Diyalog Gazetesi
2015-04-10 08:54:44

Arayış

10 Nisan 2015, 08:54

“Evrende ne varsa, dışarıda değil, sende. Her ne arayacaksan, ara onu kendinde.”
Bilenler vardır eminim. Mevlana’nın sözleri bunlar. Mevlana 1200 lü yıllarda yaşadığına göre, o dönemde söylenmiş. Niçin söylenmiş, kimler için söylenmiş bilmesem de, günümüz şartlarına ne kadar uyduğunu görebiliyorum.
Sözün içeriğini anlamaya çalıştığımızda, bazı kesimler buna tasavvuf diyor ve korkuyor, hatta uzak duruyor. En basit örneği; “Bunlar derin mevzular, ayaküstü konuşulmaz.” diyor ve erteliyor. Bazı kesimler ise bunu yaşam felsefesi haline getirip huzura yelken açıyor.
Tabii ben işin tasavvuf kısmında değilim. Öyle derin düşüncelere de girmeye niyetim yok. Bize gereken neyse alıp yoluma devam edeceğim.
Arayış… İnsanlığın başlangıcından beri olagelen bir yaşam tarzı bizim için. Sürekli daha iyiyi, daha fazlayı, daha mükemmeli aramışızdır. Bulduk mu? Yok! Aramalarımız tüm hızıyla devam ediyor. 
Paramız olur, daha çok olsun isteriz. Evimiz olur, villamız da olsun isteriz. Son model araba alırız, yenisi çıkınca diğerini satıp onu almak isteriz. İsteklerimiz hiç bitmez, her zaman bir yenisini listemize ekleriz. Aslında bu bizim mütevazi sayılabilecek haytımızdan bir örnek. Ya sanatçılara ne demeli?
Malumunuz, geçen günlerde Kayahan’ı kaybettik. Sanat adına büyük bir değerdi O bizim için. Birçoğumuz onun şarkılarıyla büyüdük. O ise sanat hayatı boyunca çile çekip durdu. İki defa üstüste kanser hastalığına yakalandı ve gösterdiği büyük çabalar sonucu mücadeleden galip ayrıldı. Ama o amansız hastalık bir kez daha çaldı kapısını. Bu defa aldı götürdü, kurtaramadık.
Neden? Üç kez üstüste aynı hastalık, neden? Sadece Kayahan mı? Daha birçok sanatçının kapısında bekleyen dram.
Oysa biz onları nasıl görüyoruz; lüks yaşam, bol para, yeme-içme, eğlence, gezme-tozma… Fakat ortaya çıkan manzaralara bakılırsa, durum hiç de sandığımız gibi değil. Kimi paranın esiri, kimi madde bağımlısı, kimi eğlence düşkünü, kimi sosyal facia.
Hadi hep beraber düşünelim şimdi. Nedir buna sebep olan şey?
Tek kelime : Arayış!
Ama yanlış yerde arıyorlar.
Aradıkları şey, Beyoğlu’nun arka sokaklarında değil, bir tomar para karşılığında değil, son model arabanın deri koltuklarında, eğlence mekanlarının kalabalık ortamlarında hiç değil.
Biz de tutmuş bu hayatlara imreniyoruz. Hatta işi iyice ilerletip, başlıyoruz biz de aramaya. Oysa ki, Taksim Meydanı’nın tam ortasında kalabalığın içinde yalnız olmak ne ise, böyle ışıltılı bir hayatın içinde başrol oynamak da o. 
Sanki biz aramıyoruz. Biz de çok şey arıyoruz bu hayatın içinde. Bazen bir dumanın ucunda, bazen bir şişenin dibinde, bazen kalabalıklar içinde, geldiğimiz her yol ayrımında, vardığımız her durağın başında…
Ama yanlış yerde arıyoruz…
Aradığımız her şey, sorduğumuz her sorunun cevabı, yürümemiz gereken her yol, dinlediğimiz her hikayenin sonu bizde, kendimizde…
Hiç kendinize soru sorduğunuz oldu mu? “Ben niçin böyleyim?” dediniz mi hiç kendinize? Olmadı değil mi? Çünkü biz bu soruyu bile başkalarına sorduk ve cevap bekledik. Cevap verince de birileri ağzımız açık dinleyip sevindik. Teselli ettik kendimizi, yalanlarla mutlu ettik.
Oysa evrenin hakimi olan biz, niye aynanın karşısına geçip bu soruları kendimize sormayı denemeyiz? Birilerinden medet umar, arayışlara girmeyi seçeriz.
Kainatın bütün şifresi biziz. Her şey bizim hayatta kalabilmemiz için yaratılmış. Bize açılan her kapının anahtarı da biziz. 
Mevlana’nın sözleriyle başlayan yazımı Yunus Emre ile bitirmek istiyorum:
“Bir ben vardır bende benden içeri.”
Hadi dönelim artık kendimize, uyandıralım içeridekileri. Tutalım elinden kendimizin, yürüyelim ileri…
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.