Çiğdem AYDIN
Kuzey Kıbrıs’ta, uzun yıllar üst düzey bürokratlık ve milletvekilliği yapan Hüseyin Şükrü Serdaroğlu, şimdiki siyasilerin koltukta kalma kavgası verdiğini savunuyor. “Halkı temsil eden vekillerin tavırları yüce Meclis’e hiç yakışmıyor” diyen Serdaroğlu, vakillerin topluma hizmet yerine kişisel ikballeri için uğraşmalarının siyasetteki seviyeyi de düşürdüğünü söyledi. Siyaseti, 2003 yılında kendi isteğiyle bıraktığını ifade eden Serdaroğlu, o günden sonra emekliliğin keyfini çıkardığını belirtti.
Serdaroğlu, kendisine yöneltilen soruları şöyle yanıtladı:
Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zaman ara verdiniz?...
Yanıt: “1990 yılı mayıs ayında seçimlere girdim. Siyasete girmemi teşvik eden ortam daha önce Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıkta çalışma dönemlerim oldu. 1968 yılından 1976 yılına kadar Cumhurbaşkanlığı Bakanlar Kurulu Sekreter Yardımcısı olarak görev yaptım (Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi Yürütme Kurulu). Necat Konuk hükümetinde 1976 yılında idare amiri olarak göreve başladım daha sonra 1980 yılında Mustafa Çağatay dönemi başladı o dönemde de Başbakan Özel Kalem Müdürü olarak 1990 yılına kadar görev yaptım. En başa dönecek olursak 1990 yılında seçimlere girdim ve iki dönem milletvekilliği yaptım. 1993 yılına kadar. 1998 yılında yapılan seçimlerde yeniden aday oldum ve kazandım 2003 yılına kadar da yine milletvekilliği yaptım. 2003 yılının sonunda kendi isteğimle bu kadar yeter dedim ve siyaseti bıraktım.”
Soru:Siyaset öncesinde ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?..
Yanıt: “Ben hep bürokrattım hiç başka iş yapmadım. Şu anda da emekliyim. Ben kamu görevinden siyasete geçtiğim için benim hizmetlerin birleştirilmesi yasasından faydalanmama gerek yoktu. Zaten biz emeklilik hakkına sahip olarak siyasete girmiştik. Kurulmuş bir işim bir şirketim de emeklilikten sonra olmadı, kurmadım yani emeklilik hayatımı emekli gibi yaşamak istedim.”
Soru:Ekonomik durumunuz nasıl?. Nasıl geçiniyorsunuz?. Ne kadar maaş alıyorsunuz?..
Yanıt: Emekli maaşımla geçiniyorum. Ekonomik bir sıkıntı yaşamıyorum”
Soru:Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler var mı?. Kimlerdir? Ne iş yapıyorlar?..
Yanıt:Bakmakla yükümlü olduğum birileri yok şu anda. İki oğlum var onlar da kendilerini kurtardı. Büyük oğlum gümrükte memur, küçük oğlumun da araç kiralama şirketi var. Ayrıca Yeşilırmak Su şirketinin de Girne distribütörüdür.
Soru:Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?. Yaşadıysanız ne tür sorunlar?..
Yanıt:Sekiz yıl önce bir kalp rahatsızlığı yaşadım. Damar tıkanıklığı anjio oldum.Tabi buna ek olarak tansiyon hastasıyım ve beslenmeme çok dikkat ediyorum.
Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..
Yanıt: Ben her zaman aranıyorum dostlarım beni hiç yalnız bırakmadı. Bunun yanısıra bugün hala markete bir yere gittiğimde insanlar beni görünce selam verir dururlar sohbet ederiz yani hiç yanlızlık yaşamadım.
Soru:Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz?. Yanlışlar nedir?. Neler yapılmalı?..
Yanıt: Benim doğru bulacağım bir durumda değil. En güzide kurumumuza yakışmayacak davranışlar içinde milletvekilleri... Halkı temsil eden vekilerin tavırları övündüğümüz yüce meclise hiç yakışmıyor. Meclise giren kişiler öncelikle ülkelerine ve halka hizmet etmeleri gerektiği bilincinde olmaları gerekirken onlar koltukta kalma ve gelecek seçimde yeniden seçilme gayretinden başka bir şey yapmıyorlar. Bu nedenle mecliste seviye düşüktür. Anayasayı değişmek için yola çıktılar eğer Anayasamız bugünkü şartlara uygun değilse ve cevap vermiyorsa bunu değiştirirken daha iyi hizmet vermek için hareket edilmeli. Örneğin 50 sandalyeli mecliste açılışı 26 milletvekili yerine 17 milletvekili ile yaparsanız bu hata olur.
Soru:Anayasa değişikliği ile ilgili “50 sandalyeli mecliste açılışı 26 milletvekili yerine 17 milletvekili ile yaparsanız bu hata olur”dediniz, neden hata olur ?
Yanıt: Bakınız, 50 sandalyeli mecliste açılışı 26 milletvekili yerine 17 milletvekili ile meclis açılsın diyorlar. Şimdi 50 vekille oluşan bir mecliste 26 ile nisab sağlanıyor ve bunu 14 vekil sayısına düşürmek istiyorsunuz 14 ile karar alalım diyorlar ve eskiden de öyleydi savunmasını yapıyorlar ama hatırlatırım o zaman evet nisap sağlanıyordu fakat kararlar yine 26 milletvekilinin onayı ile alınıyordu 17 vekil ile değil.
Soru:Endişeniz nedir bu konuda ?
Yanıt: Eğer siz 50 sandalyeli bir mecliste 14 vekille nisap sağlayıp 17 ile karar alırsanız bu nisbi temsil demektir. Nisbi bir temsiliyetle (küçük bir grubun temsiliyeti) ülke yönetimi sağlıklı olmaz. Sonuç olarak 50 sandalye vardır farklı kesimlerin toplumda farklı ideolojilerin varlıkları vardır siz hükümet olarak toplarsınız vekillerinizi ve toplumun genelini ilgilendiren bir konuda kararları alırsınız o zaman ne anlamı var burada demokrasi nerede? Böyle şey olmaz temsiliyette dengesizlik olur bu şekilde halkın temsiliyeti dolaylı olarak gasp edilmiş olur.
Başkanlık sistemine geçilebilir
Soru:Ama bu haliyle de yasama bazı konularda yürütmenin önünü tıkayabiliyor, toplum hayatında hissedebileceği sosyal ve ekonomik yaşamında rahatlayabileceği icraatlar bekliyor ne yapmak lazım?
Yanıt: Bu küçücük ülkede parlementer sistem çökmüşse eğer küçük ülkelerde olduğu gibi Başkanlık sistemine geçmek en iyi yöntemdir. Oy endişesi ortadan kalkacak ve icranın da önü açılacak ancak bu şekilde sistem kendisini yeniler ve düzeltir.”
Mülk uygulamaları yanlıştı
Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..
Yanıt: Kıbrıs sorunu ortaya çıktı çıkalı bu geldiğimiz günlerde çözüme en yakın süreci yaşıyoruz. Müdahil olan Devletlerin menfaatleri çözümü gerektiriyor. Bugüne kadar bu menfaati olan devletler için çözümsüzlük daha önemliydi fakat gelinen konjektör çözümü gerektiren bir atmosferi yaratmıştır. İki tarafta da ekonomik dengelerin sağlanması için bazı projeler hayata geçmek üzere mesela bizim için Türkiye’den gelecek su konusu var onlar için daha farklı girişimler bunlar çözüme yaklaşıldığını gösteriyor.
Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?. Değilse ne yapmalı?..
Yanıt: Hazır olmak zorundayız. Bizim haklarımızı gözeten bir çözüme arkamızı dönmek hata olur.”
Soru:Nasıl bir çözüm olmalıdır ?
Yanıt: Bence iki ayrı devlet temelinde iki ayrı toplum içeride dışarıda tek devlet, tek vatandaşlık.
Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..
Yanıt: Bana göre en büyük sorun Mülk. En baştan beri yapılan uygulamalar yanlıştı ve bizi bugün ciddi sorunların içine sürekledi.Biz Rumların burada bıraktıkları mülk’lerini koçanlandırmakta acele ettik ve el değiştirdikçe bu mülkler sorun da büyüdü ve daha karmaşık hale geldi.”
Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..
Yanıt: Ben zaten emekliyim ve emeklilik hayatımı yaşamaya devam edeceğim.
Güncelleme Tarihi: 31 Mayıs 2014, 01:20