteklediğimizi iddia etmek komik ötesidir.

Pensilvanya örgütünün yargı ve güvenlik içindeki uzantıları Türkiye'nin Milli İstihbarat Teşkilatına karşı hukuksuz bir operasyon yaptılar. Suriye'ye yardım amacıyla giden tırlarımızı zor kullanarak durdurdular. Tırları hukuksuzca aradılar ve bu operasyon üzerinden Türkiye'yi teröre destek veren ülke gibi göstermek istediler. Terörden çok çekmiş, teröre ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak ne bölgemizde ne de yeryüzünde hiçbir terör örgütüne desteğimiz söz konusu olamaz, müsamahamız söz konusu olamaz. Bu konularda yapılan algı operasyonlarına karşı dost ve kardeş ülkelerin hassas ve dikkatli olmalarını özellikle rica ediyorum."

"Hiç kimsenin şüphesi olmasın"

Erdoğan, 10 Ağustos'ta Türkiye tarihinde bir ilk yaşanacağını ve cumhurbaşkanının 2007 yapılan düzenleme sayesinde ilk kez halkın doğrudan oyları ile seçileceğini anlatarak şöyle devam etti:

"Bu seçim, aynı zamanda Türkiye'nin demokrasi yürüyüşünde de bir milat olacak. AK Parti Grubu'ndaki milletvekilleri, şahsımı bu seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olarak belirlediler. Eğer 10 Ağustos'ta, milletim takdir eder de seçilirsem, 12 yıldır sürdürdüğüm başbakanlık görevimi devredecek ve cumhurbaşkanı olarak ülkeme, milletime hizmet edeceğim. Türkiye, seçilmiş bir başbakan ve seçilmiş bir cumhurbaşkanı deneyimini ilk kez yaşayacak."

Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin vizyon belgesini açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, "Seçilmem durumunda, demokrasinin, ekonominin, toplumsal barışın ve dış politikamızın güç kazanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hem içeride hem bölgesinde ve dünyada barışı, adaleti, dayanışmayı, en güçlü şekilde savunmaya devam edecektir" diye konuştu.

"Her fırsatta bir araya geleceğiz"

Daha önce ramazan aylarında veya başka vesilelerle başbakan olarak büyükelçiler ile defalarca bir araya geldiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde milletim, bana görevi tevdi ederse bu başbakan sıfatımla sizlerle belki de son birlikteliğimiz olacak ancak seçilmem durumunda Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olarak da her fırsatta bir araya gelecek, bölgesel, küresel meseleleri, ülkelerimiz arasındaki konuları, ele almaya devam edeceğiz. Başbakan olarak sizlerle ve ülkelerinizle hep iyi ilişkiler kurmanın, işbirliği ve dayanışmayı artırmanın mücadelesini verdim. İnşallah yeni süreçte de bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürecek, ilişkilerimizi, işbirliğimizi daha ileri seviyelere taşıyacağız. Bir veda ama aynı zamanda yeni bir başlangıç olabilecek bu buluşma vesilesiyle her birinize işbirliğiniz, katkılarınız için teşekkür ediyorum. Soframıza misafir olduğunuz, ramazan hissiyatımızı bizimle paylaştığınız için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Ülkenize ve halklarınıza en kalbi selamlarımı iletmenizi sizlerden rica ediyor, yeniden kavuşmak, yeniden buluşmak umuduyla her birinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum."

Başbakan Erdoğan, AK Parti genel merkezindeki geleneksel büyükelçiler İftarında, Vatikan'ın Ankara Büyükelçisi ve Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nebil Maruf'un arasında oturdu. Yemekte büyükelçilere hurma, peynir, zeytin, bal, tereyağından oluşan iftariyelik ile Siirt pırtıke çorbası, salata, Siirt dolması, kitel, mantar soslu bonfile, Siirt usulü perde pilavı, güllaç ve Osmanlı şerbeti ikram edildi.

Güncelleme Tarihi: 16 Temmuz 2014, 11:22
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473