Diyalog Gazetesi
2015-06-12 08:49:09

Efendi ol!

12 Haziran 2015, 08:49

“Sen kendini köle hissettiğin sürece, karşındaki her kimse, kendini bir kral olarak görecektir. Kral sen ol!”
Okumaya başladığım yeni bir kitabın içime dokunan birkaç cümlesiydi bunlar. Sahi siz kitap okuyor musunuz? Büyük ihtimalle cevap şu:
Pek fırsat bulamıyorum…
Ama çocuğumuza gelince kitap okusun diye elimizden geleni yaparız değil mi? Onun okuması bize bağlı oysa. Çocuk küçükken gördüğünü yaparmış, büyüyünce de doğru bildiğini… O zaman bundan sonra evde bütün aile kitap okuma zamanları düzenlemeye ne dersiniz? Hiç fena olmaz değil mi? 
Bilgilenmek, gelişmek, kendini geliştirmek için en önemli araçtır kitap. Kitap kültürün ne kadar genişse emin ol, etrafın da o kadar kalabalıktır. Niçin mi? Çok farklı kişilerle çok farklı konuları tartışabilirsin de ondan. 
Bugünlerde birbirimizle konuşacak bir şey bulamamamız ondan değil mi? Aileler birbirini ziyaret etmeyi çoktan bıraktı. Çoğu kimse yan komşusunu tanımıyor. Tanısa bile kapısına uğramıyor. Niye? Konuşacak bir şey yok da ondan. 
Oysa kendini geliştirmek için okunan her kitap, tartışılacak bir konu, tartışacak bir kişi demek değil mi?
Gelelim yukarıdaki söze. “Ben de okumasaydım elimdeki kitabı, size yazacak yeni bir konu bulamayacaktım.” deyip başlıyorum bu haftaki yazıma…
Köleleştik. Kendi kendimizi köleleştirdik. Kendi kendimize köle muamelesi yapıyoruz. Koyun misali, sürü olarak güdülüyoruz. Hem de bu yeni bir şey değil. Yıllardır bu böyle. Birileri bir senaryo yazmış, başrolde kendileri ve biz kendini oyunun kahramanı zanneden zavallılar, önceden belirlenmiş sonumuza doğru ilerliyoruz. 
Kim ne derse onu yapıyor, kim nereye gitmemizi isterse oraya gidiyoruz. Köle tacirlerinin elinde bize verilecek yeni direktifleri bekliyoruz. 
Gözümüzün önünde olan savaşları izliyoruz. Ekonomik durumun iniş-çıkışlarıyla inliyoruz. Yıllardır barış hikayeleri dinliyoruz. Elimizden ekmeğimizi alıyorlar siniyoruz. Hak, özgürlük elden gidiyor, çaresiz bekliyoruz. 
Neden olabilir bu durum? Çünkü kendimizi köle gibi hissediyoruz. Onların bize söylemeleri yetmezmiş gibi biz de artık köle olduğumuza inanıyoruz.
Ama artık yeter… Silkinme zamanı geldi. Çünkü biz olduğumuz sürece bu dünya var. Biz varolduğumuz sürece bu dünya dönecek. Gerçek değerimizi öğrenmenin zamanı geldi de geçiyor. Biz dünyanın merkezi değil miyiz?
Biz hepimiz aslında başlı başına bir dünyayız ve bu dünya bizim etrafımızda dönüyor. Dünya insana değil, insan kendi dünyasına yön vermeli. Biz düşündüğümüz sürece dünyamız oluşur, düşüncelerimizle dünyamız büyür, gelişir. 
Etrafına bir bak şimdi. Nelerden şikayetçi olduğunu bir gör. Neleri zorla yaptığını anla. Sonra “Dur!” de. Onları hayatından çıkar ve yoluna devam et. 
Yeni bir ev almak istiyorsun ama döviz çok fırlamış, şikayet etme. Dua et olması için ve en uygun zamanı bekle. 
Yeni yönetimler, yeni idareler geliyor başına, hoşnut değilsin. Sızlanmayı bırak, devam et yoluna ama bir daha da aynı yanlışa düşme. 
Her gün aynı yoldan işine gitmeyi deniyor ve geç kalıyorsun. Hem bu kadar ısrarcı olup hem de trafik tıkandığında küfür etme. Değiştirebiliyorsan değiştir yolunu, olmuyorsa tevekkül et, kendini boşuna harap etme.
Eğer birşeyler sürekli üstüne geliyorsa belki sen ters yönde gidiyorsundur, terk et o yolu, geri dön, burnunun dikine gitme.
Eğer girdiğin bütün sınavlar kötü geçiyorsa, artık inatlaşmayı bırak, otur çalış derslerine biraz. Sınavmış, bütünlemeymiş, tatilini zehir etme.
İşini çok iyi yapıyorsun ama bir türlü terfi alamıyorsun, onu bunu çekiştirmeyi bırak, zamanı gelince olacaksın, sabırla bekle.
Hayatın seni yönlendirmesin, al dizginleri eline. Bırak kendini köle olarak görmeyi, sıyrıl o duygulardan. Kendi dünyanın efendisi ol, selametle…
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.