banner564

Meclis’in sınavı

Anayasa değişikliği için referanduma saatler kala, 2 deneyimli avukatın ‘farklı’ değerlendirmelerini yansıtıyor, kararı sizlere bırakıyoruz

Meclis’in sınavı
banner598
Çiğdem AYDIN

   Kuzey Kıbrıs’ta 28 belediyenin yeni başkanları, 278 belediye meclis üyesi ve 173 muhtar yarın yapılacak seçimle belirlenecek. Oy kullanmaya gidecek olan vatandaşlar, aynı zamanda Anayasa’da öngörülen değişiklikleri de oylayacak. Değişiklikleri benimseyenler “evet”, benimsemeyenler de “hayır” oyu kullanacak.

   Referandumdan “evet” çıkması halinde KKTC meclisi ‘zor bir sınavı’ geçmiş olacak. Sonuç “hayır” olursa, o zaman parlamentonun ‘güven yitirdiği’ yönündeki tartışmalar alevlenecek.

   Geçtiğimiz günlerde siyasilerin ve halkın görüşlerini yansıtan DİYALOG, okurlarını aydınlatmak amacıyla referanduma sayılı saatler kala bu kez iki deneyimli avukatın görüşlerini aktarıyor. Avukat Muhabbet Mevsimler, Anayasa değişikliğinde önemli maddelerin bulunduğuna dikkat çekerek ‘evet’ yanlısı bir tavır izledi. Avukat Boysan Boyra ise, değişiklik önerilerinin hem iyi yönlerini ele aldı, hem de öfkesine neden olanları anlattı.

   İşte avukatların görüşleri

 

Muhabbet Mevsimler : Önemli bir adım

 

   Soru: Tek tek ele alacak olursak yapılan değişikler konusunda genel görüşünüz nedir ?

   Yanıt:10. Maddede insan onurunun dokunulmaz ve esas olduğu temel ilke yapılmıştır. Eski ile arasındaki fark genel ahlak kavramının çıkarılmış olmasıdır. 11. Maddede Temel Hak ve Özgürlüklerin özü ve sınırlaması burada yaşama hakkı dokunulmazlık, özel yaşamın gizliliği, sağlık, eğitim, dilekçe, seçme ve seçilme, düşünce, kanaat, basın özgürlüğü din vicdan özgürlüğü toplantı bilim ve sanat özgürlüğü burada sınırlama yapıldığında bile önemli nokta demokratik toplum düzeninin gerekleridir. Bu uzlaşmayı gerektirir. Sağlıklı bir demokrasiyi vatandaşların sadece siyasal mücadelelerinin koşullarını saptayan Anayasa değil bireylerin girişimlerini de çerçeveleyen kanunlara saygılı oldukları demokrasidir. Diğer bir kelime ölçülülük ilkesidir. Bu ilkede yapılan bilfiil eylemlerin yukarıda saydığım temel hak ve özgürlüklerin sınırını belirleyen bir noktadır. Çocuk Hakları konusuna gelince burada ilk kez Anayasada çocukların hakları güvence altına alınmıştır.

   Soru: Çocukları nasıl güvence altına almış oluyor konuyu açar mısınız?

   Yanıt: Çocuklar yargılanırken uzman kolluk ,çocuk psikiyatrı ,alanında uzman kişilerce ve çocuk mahkemelerini zorunlu kılan önemli bir maddedir ve ücretsiz avukat hakkı doğuyor.

   Soru: Başka öne çıkan ve toplum hayatına yansıyabilecek değişiklikler hangi konulardadır?

   Yanıt: Çevreyle ilgili önemli değişiklikler yapılmıştır. Herkese dava açma hakkı tanınmıştır. Dilekçe hakkı genişletilerek hak arama yolu net olarak gösterilmiştir.Bilgi edinme hakkı da Anayasal güvence altına alınmıştır.

   Soru: Peki bu tür değişiklikler yasa ve tüzüklerle yapılamaz mıydı ?

   Yanıt: Kanunla olsa siyasi iktidarlar tarafında değiştirilebilirdi fakat Anayasa bunları güvence altına alır ve siyasi iktidarlar değiştiği zaman Anayasa da değişmez. Başta söylediğim gibi Anayasa kanunların üstüdür.Anayasa’da önemli olan bir başka değişiklik de şudur. Milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının önü daraltılarak yargılanmalarının önü açılmıştır.İkinci bir ayrım yapıldı vekiller işlemiş oldukları suçla ilgili yargılanabilir ve artık sorgulanabilirler. Öte yandan uluslararası anlaşmalarda uygun bulma konulmuş temel hak ve özgülüklere ilişkin bizde var olan yasalarla uluslararası yasalarda aynı olan kanunlar farklı olması halinde insan haklarına hangisi uygunsa onun lehine kullanılır. Bazıları geçici 10.madde ile uluslararası anlaşmaları bağdaştırmaktadır fakat bilinmelidir ki uluslararası anlaşmalar insan odaklıdır.”

   Bu arada Anayasa’da yapılan değişikliklerde Yüksek denetim Ombudsmanı atanma şekli ve onaylanması mecliste Cumhurbaşkanına verilmiş ancak görevine son verilmesi Yüksek Adliye Kuruluna verilmiştir bu da gösteriyor ki Ombudsman da siyasilerin elinde bir oyuncak değildir. Ombudsman da önemli bir değişiklik de şikayet üzerine hak aramada dava açma süresini durdurmakta vatandaşa yol gösterici masrafsız yolun Ombudsmanda olabileceği güvence altına alınmıştır.

 

Yerel yönetimlerde değişiklik

 

   Soru:Bir başka tartışma konusu da Yerel Yönetimlerle ilgili yapılan değişikle ilgili, buna göre Belediye Başkanları kendi belediyelerini 10’da birlik değil de 9’da 9’luk bir zarara uğratırsa sorun değil mi yani?  

   Yanıt:Yerel Yönetimler konusunda artık keyfi yönetim yürütmek engellenmiş zarar veren belediye başkanının hesap vermesinin önü açılmış ve Anayasal olarak güvence altına alınmıştır.Burada en çok 10’da bir tutarında zarara uğratmaları söz konusudur çalma değil.Yani iyi bir icraattan dolayı zarara uğratırlarsa yargı önü açık ,görevden el çektirilebilir denetim yargıda olur.Sayıştay malum çevrelerin dediği gibi bir siyasi yapı değildir.Sayıştay başkan ve üyeleri halkın iradesini yansıtan gizli oyla seçilir yapacakları denetimler hem yasada hem Anayasada belirlenmiştir görevlerine son vermek de Yüksek Adliye Kuruluna verilmiştir.”

    Diğer bir değişiklik yüksek mahkemenin oluşumunda yeni Anayasa’da çocuk ,ticaret ve iş mahkemelerinin kurulmasıyla birlikte mevcut yargıçlar tarafından oluşturulabilir.Anayasa mahkemesinin yetkilerinde 4.fıkrasında “Herkes “ yerine “her yurttaş” denmesi eleştiri konusu oldu buradaki güdülen amaç ,öncelikle bu bireysel hakların yurttaşlara verilmesidir bu  ırkçılık değildir. Kıbrısın koşullarından kaynaklanan siyasi düşünceyle konulan bir maddedir ve yurttaşlarımıza verilmiş bir haktır.Yani yargı yolu tamamlandığında vatandaşlarımıza Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı koymasıdır. Yargıtayın yetkilerinde artık sözleşmeli ve ekli protokollerin ihlali suretiyle verilmiş kararlarda KKTC’de temel hak ve özgürlüklerin en az birinin ihlali ile Avrupa da verilmiş kararların içinde bir husus bulunursa bireysel başvuru üzerine yeniden yargılanma yolu açılması devrim niteliğindedir. Örnek olarak Balyoz ve Ergenekon davalarını alabiliriz İlker Başbuğ ve 216 kişi bu koşullardan faydalanarak kurtuldu .Bu noktada bile demokrasinin Devrimidir.

   Kamuda yararı bulunduğu durumlarda dava geçme süresi aranmaksızın mahkemeler bu davaları sürdürebilir, tazminat verme kısımları farklı mahkemeler yerine aynı mahkemeler içinde toplamış yanlış açılmış davalarda ise reddinden itibaren 30 gün süre verilirdi ve kamu görevlilerine rucü getirilmiştir.Bu Anayasa değişiklikleri bu çalışmanın  ürünüdür feda edilmemesi gerekir.İnsanlarımız bu hakları onaylaması ile daha da güvence altına alınacağı kanaatindeyim.Mali yapılar ,geçici 10.madde şahsi görüşüm Adalet Bakanlığı olması yönündedir ,polisin soruşturma bölümlerinin de bir yasa ile Başsavcılığa bağlanması uygundur.Bu Anayasaya göre de diğer eksikliklerin geliştirilmesi için ileriki zamanda eklenebilir şimdilik bu Anayasa değişikliklerini cebimize koymamız gerekiyor. “

 

 

 

Boysan Boyra:Sözler tutulmadı

 

 

   Soru:Anayasa değişiklikleri konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Halk şaşkın, evet mi demeli hayır mı diye. Siz tecrübeli bir hukukçu olarak nasıl bakıyorsunuz bu değişikliklere ?

   Yanıt: Her şeyden önce bugünkü kafa karışıklığının ve yapılacak değişikliğe karşı çıkanların sorumlusunun CTP ve DP olduğunu söylemek isterim. Sebeplerini şöyle sıralayabilirim;

CTP ve DP hükümeti, hükümet programında Anayasa’da yapacakları değişikliklerle ilgili verdikleri sözleri tutmadılar. Ve topluma daha demokratik ve sivil bir yapı kazandıracak değişiklikleri yapmadılar. Bu, topluma karşı yapılmış bir ihanettir. Halkımız bunun farkındadır ve bu nedenle kızgındır. Örneğin; geçici 10. Madde bunlardan biridir.

   Başlangıçta insan hakları ve demokrasi açısından topluma çok daha fazla faydalı olabilecek (gerek içerik, gerekse kapsam olarak) değişiklikler hazırlandığı halde, mecliste yapılacak son oylama tarihine kadar yapılacak değişikliklerin sayısı azaltıldı. Neredeyse tüm Anayasa değişiklik önerileri (azınlık hakları) içerik olarak budandı, kırpıldı, düşünülen özgürlükler azaltıldı ve neticede kuşa çevrildi. Bütün bunlar uzlaşı adına yapıldı.

   CTP’nin, özellikle DP ve UBP ile uzlaşma çabaları ise yapılacak Anayasal değişikliklerdeki ‘’demokratik ve insan hakları faydasını’’ en aza indirdi. Burada da CTP lideri bir hata yaptı. Çünkü bir toplumun hayatında devrim yaratacak değişiklikler uzlaşarak elde edilemez. Özellikle CTP için söylüyorum. TDP ile birlikte çıkacaktın, devrimci düşüncelerle Anayasa değişikliklerini hazırlayacaktın, isteyen evet isteyen hayır diyecekti ama sen görevini yapmış olacaktın.

Bu saydığım sebeplerde, bütün partilerin ‘’heşaa’’ diye kutlayarak meclisten geçirdikleri değişiklik önerilerini meydana getirdi.

   Bunların yanında yapılması gereken değişikliklerin halkın yeterince bilgisine getirilmemesi, medyada yeterince tartışılmaması az önce saydığım ve halkın gözünden kaçmayan sebeplerden dolayı zaten kızgın olan halkın hoşuna gitmedi.

     Çok cılızda olsa medyada yapılan tartışmalar yapılacak Anayasa değişikliklerinin derinlemesine tartışılması bir yana yüzeysel tartışmalarından ileri gidemedi. Mesela evet ya da hayır diyen hukukçuların birlikte hazır oldukları, halkı aydınlatacakları ve karar vermelerine yardımcı olacakları tartışma programları yapılmadı.

 

Güldüren iddia

 

   Soru: Yapılan bu programlardan birinde iddia edildi ki, ‘’144. Madde deki ‘’Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkı’’ ilk öneride herkese tanınırken daha sonra sadece ‘’yurttaşlara’’ başvuru hakkı tanınmış olmakla ırkçı bir Anayasal değişiklik yapılmıştır.’’ Bu iddiaya ne dersiniz ?

   Yanıt: Irkçı Anayasa değişikliği iddialarına çok güldüğümü söylemek isterim. Çünkü önce Anayasa’nın 159. Maddesine değinmek istiyorum. Bu madde ilk günden beri vardır ve değişiklik yapılmamıştır. Kamu mallarının dışında 1975 tarihinde Rumların terk ettiği bütün taşınmaz malların mülkiyetinin KKTC’ye ait olduğunu söylemektedir. Yani KKTC Anayasası bu 159. Maddesi ile gerek kendi mahkemelerimize gerekse dünyadaki herkese ‘’Maria’nın, Andreas’ın mallarını yedim yuttum benimdir’’ demektedir. O zaman buna nasıl cevap verecek bu maddeyi eleştirenler.

Bu nasıl bir maddedir, bir başka açıdan bakacak olursak, 144. Madde’de yapılmak istenen değişiklikle, herkese (Kıbrıslı Rumlarda dahil) Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanınsaydı, mahkeme nasıl karar verecekti ? Mesela Kıbrıslı Rum Lordos’un Anayasa Mahkemesi’ne başvurup mallarını almak istemesi halinde ne diyecekti ? ‘’Haklısın, insan hakları sözleşmesine uygun olan malların senin olduğudur, al malını’’ mı diyecekti ? Böyle bir karar verdiğinde KKTC’de nasıl bir kaos yaşanacaktı ? Bu değişikliğe ‘’ırkçılık’’ diyenler, Anayasa Mahkemesi’ne bir feragatname imzalayıp ‘’buyrun bu mal senindir’’ mi diyeceklerdi? Özetleyecek olursam, ırkçı olan, yapılacak tadilat değil, Anayasa’nın ta kendisidir.

    Bu arada, son günlerde bu Anayasal Değişikliklerin sadece olumsuz yanlarının tartışıldığını görüyorum. Bunun yanında çok kısırda olsa olumlu yanlarınında tartışılması gerekir.

   Soru: Size göre, önerilen bu Anayasa değişikliklerindeki olumlu-yararlı maddeler nelerdir ?

   Yanıt: Mesela az önce söylediğim tüm yasal yollar tüketildikten sonra yeni bir yasal çare aramanın yolu olarak ‘’Bireysel Başvuru’’ hakkı çok önemli. Bu hakkın sadece yurttaşlara tanınmış olması ise Anayasamızın ırkçı olmasının neticesidir. Diğer taraftan Anayasanın 152. Maddesi’nde önemli bir değişiklik var. Bu madde ‘’İdari Mahkemeler’’ hakkında düzenlenmiş bir maddedir. Şu anda ki mevcut haliyle Anayasamız vatandaşların özellikle çevre konularında dava açmasını zorlaştırmaktadır. Gerek 40. Madde de yapılan öneri gerekse 152. Madde’nin yeniden yapılış şekli sebebiyle 152. Madde’nin mevcut hali değiştiriliyor ve bu konuda dava açmayı getiriyor. Fakat bunun dışında bir değişiklik daha getiriyor; Şu anda Yüksek İdare Mahkemesi tek dereceli bir mahkemedir. Bir dava açarsınız, kaybedersiniz ve biter. Bir üst mahkeme yoktur. Yeni yapılan değişiklikte ise, İdari Mahkemeler 2 dereceli hale geliyor. Bundan böyle İdari Mahkemeler, Kaza Mahkemelerinde açılacak. Bu davalar istinaf olarak bir üst mahkeme olarak Yüksek İdari Mahkemesi’ne gidilebilecek. Bunların dışında eskiden Kaza Mahkemesi’nin kararları Yargıtay’a gider ve bu kararlar kesin olurdu. Şimdi yapılmak istenen değişiklikle, buna 2 istisna getirilmiştir;

   Yargıtay bir konuda karar verip o davayı bitirmiş olsa bile AİHM veya ‘’Bireysel Başvuru’’ üzerine verilen bir hükümle 1 kişinin temel hak ve özgürlüklerinden birinin ihlal edildiğine karar verirse, Yargıtay o konuda daha önce vermiş olduğu karara rağmen, o davayı tekrar dinleyebilecektir.

Farklılık şudur; Yargıtay dinleyip neticelendirdiği bir davada verilen hükmün sahte delillere veya sahte şahadete başvurulduğu anlaşıldığı zaman, Yargıtay o davayı tekrar dinleyebilecektir.

 

       Soru: Uzun lafın kısası, siz Evet mi diyorsunuz Hayır mı ?

   Yanıt: Cevabım aynen şöyledir; Kızgınım ! Verdikleri sözleri sözü tutmadıkları için. Özellikle hükümet edenlere kızgınım. Daha kapsamlı ve içeriği daha dolu olduğu halde, UBP ile uzlaşma adına kendi önerilerini kuşa çeviren CTP’ye kızgınım. Anayasa’yı İnsan Hakları’na ve demokrasiye yaklaştırma konusundaki fırsat maalesef yitirilmiştir. Fakat buna rağmen ‘’Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru’’ hakkından, ‘’İdare Mahkemelerinin 2 Dereceli Olmasından’’, ‘’Yargıtay’ın Bitmiş Davalarda Belli Koşullarda Yeniden Yargılama Yapma’’ hakkından, bundan böyle ‘’Çevre Konularında Dava Açmak İsteyenlerin Önlerini Açacak Yeni Düzenlemelerden’’ vazgeçemem.

 

 

 

Güncelleme Tarihi: 28 Haziran 2014, 02:18
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473